Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, Dünya gazetesine yazdığı yazıda Yeni Tarım Modeli'ni anlattı.
Kirişçi'nin yazısından öne çıkanlar şöyle;
"Türkiye gıdada kendi kendine yeten ülkedir. Ayrıca Türkiye, tarımda net ihracatçı ülke konumundadır ve tarım ürünleri ihracatında her yıl sağladığı artışlarla dünyanın önde gelen ülkeleri arasında bulunmaktadır.
Ama biz Bakanlık olarak kırsalın yeniden ayağa kaldırılmasının, kırsalda üretimin canlandırılmasının ve artırılmasının yegâne yolunun kırsal kalkınmadan geçtiğini biliyoruz. Bunu da bir vizyon olarak ortaya koymuş durumdayız.
"KIRSALA DÖNÜŞÜ HIZLANDIRACAĞIZ"
Tabii ki kırsalda kadını ve genci tutamadığınız zaman, aileyi tutamıyorsunuz, aileyi tutamadığınızda da özlediğiniz, arzuladığınız üretim hedefinizi gerçekleştiremiyorsunuz.
Kırsala dönmek için de can atan büyükşehirlerde yaşayan epeyce de insanımız var. Biz bundan dolayı küçük aile işletmeciliğini teşvik ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızla birlikte kapanan köy okullarının yeniden açılması ve buraların kırsal için sosyalleşme merkezi haline gelmesi hususunda çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Böylelikle de kırsala dönüşün hızlanacağını düşünüyoruz.
Kadınlarımızı kırsalda tutmak için gerek Aile ve Sosyal Hizmetler gerekse Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarımızla da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Özellikle kadının sosyal güvenceye sahip olması adına atılacak adımları tartışıyoruz.
Jeotermal kaynakları seracılıkta daha etkin kullanacağız. Ülkemiz jeotermal kaynakta dünyada yedinci, Avrupa’da birinci sırada. Mevcut durumda ülke genelinde 30 bin dekar alanda jeotermal kaynak ile ısıtılabilecek sera kapasitemiz mevcut. Ancak halen 5 bin dekar jeotermal seramız bulunmakta. Biz bu kapasitemizi, büyükşehirlerimizde ve bunların yakın bölgelerinde harekete geçireceğiz.
EKİLMEYEN ARAZİ KALMASIN
“Ekilmeyen alan kalmasın” düsturuyla yola çıktık. Buna ilişkin de mülkiyet hakkıyla kullanım hakkını birbirinden ayıran bir mevzuatı milletvekillerimiz aracılığı ile Meclisimize sunacağız. Bakanlık olarak, 1 yıldan fazla bu üretimi yapmayanlara, mağdur olmasınlar diye kira bedeli ödeyerek bu alanların kazanılmasını sağlayacağız. Bu alanların boş kalmasına asla müsaade edemeyiz.
Desteklemelerin karmaşıklığı, il ve ilçe müdürlüklerimizdeki ziraat, gıda, su ürünleri mühendislerimizi ve veteriner hekimlerimizi aşırı meşgul etmektedir. Bu nedenle bu teknik personelimiz arzuladığımız düzeyde çiftçilerin tarlasına, ahırına gidemiyorlar.
Biz şu an onun eksikliğini hissediyoruz. Bu benim Meclis’te milletvekilliği ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı dönemimden kalan bir özlemim. Bir meslek insanı olarak bizim meslektaşlarımızın, üreticimizin hemen yanı başında olmasını, onlara tabiri yerindeyse her dakika, her saniye yardımcı olmalarını yürekten istiyoruz. Bunu başardığımız gün, tarımımız bir tık yukarıya taşınmış olacak.
Türkiye’nin kendi coğrafyası dikkate alınarak bunların artırılması gerekir. Biz kendimizi Almanya veya Kuzey Avrupa ülkeleriyle mukayese edemeyiz. O ülkelerin aldığı yağışlar ve sahip olduğu ekolojik varlıklarla kendimizinkileri bir tutamayız.
DESTEKLERİ SADELEŞTİRİYORUZ
Bakanlık olarak halen 65 kalem ürüne destek veriyoruz. Oldukça karmaşık, benim bile zorlandığım bir mevzuat var. Biz buraları da sadeleştireceğiz. Kolay ve anlaşılabilir hale dönüştüreceğiz.
Tarım Kanunu’nun 19. maddesi gereğince, üreticinin pazarda görmek istediği fiyatın altında bir pazar fiyatı oluşur ise aradaki fark ne ise biz bunu ödemeyi taahhüt ediyoruz. Bunun üzerinden stratejik ürünlerle ilgili fark ödemesini gerçekleştireceğiz, 2023’te başlayacak. Henüz belirlemediğimiz bir pilot şehrimizde başlayacak. Bütün stratejik ürünlere bunları uygulayacağız.
"DOĞAL KAYNAKLAR SONSUZ DEĞİLDİR"
Bakanlığımızın su ürünleri politikalarının ana hedefi; deniz ve iç sularımızdaki su ürünleri kaynaklarını koruyarak sürdürülebilir işletilmesini sağlamaktır. Artık şunu çok iyi biliyoruz: Doğal kaynaklar sonsuz değildir. Bu kaynaklar, gelecek nesillere aktaracağımız birer emanettir.
Dünyada, avcılık yoluyla elde edilen su ürünlerinde sınır noktasına ulaşılmıştır. Kabul gören yaklaşım ise avcılık yoluyla üretimi artırmaktan ziyade, sabit bir seyirde devamlılığını sağlamaktır.
Bu nedenle de, su ürünleri avcılığında dünya genelinde sıkı koruma tedbirleri getirilmekte ve uygulanmaktadır.
Hükümet ve Bakanlık olarak biz de politikalarımızı buna göre belirliyor ve uyguluyoruz. Su ürünleri avcılığı ve yetiştiriciliğiyle ilgili bu uygulamaların ve verilen desteklerin olumlu etki ve yansımalarını görüyoruz. Bundan da mutluluk duyuyoruz.
Denizlerimizde 550, iç sularımızda 380’e yakın balık türü yaşamakta ve bunlardan 100’ünün ticari avcılığı yapılmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın üç yıl önce su ürünleri avcılık sezon açılında vermiş olduğu müjdeyle 49 yıl aradan sonra güncellenen Su Ürünleri Kanunu, su ürünleri türlerimizin korunması ve sürdürülebilir olarak işletilmesi açısından bir milattır. Kanun değişikliği vasıtasıyla balıkçılık yönetimimiz daha etkin hale getirilmiştir.
Helalinden ekmeğini kazanan dürüst balıkçılarımızın haklarını korumak adına önemli bir adım atılmıştır. Yapılan bu uygulamaların olumlu etkilerini Kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği ilk yıldan itibaren görmeye başladık.
20 yıl aradan sonra ilk kez uskumru, orkinos ve kılıç Marmara'da görülmeye hatta av vermeye başlamıştır. (NTV)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |