İzmir Yaşam Alanları, Dünya Sulak Alanlar Günü dolayısıyla ‘flamingoların meskeni’ olarak anılan İnciraltı Çakalburnu Deltası’nda basın açıklaması düzenledi. Açıklamada basın metnini okuyan Saadet Erkuş, Türkiye’nin gerek 1994 yılından bu yana taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi’yle, gerekse 2002 yılında yürürlüğe giren Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ile su kuşlarının yaşam alanı olan sulak alanları korumayı taahhüt ettiğini ancak uygulamadığını belirtti. Türkiye’nin son yıllarda sulak alanlarının kuruması karşısında önlem almaması eleştiren Erkuş, “Sulak alanlarımızı korumuyor, rant için, daha çok para için tüketiyoruz” ifadelerini kullandı.
İTİRAZLARA RAĞMEN DEVAM EDİYOR
Ramsar Sözleşmesi’nin tanımladığı kriterlere göre Türkiye’de 200’e yakın alan, uluslararası öneme sahip sulak alan olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, sözleşme kapsamına sadece 14 sulak alan sokulduğunu söyleyen Erkuş, “Gediz Deltası sulak alan ekosistemi bu 14 alandan birisidir. Temel olarak kuzeyden güneye doğru Kırdeniz, Homa, Çilazmak Lagünleri, Çamaltı Tuzlası, Ragıppaşa Dalyanı ve Kuzey Gediz Deltası’nı meydana getiren tatlı ve tuzlu su çayırlıklarından oluşmaktadır. İzmir’in 25 km kuzeybatısında, Gediz Nehri’nin önceleri denize döküldüğü bu yer, tuzlu ve tatlı su bataklıkları, koylar, tuzlalar ve dört lagünden oluşan geniş bir kıyı sulak alanıdır. Biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin bir konuma sahip olan bu deltada yapılan gözlemlerde toplam 281 kuş türü tespit edilmiştir. Gediz Deltası Türkiye’de en fazla flamingonun konakladığı iki alandan birisidir. Delta’nın özellikle Menemen Ovası olarak bilinen kısmı son derece verimli tarım arazilerine sahiptir. Meslek odaları, kent konseyleri ve kent muhalefeti 2014’de önce ‘Tüp Geçişi’, 2017’de de köprü şeklinde projelendirilen İzmir Körfez Geçişi konusunda bir araya gelmiş, yaptıkları açıklamalarla merkezi hükümetin 2017 Çevre Düzen Planları’nın doğal sit alanlarını yapılaşmaya açmasının yanı sıra Gediz Deltası’ndaki sulak alanların sınırlarında değişiklik yaratarak Ramsar Sözleşmesi’ni hiçe saydığına defalarca dikkat çekmişlerdi. Çeşme Yarımadası’na ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan İzmir’in Kanal İstanbul’u projesi de ekolojik anlamda içerdiği yapılaşma baskısı, sulak alan ve doğal sitlerdeki değişikliklerle birçok önemli türü barındıran bu bölgeyi tehdit etmektedir. Merkezi hükümetin Çiğli’de sulak alanlar ve Kuş Cenneti’nin olduğu bölgeden, güneyde doğal sit statüsü değiştirilen İnciraltı ve Çeşme Yarımadası’nı birbirine bağlama projesi, tüm itirazlara rağmen hala devam etmektedir” diye konuştu.
SULAK ALANLARIMIZI RANT İÇİN TÜKETİYORUZ
Türkiye’nin gerek 1994 yılından bu yana taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi’yle, gerekse 2002 yılında yürürlüğe giren Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ile su kuşlarının yaşam alanı olan sulak alanları korumayı taahhüt ettiğini hatırlatan Erkuş, “Ancak bu taahhüt ulusal ve uluslararası mevzuatlarla tanımlanan şekliyle uygulanmıyor. Ülkenin farklı yerlerindeki eş zamanlı olarak gerçekleştirilen Kış Ortası Su Kuşu Sayımları (KOSKS) sırasında belirlenen kuraklık, sulak alanlar ve bu alanlardaki biyolojik çeşitliliğin tehlike altında olduğunu gösteriyor. Türkiye son yıllarda sulak alanlarının kuruması karşısında önlem almaması ve izlediği yanlış politikalar nedeniyle giderek daha çok uyarı alıyor. Su krizi aslında sulak alan krizidir. Kuraklık, sulak alan azalmasının sonuçlarından biridir. Yaşamın temel gereksinimi tatlı suyun kaynağı olan ekosistemler yok olmaya devam ediyor. Türkiye’de korunmayan su kaynakları ve barajlarda azalan doluluk oranları ile su fakiri ülkeler arasında sayılıyor. Sulak alanlarımızı korumuyor, rant için, daha çok para için tüketiyoruz. Doğa, yaşam ve tarım alanlarımızı madenler, termik santrallar, RES, JES; HES, GES’ler, sit değişiklikleri ile oluşturulan kıyı, koy, sulak alan talanları, taş ocakları, balık çiftlikleri ile talan ediyoruz. Oysa ki, sulak alanlar, bulundukları bölgede su rejimini düzenler, yeraltı su kaynaklarını besler, bu nedenle tarım ve hayvancılık için çok önemli kaynaklardır. Suyu arıtarak, ihtiyaç duyulan temiz tatlı suya erişimi ve ekosistemlerin işleyişini, atıkların toksinlerden arındırılmasını sağlayan, tatlı su depolarıdır.
Su kuşları dahil birçok canlının yaşam kaynağıdır. Turizm kaynağı olan alanlardır” açıklamasında bulundu.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |