Halk TV'nin canlı yayınına ilişkin "bilirkişinin ifşa edilmesi" ve "bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs" suçları iddiasıyla başlatılan soruşturmada gazeteciler Barış Pehlivan, Kürşad Oğuz, Suat Toktaş, Seda Selek ve Serhan Asker hakkında 4 yıldan 14 yıla kadar değişen sürelerde hapis istemiyle dava açılmıştı.
Davanın ilk duruşması da bugün görüldü. Savunmaların alındığı duruşmada ilk olarak Seda Selek savunma yaptı.
"BİR GAZETECİNİN MERAK ETMESİ DOĞALDIR"
Selek, 23 yıldır gazetecilik yaptığını ve çeşitli haber kanallarında çalıştığını söyleyerek, "Hakkımda suçlamaya dayanak gösterilen iddia, aslında bizim programımızın akışı bir gün önce belirleniyor. O gün de öyle oldu ama takdir edersiniz ki canlı yayında bir son dakika bilgisi gelir ve yayın akışı o son dakika bilgisine göre gelişir. O gün Ekrem İmamoğlu'nun bir basın toplantısı olacaktı. Biz de bunu ekranlara getirdik ve basın toplantısı bittikten sonra ben de konuklarımla bu konuyu konuşmaya devam ettik. İlerleyen dakikalarda benim kulağıma, önemli bir konu olduğunu ve ekrana verileceği söylendi. Gazeteci arkadaşımız Barış Pehlivan'ın haberi olduğunu biliyordum, içeriğinin ne olduğunu ben o an ekranda da söylüyorum. Bu içerikle ilgili değerlendirme yapacak bir done yoktu. S.B. çok kısa cevaplar vermiş ve geçiştirmişti arkadaşımızı. Bilgim olmadığı, yayın sırasında gelişen bir olay olduğu gibi bir gazetecilik faaliyetidir. S.B., bu güne kadar ismi bilinmeyen ama Ekrem İmamoğlu'nun basın toplantısından sonra çokça merak edilmiştir. Bir gazetecinin de merak etmesi, sorular sorması doğaldır" dedi.
"TÜM SORULARA YANIT VEREN ESPRİLİ BİR TARZI VARDI"
Hakan Kürşad Oğuz da savunmasında şunları kaydetti: "30 yıllık gazeteciyim. Soruşturmaya konu olan gün İBB'de İmamoğlu’nun basın toplantısındaydım. Toplantı başladığından itibaren Türkiye’nin en çok merak ettiği isim S.B. oldu. O günün en önemli haber konusuydu. Binanın dışında Barış Pehlivan'ın telefon görüşmesi yaptığını gördüm. S.B. ile görüştüğünü anladım. Tamamen gazetecilik refleksiyle ileride yapılacak haberde konuşmalarının net şekilde yayınlanması için bu maksatla kaydettim konuşmayı. Tüm sorulara yanıt verem esprili tarzı vardı. Kendisi de gazeteciyle konuşma yaptığını biliyordu. Akabinde kaydı gönderdim. Tamamen gazetecilik refleksiyle yaptığım kaydı Suat Toktaş'a gönderdim. Biz bunu yayınlamasak bile mutlaka haberi yapılacaktı. Suç işleme kastım yoktu. Suat Toktaş'ın da suç işleme kastı yoktu onun da gazetecilik refleksiyle yaptığını düşünüyorum. Benim ses kaydetmemin tek sebebi aracısız şekilde hafızaya almak ve kaydetmektir. Benim tarafımdan ifşanın olmadığını belirtmek isterim."
"İSTEMEDİĞİ ŞEY YÜZYÜZE GÖRÜŞME İSTEĞİM"
Barış Pehlivan da savunmasında şunları söyledi: "Telefon görüşmesinde bilirkişinin benimle konuşmak istemediğine dair bir cümle yok. Aksine, ben kendisine yaşını sorunca espri yaparak 'Geceleri katma 36 buçuk' diye yanıt veriyor. İnsan konuşmak istemediği bir kişiye, görüşmenin ortasında bu espriyi yapar mı? Özetle, bilirkişinin benimle telefonda görüşmek istemediğime dair bir irade beyanı olmadı. Benim Halk TV’den arayan bir gazeteci olduğumu bilmesine rağmen sorularımı yanıtladı. Bilirkişinin istemediği şey konuşmak değil, Halk TV stüdyosunda ağırlanmak ve gazetecilik amacıyla yüz yüze görüşme isteğim. Baskıcı bir üslupla konuşsam, bilirkişi bana 4 kez 'kusura bakmayın', 2 kez de 'başarılar dilerim' der mi? Elbette demez. Kaldı ki, ben konuşma boyunca hiçbir cümlemde 'iddialara cevap vermek zorunda olduğunu' söylemedim. Özetle konuşmamız bir gazeteci ve söyleşi yapılan kişi arasında geçmesi gerektiği mesafede, nezaket içinde geçti. "
"KOVSALAR DA GİTMEYİZ"
Tutuklu bulunan Suat Toktaş da, kimlik tespitinin ardından yaptığı savunmasında, "Burada 5 kişi sanık olarak yargılanıyor ancak olay 3 kişi arasında gerçekleşiyor. Seda Selek ve Serhan Asker burada tali kişilerdir. Kaçma ve delil karartma şüphesiyle tutuklandım. Kaçsaydım o gün kaçardım. İşimin sorumluluğunu aldım. Ve süreci anlatan yazı kaleme aldım. Kaçacak olan biri öyle bir yazı yazmaz. Ben o gün gün boyu ve geceden sabaha kadar kanaldaydım. Ortada karartılacak herhangi bir delil yok. Çıkacak bir delil var ve hepsi yayınlandı zaten. Aynı ses kaydını Hamza Dağ ve Melih Gökçek paylaşıyor, aynı akşam Beyaz TV'de yayınlanıyor. Onlara yasal olan bize yasak oluyor. 3 adımlık bir hücre ve 5 adımlık bir hücrede 30 gündür tutukluyum. Toplumda oluşan herhangi bir infial de yok. Arkadaşlarıma adli kontrol konuldu. Adli kontrol de kabul edilemez. Benim çocuklarım yurt dışında yaşıyorlar. Farklı ülkedeler. Yanlarına gidip birkaç gün kaldıktan sonra geri dönerim çünkü biz ülkesini seven insanlarız. Kovsalar da gitmeyiz" dedi.
"LEHİMİZE DELİLLERİ KARARTMAK ÜZERE HAREKET EDİLMİŞ"
Yaptıkları şeyin gazetecilik olduğunu anlatmaya çalıştıklarını söyleyen Toktaş, "Bir ses kaydı yayınlandı, soruşturma bile açılmaması gereken bir meseleyle buradayız. Bu olay bir gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilseydi böyle olmayacaktı. Ben kendi gazeteciliğimi izah etmek zorunda kalıyorum. Ortada bir haber var. Son derece çarpıcı iddialar var. Kamu merakı inanılmaz yükselmiştir. Kamu merakının yükseldiği yerde o merakı gidermek zorundayız. 18 saat yayın yapan bir kanalız. İktidar muhalefet hiç fark etmez arayamadıkları herkesi ararız. Halk TV'de bu kuraldır. Biz karşı tarafı ararız. Arıyoruz, ertesi gün Yenişafak da arıyor. Ortada bir haber var çünkü. Biz haber merkezinde bilirkişiye ulaşmaya çalışıyorduk, Barış bizden önce ulaştı. Barış Pehlivan arka arkaya sorular soruyor ve tamamı gazetecilikle ilgili. Önce kendisini tanıtıyor, röportaj yapmak istiyor. İddianameye konulmamış konuşma çözümü, gördünüz mü bilmiyorum ama. O konuşmanın iddianameye konulmaması fecaat bir şey. Savcı beyin görevi sadece aleyhimize delil toplamak mıdır? Lehimize delilleri karartmak üzere hareket edilmiş" diye konuştu.
"GAZETECİLİĞİM SORGULANIYOR"
Gazeteciliğinin ve genel yayın yönetmenliğinin sorgulandığını söyleyen Toktaş, "Görüşme bana aktarıldıktan sonra benim Barış'a ilk sorum ne? 'İzni var mı?' Gazeteciliğim sorgulanıyor ya. ilk sorum bu. Aldığım cevap, 'Abi biz gazeteciyiz.' Yayına verilmesi için gidiyorum, bir dakika sonra da Kürşat 'izni yokmuş' mesajı gönderiyor. Sakat bir iradeyle gerçekleşti. Deneyimime göre doğru soruyu sordum ama irade sakatlanması yaşandı. Sonraki süreçte ses kaydı bir daha yayınlanmadı, bilirkişinin ismini kodluyoruz. Avukatımla görüşüyorum ve İmamoğlu'nun ismini söylediği yeri biplememizi öneriyor. Suç işleme kastı deniliyor ya, böyle bir kastımız olsaydı böyle özen göstermezdik. Ben bu görüşmenin yayınlanması için izin olmadığını bilmiyordum. Bilseydim yayınlamazdım. İzni almaya çalışırdım. İzin alamadım. Yüksek kamu yararı var ise yayınlarım. Bilirkişi ses kaydında sakin, esprili konuşuyor. Şüpheleneceğim bir durum yok. Burada yargılanan şey gazeteciliktir" ifadelerini kullandı.
"ÖNCE SORUŞTURMA BAŞLATI SONRA ŞİKAYETÇİ OLDU"
Türkiye'nin her yerinden avukatların kendisini cezaevinde ziyaret ettiğini söyleyen Toktaş, "Takdir sizin ama gelen her avukat suçlamaların yaratı olmadığını söyledi. Yatarı yok. Yatarı olmayan şeyden ben neden 34 gündür tutukluyum. Savcı beyin soruşturmasını başlatabilmesi için şikayet gerekiyor. Ses kaydı şikayete tabii bir suç. Resen başlatılan bir soruşturma var, daha sonra şikayetçi bulunuyor. O şikayet de Barış'lar hakkında, ne benimle ne de Kürşat ile ilgili bir şikayet yok. Usulü hata var, büyük bir ciddiyetsizlik. Bunu bir gazeteci olarak ben teşhis ediyorsam bu savcı için utanç verici olmalı. Bilirkişinin ifadesi var, diyor ki, 'Bakırköy'de bir davada bilirkişilik yaptım ama dosya numarasını hatırlamıyorum, mahkemesini de hatırlamıyorum' diyor. Adalar'ı kimse bilmiyordu kamuoyu ondan öğrendi. Bilmediğimiz dosyalarda kimi nasıl etkileyebiliriz. Lehe hiçbir delil toplanmamışken, anlattıklarım çalakalem aktarılmış üstünkörü yapılmış bir iddianamenin sonucu. İlk soru doğru sorudur,'“izni var mı' diye sordum. Ve bir cevap aldım, izni yok cevabını ben yazışmadan kopup yayına girdikten sonra gördüm" ifadelerini kullandı.
"BENDEN GAZETECİ DIŞINDA BİR ŞEY ÇIKMAZ"
Toktaş, savunmasının devamında, "Benim siyasi angajmanlarım yok. Ben ekranlara atlamam. Başka yöneticilerin yaptığı gibi kendime 2-3 koltuk vermem, programlar yapmam. Şov yapmam, işimi yaparım. Benden gazeteci dışında bir şey çıkmaz. Benden aktivist çıkmaz. Gazetecilikle aktivist mi karıştıranlara da her zaman karşı oldum" dedi.
TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMI İSTENDİ
Davada mütalaasını açıklayan savcı Suat Toktaş'ın tutukluluk halinin devamını istedi.
DURUŞMADA SON SÖZLERE GEÇİLDİ
Duruşmada son sözleri sorulan sanıklardan Serhan Asker, "kolay gelsin", Barış Pehlivan, "Gazetecilik kazanacak", Kürşad Oğuz, "Beraatimi talep ederim kararınıza güveniyorum" ve Seda Selek de "Gazetecilik kazanacak adalet yerini bulacak. Beraatimi talep ediyorum" dedi.
Suat Toktaş da, "38 yıldır gazeteciliği şartlara göre yapmıyorum, hukukun da şartlara göre yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bugüne kadar bana hangi kanal emanet edildiyse gazeteciliğimi ona göre yaptım. Patronlar böyle milyon dolarlık kanallarını hukuk bilmeyen, siyaset bilmeyen insanlara emanet etmezler, beraatimi talep ediyorum" ifadelerini kullandı. Ardından da duruşmaya 10 dakika ara verildi.
5 GAZETECİYE BERAAT
Davada 5 gazeteci "yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs" suçlamasından beraat etti. "Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması" suçlamasından da dosya uzlaşmaya gönderildi.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
|
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |