İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine yönelik “Abdülhamit Han” tepkisine yanıt veren Akşener, “Sayın Erdoğan için rehber kabul ettiği, rol model aldığı ama nasıl vefat ettiğini bile bilmediği Abdülhamit Han'ı kendisine benzetmek büyük bir hakaretmiş. Yani biz aslında istibdata karşı koyan o ruhtan bahsederken değil; Sayın Erdoğan'a benzetirken, Abdülhamit Han'a hakaret etmişiz. Arkadaş en azından kendisinin farkında. Bu da bir şey.” dedi.
Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:
ERDOĞAN’A ABDULHAMİT HAN YANITI
*Geçtiğimiz hafta sonundan beri Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını Sultan Abdulhamid Han üzerinden bir tartışma almış başını gidiyor.
*Tarihimizden ilham almak da, tarihe atıf yaparak siyaset dersi vermenin yolu tarihi bilmekten geçer.
*Yalan, yanlış, danışman notlarından öğrenilmez, dizilerden, çizgi romanlardan öğrenilmez. Sayın Erdoğan bu yüzden tarihi öğrenemiyor, çünkü kendisi okumayı hiç sevmiyor.
*Dört bir yanını saran cehalet duvarından attığı hamasi nutuklarla günü kurtarmaya çalışıyor.
Biz tarihe kişiler, kavgalar üzerinden bakmıyoruz. Değerler, sistemler, sonuçlar üzerinden bakıyoruz.
*Biz o günün demokrasi rüzgarıyla ilgileniyoruz. Tekleşmeye, tek adamlığa giden her yolu azimle kesmiş olan milli iradeyle ilgileniyoruz.
*Sayın Erdoğan istibdat dönemiyle günümüzü benzetmemden çok alındı. Sayın Erdoğan’ı Abdulhamid Han’a benzetmek rahmetliye hakaretmiş.
*Sayın Erdoğan için rehber kabul ettiği, rol model aldığı Abdulhamid Han’ı kendisine benzetmek büyük bir hakaretmiş. Arkadaş en azından kendisinin farkında.
*İstibdat bir olgudur. Tarihsel bir hakikattir. Sayın Erdoğan için istibdadın kendisi değil, kimin maruz kaldığı ve kimin uyguladığı daha önemli. İstibdat ya vardır, ya yoktur. İstibdada karşıysan söz Abdulhamid Han’a gelir.
*Siyaset tutarlılık ister ama sen ve ortakların bilmezseniz, hatırlamazsanız, unutursanız hem de üstüne çıkıp onlara ‘kanı bozuklar’ derseniz bu sadece tutarsızlık olmaz en hafif tabiriyle vefasızlık, vicdansızlık, terbiyesizlik olur.
*Sayın Erdoğan için bunların hiçbir önemi olmadığını zaten biliyoruz. Sayın Erdoğan için tarihimizin, ecdadımızın sadece kendi iktidarını korumaya hizmet ettiği sürece değerli olduğunu da biliyoruz.
“ÇOK AZ KALDI”
*Kaybedeceğini anlayan Sayın Erdoğan'ın, çaresiz çırpınışlarını eğlenerek izliyoruz. Tazmanya canavarı edasıyla attığı, hamasi tiratlarını gülerek dinliyoruz.
*Çünkü biz biliyoruz ki Çok az kaldı! Haddi kim bilecekmiş, hududu kim görecekmiş, milletimizin tokadını kim yiyecekmiş, hep birlikte şahit olacağız.
*Çok az kaldı! Sayın Erdoğan'ı şimdiden uyarıyorum. Bu saatten sonra, “milletim beni affetsinler” tutmaz. “Ortağım beni kandırdı.” edebiyatını da kimse yemez.
*Benden söylemesi. Yenilgiyi şimdiden sindirmeye başlasan iyi edersin. Çünkü sandıkta başına gelecek hazin sonu görmemize; İnan ki çok az kaldı!
*Artık nafile. Özgürlük, demokrasi diye geldin;1909'un intikamı peşine düştün. Kalkınma dedin, zenginlik dedin;
*21'inci yüzyılın, Duyunu Umumiye'si oldun. Milletin adamı diye, milletin omuzlarında geldin; İstibdatın adamı olarak, milletin iradesiyle gidiyorsun.
*İşte o nedenle; Sen kendini parçalasan da, Bağıra bağıra nutuklar atsan da;Bizler, aynı bizden öncekiler gibi, istibdata, “dur” demeye devam edeceğiz.
“Yeter söz milletindir!” diyeceğiz. “Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet!” diyeceğiz. Adalet diyeceğiz. Müsavat diyeceğiz. Meşveret diyeceğiz.
*Uhuvvet diyeceğiz. Ve en sonunda, aynı dün olduğu gibi; bugün de biz kazanacağız, millet kazanacak. İstibdatçılar gidecek, Hürriyet kazanacak. Kötüler gidecek, İyiİler kazanacak! Kimse merak etmesin, çok az kaldı!
İSVEÇ VE FİNLANDİYA’NIN NATO ÜYELİĞİ
* Putin’in yayılmacı ve saldırgan politikası Avrupa’da güvenli krizi yarattı. İsveç ve Finlandiya harekete geçti.
*İki ülke de NATO üyeliğine başvurdular. Bunun için Türkiye’nin onayına ihtiyaçları var. Ülkemizin batıya gösterdiği iyi niyet defalarca suiistimal edildi.
* Bugün, Türkiye’den İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği için iyi niyet bekleyenlerin, kendi niyetlerini sorgulaması gerekiyor.
* Milli menfaatlerimizin düşünülerek karar verilmesini istiyoruz. İsveç ve Finlandiya kendilerini korumak için NATO’ya üye olmak istiyorlarsa, kendilerini kullanan PKK’ya karşı gerekli tepkiyi göstermeli ve terör örgütünü topraklarından çıkarmalıdır. Bunu Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler de yapmalı.
*PKK’nın Putin yanlısı tutumunu, Türkiye ile diğer NATO ülkeleri arasında bir fırsat olarak görüyoruz. PKK’yı Avrupa’dan atmak ve AB’yi güçlendirmeye katkı sunacaktır. Bunu etkin bir diplomasiyle başarabiliriz. Sessiz bir diplomasi yürütmektir.
* Sayın Erdoğan tam bunun tersini yapıyor. Dış politikayı, iç politika şovuna dönüştürmeye çalışıyor. Daha geçen sene MSB Bakanı BAE’nin PKK’ya verdiği destekten bahsediyordu. İçişleri Bakanı, 15 Temmuz’un arkasında BAE olduğunu söylüyordu.
*Sayın Erdoğan esiyordu, gürlüyordu. Sayın Erdoğan’ı Körfez ülkeleriyle para konuşurken bulduk. Her şey bir anda unutuldu. Grup Başkanvekillerini bile yanlışlıkla BAE gerçeğini açıkladığı için harcadılar.
* Eğer amacın terör örgütünü Avrupa’dan tasfiye etmekse yolu yordamı bellidir, biz de yanında dururuz. Ama amacın para pazarlığına oturmaksa orada dur demek boynumuzun borcudur. Avrupa ile para pazarlığı yapmak için şehitlerimizin kanını peşkeş çekmene izin vermeyiz.
TARIM POLİTİKASI
* Bana AK Parti iktidarının en büyük başarısızlıklarını sorsanız, ilk üçe tarımı koyarım. Aylardır aynı şeyi söylüyoruz, tarım milli güvenlik sorunu diyoruz. Arkadaşlar bizi duymazdan gelmeye başlıyor.
* Her şeyi kulağını tıkayan, saraydan dışarı adım atamayanlar kesime giden inekleri, düvelerin arkasından ağlayanları duymazdan, bilmezden geldiler. Geçen hafta yabancı bir haber ajansında bir bankanın İngiltere Merkez Bankası’nda tuttuğu altınları değerinin altında sattığına dair bir haber çıktı.
*Biz elinde kalan son kıymetli varlıkları da adeta müflis bir tüccar gibi satıp bozduran bu kurumun Türkiye Merkez Bankası olduğuna inanmak istemiyoruz. Tek bir kişinin keyfine mahkum edilen bu sistemin maalesef artık bir alışkanlık haline getirdiği akıl ve bilim dışı kararlarla, gelip dayanacağı yer tam olarak burası.
*Sayın Erdoğan, ışıltılı bakanın, emir eri Merkez Bankası başkanın ve bol maaşlı danışmanların korkularından sana anlatamıyorlar ama senin bu öngörüsüz politikaların ile göz göre göre ödemeler dengesi krizine doğru gidiyoruz.
*Çok acı bir gerçek var. O da yokluk. Esnaflarımızın dükkanında siftahı, işinde bereketi yok. Annelerimizin akşam evde ne pişireceğine dair fikri, çocuklarının geleceğine dair ümidi yok.
*Kayseri’de hiç unutamıyorum bir besici kardeşim ‘mallarıma oruç tutmayı öğretiyorum’ demişti.
*Emeklilerimizin geçinmeye dermanı, torununa hediye almaya parası yok. Öğretmenlerimizin ataması, gençlerimizin hayal kurmaya takati yok. İnsanlarımızın evinde huzuru, işinde bolluğu yok.
*Bugün ülkemizde yaşayan gençler; Ağır mutsuz. Artık mutlu olabileceklerine de inanmıyorlar. Hayal kuramamalarının da, Geleceklerini görememelerinin de, Bugüne duydukları öfkenin de temelinde, bu ağır mutsuzluk yatıyor.
*İşte bu yüzden, Sevgili gençler; Gelin; Kalbinizi acıtan, bu ağır mutsuzluğu; El ele verip, Kol kola girip, Omuz omuza durup, Hep birlikte aşalım.Gelin, Hep birlikte, mücadele edelim. Sadece geleceğimizin değil, bugünümüzün kurtarıcısı olun.
*Gelin, Ülkemizin üzerinde gezen, bu kara bulutu, hep birlikte dağıtalım. Milletimizin karamsarlığa yenik düşen yüzünü, hep birlikte, güneşe çevirelim.
*Gelin; Liyakatle eşitlenen ,Adaletle özgürleşen, Sevgiyle güçlenen, Ve mutlulukla konuşan Türkiye'yi, hep birlikte inşa edelim. Sakın yüzünüzü düşürmeyin.
*Sakın enseyi karartmayın. Sakın ülkenizden umudu kesmeyin. Hiç merak etmeyin, bana güvenin. Emin olun, çok az kaldı!
*Türk'ün en büyük mirası, devlet geleneğidir. Çünkü bir Türk için; “Devletli olmak”, siyasi bir organizasyonun içinde bulunmaktan çok, varoluşsal bir durumdur.
*Ve tarihin her döneminde, devlet hâlinde yaşayışımız, bize zengin bir kültür ve değerli bir devlet geleneği bırakmıştır.
*Mesela; Türk devlet geleneğinin yapısında, devlet ile devlet insanlığı, her zaman keskin bir biçimde, birbirinden ayrı tutulmuş, devlet insanı, devletin sahibi olarak değil, memuru olarak görülmüştür.
*Bu yapı hiçbir zaman; Devleti yönetenin, “Devlet benim” demesine, izin vermemiştir. Çünkü, bizim geleneğimize göre devlet;
*Milletin teşkilatlanmış hâlidir. Nitekim; milletimizin demokrasiyle buluşması da; Türk devlet geleneğini taçlandırmıştır.
*İşte tam olarak da bu nedenle; Bugün ülkemizin başına bela edilen bu ucube sistemin, Yani, Türk Tipi Başkanlık diye pazarlanan, Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin, ne Türklükle, ne de Türk devlet geleneğiyle, herhangi bir alakası, bağı, bağlantısı yoktur. Hatta; Ak Parti'nin devlet yönetme anlayışının;
Sadece Türklükle değil; Akılla da, Bilimle de, Tarihle de, hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü; Rahmetli Dündar Taşer'in de dediği gibi: “Devlet bir hukuk ve ahlak kurumudur; hile ve kurnazlık edemez; kimseyi tongaya bastıramaz, kimseye kızmaz, öfkelenmez, garez ve kin taşımaz, kendi vatandaşına pusu kurmaz.”
Gelin, birlikte hatırlayalım. Devleti, babasının çiftliği gibi, Milletin parasını, ganimet gibi, Makamını da, mülkiyet gibi benimseyen, Ak Parti zihniyeti sayesinde; Hileli ihalelere şahit olduk. Yandaşları ranta boğan kurnazlıkları yaşadık.
*Milletimizi tongaya bastırmaya çalışan, ucube kararlara tanık olduk. Kürsülerden, miting meydanlarından, vatandaşlarımıza yönelen öfkenin, kinin ve garezin sesini, en üst perdeden duyduk. Kahraman askerlerimize bile pusu kuran, hainleri gördük. Bunların hepsinin karşısında dimdik durduk.
*Ve bugün de; Millet iradesini yok sayan, Devletimizi, bir kişinin iki dudağı arasına mahkûm eden, Demokrasimize, kurumlarımıza ve geleneklerimize hasar veren,
*Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin karşısında da, dimdik duruyoruz! Çünkü biz; Millet iradesini yok saymanın acı faturasını, çok iyi biliyoruz!
*Çünkü biz; İstibdat rejimlerinin, memleketimize nelere mal olduğunu, çok iyi biliyoruz! Çünkü biz; Kurumlarımızın içini boşaltanlara, Devlet kurumsallığını ayaklar altına alanlara,
*Demokrasimize kara leke sürmeye çalışılanlara, Milletimizin attığı tokatları da, çok iyi biliyoruz! Demokrasi yolculuğumuz, birçok kez kesintiye uğratıldı. Vesayetlere, muhtıralara, darbelere şahit olduk.
27 MAYIS’IN YIL DÖNÜMÜ
*Nitekim, önümüzdeki Cuma günü, 27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümü. Hiç kuşkusuz ki darbeler, demokrasi tarihimizin kara lekeleridir.
*Ancak; Millî irade bir seldir, ve önünde hiçbir barikat, hiçbir vesayet duramaz. Nitekim; millî iradeye uzanan eller, er ya da geç, her defasında kırılmıştır.
*Demokrasimize sürülmeye çalışılan lekeler, her defasında, silinmiştir. Devlet kurumsallığımıza yönelen tehditler, her defasında, püskürtülmüştür.
*Çünkü; Özgürlük ve bağımsızlık, Türk Milleti'nin karakteridir. Bu vesileyle, bir kez daha buradan; Demokrasi şehitlerimiz; Merhum Başbakan Adnan Menderes, ve arkadaşlarını saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
İSTANBUL’UN FETHİ
*Bu hafta, derin bir acımızın olduğu kadar, kutlu bir zaferimizin de yıl dönümü… Alınamaz denileni alan, Yıkılamaz denilen surları yıkan, Geçilemez denen denizleri, sırtında gemileri taşıyarak geçiren, şanlı ecdadımızın, İstanbul'u fethinin 569'uncu yılı… “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u alırım.” kararlılığıyla, çağ açıp, çağ kapatan dehasıyla, devlet yönetiminde, büyük reformlar gerçekleştiren vizyonuyla, Büyük Hakanımız, Fatih Sultan Mehmet Han'ı saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.
*Büyük bir kahraman, muazzam bir deha olmanın yansıra, Fatih Sultan Mehmet Han, aynı zamanda, neden eşsiz bir devlet insanıydı, biliyor musunuz?
*Vizyonu, öngörüsü ve kurumsal devlet anlayışı nedeniyle… O, İstanbul'u fethetmenin, ancak, sağlam bir ekonomi ile olacağını görmüştü.
*Türk lirasını pula çevirenler, Liyakati hiçe sayanlar, Milletin hazinesini, üç beş rantçıya peşkeş çekenler, burayı iyi dinleyin.
Nitekim; Fatih Sultan Mehmet Han'ın, fetih öncesi ilk icraatı, vatandaşın, memnuniyetsiz olduğu görevlileri, değiştirmek oldu.
*Yolsuzluk yapan devlet görevlilerini değiştirdi. Devlet gelirinin üçte birinin, boşa gittiğini ortaya çıkardı. Ve hazineyi korumak için, etkin bir mali sistem geliştirdi. Yolsuzluğa savaş açarak, adaleti sağladı. Fatih Kanunnamelerini yaparak, devleti kurumsallaştırdı.
*Böylece hem, devlete olan bağlılığı artırdı, Hem de hazineyi güçlendirdi. Ayrıca; Fatih Sultan Mehmet Han, zevke sefaya değil, bilime meraklıydı. İstanbul'u, bir bilim merkezine dönüştürme hayali vardı. Dönemin en ileri gelen, astronomi ve matematik uzmanı Ali Kuşçu'yu, Tebriz'den İstanbul'a getirtip, baş astronom yaptı.
*Dönemin en yüksek seviyede eğitim veren kurumları olan, Sahn-ı Seman medreselerini kurdu. Bu medreselerde, İslamî ilimlerin yanında; Fizik, kimya, matematik, astronomi eğitimi de veriliyordu.
*Çünkü Fatih Sultan Mehmet Han; kılıçla kurulan bir devletin, ancak kalemle yönetilebileceğini biliyordu. Sahn-ı Seman'da müderris olmak için, çok önemli testlerden geçmek gerekiyordu.
*O zaman tetimme adı verilen, orta öğretimden gelen, en başarılı öğrenciler, Sahn-ı Seman'da eğitim görebiliyordu. Ve sonuçta, büyük hakanımız, o genç yaşında, farklı dinlere mensup, pek çok ilim adamını,
*Anadolu'daki sanatkarları ve çevre kentlerde yaşayan bütün alimleri, tek tek İstanbul'a çağırarak, İstanbul'u bir bilim merkezi hâline getirmeyi başardı.
*Çünkü Ak Parti iktidarının aksine; Sadece bina yaparak eğitim verilmeyeceğini biliyordu. Asıl eğitim, o binaların içini dolduracak bilim adamlarıyla verilebilirdi. Sadece bu kadar mı? Elbette değil. Mesela;
*Dönemin en bilgili cerrahlarının, tıp eğitimi verdiği Darüşşifa'yı kurdu. Tarihi belgeler, Sahn-ı Seman'da ve Darüşşifa'da, eğitim veren müderrislere, o döneme göre, çok yüksek bir meblağ olan, günlük 50 akçe ödendiğini, öğrencilere ise ,ücretsiz eğitimin yanında, iki akçe ödendiğini yazar.
*Fatih Sultan Mehmet Han, tüm bunları doğuştan edindiği, kabiliyetle başarmadı. Kur’an, Fıkıh, Kelam ve Tefsir'in yanı sıra; Matematik eğitimi gördü. Astronomi eğitimi aldı. Coğrafya ve Tarih eğitimi aldı. Felsefe okudu. Hem de dönemin tüm eserlerini bilecek kadar felsefe okudu. Fatih Sultan Mehmet Han, tahta geçmeden önce, altı dil biliyordu.
*İşte; Osmanlı'yı kuran ve yüzyıllarca ayakta tutan irade buydu! İşte; Türk devlet geleneğini yaşatan ve yücelten anlayış buydu! İşte; Kurumsal devlet yapımızın temeli buydu!
*Peki bu vizyondan, bu devlet insanlığından, bu ışıktan; günümüze baktığımızda ne görüyoruz? Koca bir hiç… Ecdadının vizyonundan bihaber olanların, hamasi nutuklarına şahit oluyoruz. Beceriksizliğini kabullenemeyen bir tek adamın, lafügüzaflarını dinliyoruz. Devletimizin itibarını, yapısını ve kurumlarını hiç eden, bir ucube sistemin içinde yaşıyoruz.
*İşte Bay Kriz ve arkadaşlarının, Türk Milleti'ne yaşattığı büyük ironi budur. Kadim devlet geleneğimiz, ve şanlı ecdadımızın mirasından, zerre nasiplenememiş bir yönetim anlayışı…
*Ama buna mahkûm değiliz! Çaresiz değiliz! Umutsuz hiç değiliz! Çözüm nerede biliyor musunuz? Çözüm sandıkta! O sandık gelecek, bu çirkin ironi bitecek. O sandık gelecek, bu ucube sistem gidecek.
*O sandık gelecek, Fatih'in mirasına yakışır bir Türkiye'nin şafağı sökecek. Hiç merak etmeyin, az kaldı! Sandık milletin namusudur. Milletimiz bize sandığı emanet etti. Biz de bu kutlu emanete, tüm gücümüzle sahip çıkacağız!
*Milletimizin helal oyunu, Ne trafoda gezen kedilere, Ne de mühürsüz oy sayan nankörlere, Yedirmeyecek, yedirtmeyeceğiz! Her sandık başında görevli arkadaşlarımızla, Islak imzalı tutanaklarımızla, Kaya gibi sağlam irademizle, Seçimin bekçisi olacağız! Hiç merak etmeyin; Sandıkla gelenler, sandıkta gidecekler!
“O İRADE BİZDE VAR”
*Bu ucube sistemi tarihe gömeceğiz, o irade bizde var! Hiç merak etmeyin; Millet İttifakı'nın adayı, Türkiye'nin 13'üncü Cumhurbaşkanı olacak, o azim bizde var!
*Hiç merak etmeyin; İYİ Parti, Türkiye'nin birinci partisi çıkacak. Pazarlıksız, şartsız, koşulsuz,
bu ülkenin, hak edilmiş iktidarı olacağız, o güç bizde var! Hiç merak etmeyin!
*Biz milletimizin gerçeklerini konuştukça, Milletimiz de, tıpkı bugün olduğu gibi, arkamızda oldukça; Engeller karşısında dimdik duracak, Duvarları korkusuzca yıkacak, İftiraları delip geçeceğiz!
*Türkiye'nin güçlü, mutlu ve zengin geleceğini, Milletimizle el ele, omuz omuza, hep birlikte inşa edeceğiz! Hazır olun, çok az kaldı! (Sözcü)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |