GERÇEKİZMİR – Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) 24 Haziran seçimlerinden 9 gün sonra Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na yaptığı ‘Ben başkan olayım, sen onursal başkan ol’ teklifini yapmasıyla olağanüstü kurultay tartışmaları patlak verdi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da değişim vurgusu yaptığı açıklamayla damga vurduğu süreçte CHP Yönetimi kritik MYK toplantısı sonrası gündemde kurultay olmadığını açıkladı.
MYK’nın aldığı karar sonrası İnce’den yana tavır alan partililerin imza hareketinin startını vermesi beklenirken, İzmir’de de çarpıcı gelişmeler yaşanıyor.
Kocaoğlu’nun değişim çizgisinde kendisiyle birlikte hareket eden ilçe ve ilçe belediye başkanlarından ve seçilmesi için büyük uğraş verdiği İl Başkanı Deniz Yücel ile ayrı düşmesinin ardından Büyükşehir Belediye Başkanı’nın uzun yıllardır birlikte siyaset yaptığı iki tecrübeli partili de kurultay tartışmalarında ayrı düştü.
1972 yılında kayıt olduğu CHP’de meclis üyeliğinden Genel Başkan Yardımcılığı’na kadar çok sayıda konumda görev alan, 24 Haziran seçimleri sürecini İzmir SKM Başkanı olarak yürüten ve seçim sonrası ‘Kılıçdaroğlu parlamentoyu, İnce partiyi yönetmeli’ çıkışıyla gündem olan tecrübeli siyasetçi Alaattin Yüksel, Gazeteci Ahmet Hakan’ın Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiği yazıyı paylaşarak attığı manidar Tweet ile olağanüstü kurultaydan yana tavır koyarken, uzun yıllar birlikte siyaset yaptığı arkadaşı CHP PM Eski Üyesi ve İzmir Eski Milletvekili Mustafa Moroğlu ise yazılı bir açıklama yaparak yeni düzenin yerel seçimlerin ardından örgütlenmesi gerektiğini savundu.
MANİDAR TWEET!
Gazeteci Ahmet Hakan’ın Kılıçdaroğlu’nun koltuğu İnce’ye devretmesinin gerektiğini savunduğu yazısını paylaşan Yüksel, “Adam haklı! Sorumluluk Genel Başkan’da… O da yerine getiremezse bizde” mesajıyla imza hareketi vurgusu yaptı.
Moroğlu ise yazılı bir açıklama yaparak şu ifadeleri kullandı:
24 Haziran seçimlerinin ardından, Sn. Muharrem İnce tarafından başlatılan, partimizin sorunlarıyla ilgili düşüncelerimi açıklamak zorunlu hale geldi.
Nedeni ise; partinin kurullarının değerlendirmelerini beklemeden, aday olarak veya memleket meselesi olarak alanda çalışmışların, gözlemlerini almadan, bugüne kadar çok sayıda seçime tanıklık etmiş, önemsiz sayılamayacak tecrübeler edinmiş, siyaset aktörlerinin değerlendirmelerine kulak vermeden, siyaset alanıyla ilgili bilim adamlarının ve tarafsız araştırma şirketlerinin değerlendirmelerini göz önüne almadan, kişisel duygu ve düşünceler ile partinin geleceğiyle ilgili açıklamalar ve tartışmalar devam etmektedir.
Bu tartışma Sayın İnce'nin seçimin hemen sabahında “Partinin oyunu 40 yıl sonra ilk defa %30 un üzerine çıkardım. Bu görmezlikten gelinemez.” Açıklamasıyla başlamıştır.
Bu açıklama kendisinin yaptığı “Sayın Kılıçdaroğlu’na haksızlık yapamam. Ola ki kazanamadım, Sn genel başkan ‘gel danışmanım ol’ derse danışmanı olurum, ‘yardımcım ol’ derse yardımcısı olurum. Asla karşısına aday olmam. Asla, asla. Ben vefalı bir insanım.” açıklaması görmezden, bilmezden, duymazdan gelinerek başlatılmıştır.
Şunu bilmeliyiz ki %30’un üzerindeki oy partinin oyu değildir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılan oy ile partimizin milletvekilliğine verilen oylar kıyaslanamaz. Sayın Muharrem İnce’ye verilen oylar Recep Tayyip Erdoğan'ın yönetiminden kurtulmak isteyen yurttaşlarımızın çok bilinçli bir şekilde oylarını Muharrem İnce'de birleştirmek için yönelen oylardır. Sayın Muharrem İnce’nin başarısı küçümsenemez, bu yönelişin en güçlü adayı olmayı başarmıştır.
Partimizin oyu da %22.7 ile sınırlı değildir, bunun da üzerindedir. Çünkü aynı seçmen HDP’nin baraj altında kalma tehlikesine karşı da İyi Parti’nin mecliste güçlü bir şekilde temsil edilmesiyle ilgili de duyarlı davranmış, bu bilinçle partimize verebileceği oyları diğer iki partiye küçümsenmeyecek bir oranda yöneltmiştir.
Bu değerlendirmeleri bütün verileri ve ilgililerin değerlendirmelerini toplayarak yapmaya, Türkiye’nin siyaset iklimini kutsala dayalı inanç ve kimlik merkezli olmaktan nasıl çıkaracağımızı, konuşmaya, tartışmaya ve uzlaşmaya ihtiyacımız var.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almayı beklemek doğru değildir. Bu nedenle yeni bir örgütlenme biçimine, yeni bir çalışma tarzına, yeni bir siyaset kültürüne ihtiyacımız var. Saatler ve günlerle sınırlanmayan, kurultay günlerine ihtiyacımız var.
Bunun da zamanı, yerel seçimler sonrasıdır. Eleştirinin zamanı, yeri ve dili doğru seçilmezse yanlışların tespitine ve doğruların hayat bulmasına hizmet etmez. Aksine kuruma da yapan kişilere de zarar verir.
Cumhuriyet Halk Partimiz Muharrem İnce'ye “Hepimizin Cumhurbaşkanı” unvanını vermiştir. Bu sorumlulukla hareket etmeli, Muharrem İnce’yi de korumalı, “Hepimizin Cumhurbaşkanı İnce’yi “partimizin bir bölümünün desteklediği” bir yarışın içine sokmamalıyız.
Öfkeyle kalkan, ziyanla oturur.
Ne bizleri, ne partimizi, ne de memleketi ziyanla oturtmama sorumluluğu ile hareket etmeli, hızla hep birlikte yerel seçimlere hazırlanmalıyız.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |