Gizem TABAN/GERÇEKİZMİR- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Konak İlçe Örgütü'nde Mehmet Şakir Başak’ın 5 Mart 2018’de istifa etmesinin ardından yönetim kurulu içinden seçilerek ilçe başkanı olan Çağrı Gruşçu, 22 Aralık’ 2019 tarihinde gerçekleşen ilçe kongresinde bu kez delegelerin iradesiyle başkanlık koltuğuna oturdu.
Kongredeki rakibi Ahmet Karadağ’ı 58 oy farkla geride bırakarak zaferin sahibi olan Gruşçu CHP Konak İlçe Başkanlığında ikinci dönemin startını verdi. Gruşçu ilçe kongresiyle ilgili değerlendirmeleri, yeni dönem hedefleri ve projelerini Gerçekİzmir’e anlattı. Başkan Gruşçu, il kongresiyle ilgili; yaşanan anahtar liste krizinden, eşi ve kendisinin kurultay delegeliği listesinde yer almasına yönelik eleştirilere ve İl Başkanı Deniz Yücel’in kongredeki oy oranına kadar çarpıcı açıklamalara imza attı. Gruşçu ayrıca, 31 Mart yerel seçimleri öncesinden bu yana uyumlu bir tablo çizdiği Konak Belediye Başkanı Abdül Batur ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. İzmir Kent Konseyi’nin 16. Genel Kurulu öncesinde delegeliği düşürülen yaklaşık 100 isimden biri olan CHP Konak İlçe Başkanı, olaya ilişkin de önemli mesajlar verdi.
DELEGELERİN TEVECCÜHÜYLE SEÇİLEREK GÖREVE GELMEM ÇOK BÜYÜK BİR ONUR…
Yaklaşık 2 yıl önce Eski Başkan Şakir Başak’ın istifası sonrası yönetim içinden ilçe başkanı seçilmiştiniz. 22 Aralık’taki ilçe kongresinde ise delegelerin iradesiyle seçilerek CHP Konak İlçe Başkanlığı koltuğuna oturdunuz. Nasıl bir kongre oldu, nasıl değerlendirirsiniz?
İlçe kongremiz CHP ufkunu daha da genişletecek bir kongre oldu. Elbette her bir CHP’li, gelecekleri göreve seçilerek gelmeyi çok ister. Ben de bun göreve önce yönetim içinden seçilerek gelmiştim ama kongre delegelerimizin teveccühü ile seçilerek gelmemin çok daha büyük bir onur olduğunu düşünüyorum. Bu onuru ve gururu ikinci dönemde de ilçe başkanlığı yaparak sürdürmek aynı zamanda çalışma arkadaşlarıma beraber CHP’nin geleceği için çalışmak bakımından son derece önemliydi. Bu partide hangi görevde olursak olalım her bir görev bizim için çok değerli ve önemlidir. Kongremiz birlik ve beraberlik içinde gerçekleşti. Kongre salonuna kol kola girip kol kola çıkacağımıza söz vermiştik ve o salondan sözümüzü tutarak çıktık. Bununla birlikte 100.yılda Türkiye adını verdiğimiz bir Türkiye kongresi gerçekleştirdik. Nasıl ki Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde İzmir İktisat Kongresi yapıldıysa, nasıl ki kurtuluş mücadelesi döneminde Erzurum Sivas Kongreleri yapılarak Türkiye’nin kurtuluş reçetesi yazıldıysa işte biz de kongremizde bunu şiar edindik. Türkiye’nin ana sorunlarını önemseyen, bunun için çözüm oluşturabilecek ve uygulayacağı programlarla, yetiştireceği kadrolarla donanımlı bir CHP anlayışını yaratmak istedik. Şimdi oradan çıkardığımız sonuçlarla, hazırlanan manifestoyla bunu kurultayımıza da yansıtmak istiyoruz.
YENİ DÖNEMDE AJANDASINDA NELER VAR?
Yeni dönem için ajandanızda hangi projeler var? Yol haritanızda neler var? Öncelikli çalışmalar neler olacak?
Kongreden sonra sokak ve saha çalışmalarımıza hemen başladık. Her gün sokaktayız. Kadın ve gençlik kongrelerimizi gerçekleştirdik. Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut durum, AKP’nin bugün Türkiye’yi getirmiş olduğu iklim ve yanlış politikalar nedeniyle ezilen yurttaşımızın hakkının savunulabilmesi adına meydanlarda basın açıklamalarımızı yapmaya başladık. İlk olarak ‘garantili havalimanı, şehir hastaneleri, otoyol, köprüler’ konularında yaptığımız basın açıklaması büyük dikkat topladı. Bundan sonraki süreçte geçmiş dönemde yaptığımız çalışmalara da devam edeceğiz. Şimdi bunların planlamasını yapıyoruz. Hem Konak Buluşmaları hem Semt Buluşmaları hem Okuma Günleri etkinliklerimiz devam edecek. Kürsülerden dile getirdiğimiz ‘genç kadrolar yetiştireceğiz’ söylemimizi hayata geçirmek için mücadele ediyoruz. İlk yapacağımız işlerden biri; girişimcilik ve yaratıcılık dediğimiz, gençlik kollarımıza bağlı olan takımın üretmesini sağlamayı devam ettirmek. Orada daha önce insansız sualtı aracı üreten gençlerimize destek olmuştuk. Teknofest İstanbul’a Konak’ı, İzmir’i temsil etme şansına erişmiş ve derece almışlardı. Sayın Abdül Batur Başkanımız da katılımcı yönetim anlayışıyla gençlik kollarımızı sürekli dinleyen ve onların çalışmalarını destekleyen bir noktada… Buna devam edeceğiz. Kadın kollarımızla da yapacağımız çalışmalar var. Kadın kollarımızla yurtdışından, şuanda yaptığımız görüşmeler neticesinde; İsveç, Danimarka, Norveç ve Finlandiya ülkelerinde kadın hak savuculuğu konusunda çalışan birçok temsilciyi İzmir’e davet edeceğiz. Siyasette eşit temsil hakkı, siyasette liderlik, kişisel gelişimle ilgili çalıştaylar ve atölye çalışmalarıyla kadınların siyasetin içinde daha fazla yer almasını sağlayacak argümanları onlarla tanıştırmak ve o ülkelerde gerçekleşen güzel örnekleri de ülkemize getirmek istiyoruz. Onun dışında tüm ilçe yönetici arkadaşlarımızın görev dağılımlarını gerçekleştirdik. Bunların içinde yeni görevler de tanımladık. Mesela bunlardan biri, geçmiş dönemden farklı olarak gündem belirleme üzerine bir komisyon… Basınla ilişkiler ve kurumsal iletişim konusunda genel başkan yardımcılığımızla uyumlu bir çalışma gerçekleştireceğiz. Bu dönem AR-GE ve bilim, yönetim, kültüre çok önem vereceğiz, bununla ilgili bir ilçe başkan yardımcısı belirliyoruz. Buna ilişkin akademik kültürün ön plana çıkacağı ama halkın da içinde bulunacağı bir yapı kurmak istiyoruz. Bu çalışmayla vatandaşımıza daha çok hitap edebileceğimizi ve buradan oluşturabileceğimiz genel politikaları seçim dönemlerinde rahatlıkla bir argüman olarak kullanabileceğimizi düşünüyoruz. Aynı zamanda sanatla ilgili yapacağımız çalışmalar var. İstihdam ile ilgili yapacağımız çalışmalar var. İstihdam politikaları adından bir ilçe başkan yardımcılığı oluşturuyoruz. İstihdam noktasında hem ilçemizdeki hem kentimizdeki insanlarımıza umut olmak adına işverenlerle iş arayanları buluşturabilecek bir çalışmaya başlayacağız. Çünkü günümüzün en büyük sorunu işsizlik! Bu dönem işçi ve emekçiler adına emek bürolarının kurulması ve yaygınlaştırılması noktasında bir çalışma içerisinde olacağız. Onun için de bir ilçe başkan yardımcılığı oluşturduk. Tüm ilçe başkan yardımcılarımıza verdiğimiz görevlerle birlikte ciddi bir şekilde çalışmalara başlayacağız. Bir de dış ilişkiler birimi oluşturacağız. Biraz önce bahsettiğim kadın kollarımızla yapacağımız yurtdışı temasları ve çalışmaları gençlik konusunda da sürdürmek istiyoruz.
ÇARPICI ‘ANAHTAR LİSTE’ ÇIKIŞI
8 Şubat’ta bir il kongresi yaşandı. Kongrede en çok tartışılan konulardan biri anahtar liste krizi oldu. İlk çıkan uzlaşı listesinin dışında başka listeler de çıktı ve salonda dağıtıldı. İkinci olarak çıkan listelerden birini sizin hazırladığınız iddia edildi. Neler söyleyeceksiniz?
Gerçeği söylemek gerekirse Konak İlçe olarak biz merkez ilçe olmamızın da ağırlığıyla bütün bu sürecin sağlıklı yürümesini sağlamak adına koordinasyon görevini üstlendik. Ancak burada bu işin siyasi patronluğunu, siyasi liderliğini yapan kişi Sayın Deniz Yücel’dir. Sayın İl Başkanımız Deniz Yücel’in talimatlarına göre hareket ettik. Bu süreçte ‘Konak çok müdahale etti, Konak çok karıştı diyorlar’ ama burada temel soru şu; katılımcı bir anlayışıyla tüm ilçe başkanlarımızın için katıldığı ve herkesin üzerinde uzlaştığı bir çalışmayla bir liste hazırlanması süreci oluştu. Hiçbir ilçenin ya da ilçe başkanının doğrudan güdümüyle gerçekleşen bir süreç olmadı. Biz, tüm ilçe başkanlarımızı dinleyerek bu sürecin en sağlıklı şekilde yürümesini sağlamak için orada bulunduk, tüm ilçe başkanlarımızın olduğu gibi… Sonuç itibariyle Sayın Deniz Yücel kendisi çeşitli müzakerelerde bulunarak uzlaşı listesinin oluşmasına katkı sundu ve kendisi bu işin liderliğini üstlendi. Bu uzlaşı listesi sonucunda çıkan anahtar liste orada bulunan delegasyonuna bir pusula olabilmesi, rehberlik edebilmesi adına salonda sunuldu. Ama şu gerçeği de görmek gerekir; biz tüm ilçe başkanlarımızla Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in de içinde bulunduğu toplantıda uzlaşı listesi üzerine karar verdikten ve namus şeref sözü verdikten sonra bu anahtar listelere riayet ettik. Ancak daha sonra gördük ki herkes kendi uzlaştığı listede çalışma yaptı. Özellikle farklı renklerde çıkan listeler oradaki sürecin uzlaşı listesi noktasında sağlıklı yürümesini engelledi. Bu süreçlerde siyasette şu vardır; etkiye tepki süreci oluşur. Etkiye tepki o salonda gerçekleşti. Yoksa, hepimizin üzerinde uzlaştığı, herkesin söz verdiği uzlaşı listesi hepimizin listesiydi. Mevcut rakamlara baktığınızda her bir sandıktan çıkan oyları görüyorsunuz, çeşitli renklerde çıkarılan listelere bazı sandıklarda doğrudan riayet edildiğini görüyoruz. Demek ki bu süreçte tam uzlaşı düşüncesi bazı arkadaşlarımız tarafından yeterince korunamamış.
EŞİ VE KENDİNE YÖNELİK ELEŞTİRİLERE NE YANIT VERDİ?
Kurultay delegeliği listesinde hem sizin hem de eşiniz Gözde Gruşçu’nun yer almasına tepkiler ve eleştiriler geldi. Neler söylersiniz?
Siyasette bazen öngörülü olmak da fayda var. Biz bugün her alanda kadın siyasetçilerin çok önemli olduğunu, genç siyasetçilere yol açılması gerektiğini söylüyoruz. Ancak bunu lafa geldiğimizde mangalda kül bırakmıyoruz, eyleme dökmekte çok eksiğiz. Bunu tamamlamak hepimizin üzerine düşen görevlerden biridir. Siyasette benim şuan bulunduğum konumda olmama çok büyük katkısı olan, belki de yeri geldiğinde benden daha fazla emeği olan hem de gençlik ve kadın kotasına da uyan eşime yol açmak adına ben anahtar listelerde olmayı doğru bulmadım. Kendisinin bu süreçte emeğinin de taçlandırılması adına hem de siyasete yeni bir genç isim kazandırmak adına böyle bir sürecin içinde olmanın doğru olacağını düşündüm. Bu tamamen kendi inisiyatifimdir ve o listelerde ben yer almadım, eşim yer aldı. Aynı zamanda buna biz son anda karar verdiğimiz için, kendisinin aday olmasına son anda karar verdiğimiz için ben kendisine bunun doğru olacağını anlattım ve kendisini ikna ettim. Yoksa kendisinin böyle bir niyeti olmamıştı. Kendisini ikna ettikten sonra başvurusunu yaptı fakat benim divan kurulundan adaylığımı çekmem konusunda geciktiğimiz için on listede mecburen yer aldık. Bütün mesele budur.
DENİZ YÜCEL’İN ALDIĞI OY 540!
Deniz Yücel yeniden il başkanı seçildi ancak 611 oy kullanılan delegeden 258’inin oyunu alması tartışma yarattı. Siz Sayın Yücel’e en çok destek veren ilçe başkanlarından birisiniz. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Sayın İl Başkanımız Deniz Yücel bu kongreden çok güçlü çıkmıştır. Bu kongreden çok büyük bir uzlaşıyla çıkmıştır. Hangi listenin ne oy verdiği ya da o oy pusulasında kaç oy aldığına bakılmaksızın şunu söyleyebilirim; kendisi il başkanlığı olarak 258, kurultay delegeliğinde de 339 oyla seçildi. Buradaki oyların farkına baktığınız zaman aradaki fark oradaki delege arkadaşlarımızın Deniz Yücel kutucuğunu işaretlemesini unutmasından kaynaklı… Hatta bunu ilçe seçim kurulu müdire hanımda ifade etmişti, eğer kendilerine daha önce liste ulaştırılmış olsaydı kendileri daha farklı bir düzenleme yaparak ikinci bir pusula basıp başkanlık pusulasını ayrı tutacaklarını söylemiştir. Ancak kendilerine yeterli sürede pusula gelmediği için tek bir pusula üzerinde bastıklarını kendisi söyledi. Ayrıca bu tür unutmaların benzer kongrelerde de yaşandığını ifade etti. Doğrudur. Ben bile kutucuğu işaretlerken yönetim, kurultay ve disiplini işaretledim son anda il başkanımızı işaretlemediğimi fark edip işaretledim. Bunun gibi unutmalar söz konusu olmuştur ama burada önemli olan şu; Deniz Yücel bu salona divan kuruluna sunduğu imzalar noktasında 540 imzayla girdi. 540 imzayla büyük bir uzlaşıyla, 30 ilçe başkanı olarak hepimiz aday olarak Deniz Yücel’i öneriyoruz ve destekliyoruz açıklaması yaparak bu imzalar divana sunulmuştur. Artık o süreçten sonra zaten tek adaylı bir yarış olacağı ortaya çıkmıştır. Bu, şu anlama gelmektedir; Eğer 540 imzayla Deniz Yücel destekleniyor ve öneriliyorsa Deniz Yücel’in aldığı oy da 540’dır. Olaya buradan bakmamız lazım. Çünkü Sayın Deniz Yücel 540 imzayla girdiği tek adaylı bir yarışta 540 oy aldı demektir. Böyle bir seçim sürecinde özellikle şunu sorgulamalıyız; ben dahil olmak üzere tüm ilçe başkanlarımız o imzaların toplanmasında büyük bir emek sarf etmişlerdir. Kendi delegelerine hakim olan tüm ilçe başkanlarımız önce bizler kendimizi, namus şeref sözü vererek imza atan tüm delegasyondaki arkadaşlarımız kendilerini sorgulamalı ve özeleştiri de bulunmalıdır. Çünkü bizler o imzaları verirken ‘sana şeref sözü veriyoruz, yemin ediyoruz, sonuna kadar arkandayız, seni destekliyoruz’ dedik. 540 imzanın tamamı bu şekilde oluştu. Bu portföye bakılınca bu sözü vermiş tüm delegelerimiz 540 oyla Deniz Yücel’in seçilmesine onay vermişlerdir. 540 imzanın tamamı oydur.
ABDÜL BATUR GELDİĞİNDEN BU YANA KONAK’TA İKLİM DEĞİŞTİ
31 Mart yerel seçimlerinde Konak Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan Abdül Batur ile oldukça uyumlu bir tablo çiziyorsunuz. Sayın Batur görevde neredeyse 1 yılını dolduracak. Kendisini başarılı buluyor musunuz? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abdül Batur çok özel bir kişilik… Sadece bir siyasetçi kimliği olarak değil insani değerleri de çok üst düzeyde… İnsanlara olan bakış açısıyla, samimiyetiyle, cana yakınlığıyla gönüllere giren bir insan… O sadece bir belediye başkanı değil. Konak’a geldiği günden beri yoksul, aç, işsiz olan insanlarımıza babalık etmiş ve birçok kardeşin de ağabeyi olmuş bir figür… Kendisi Konak’a geldiği günden beri Konak’taki iklim değişti. Öyle ki; uzun yıllardır hizmet görememiş arka sokaklar diye tabir ettiğimiz mahallelerde çok büyük değişim yaşanıyor. Bu işi çok iyi bilmesi, çok deneyimli olmasını yanı sıra insanımıza hizmet bakımından gecesini gündüzüne katan çok çalışkan bir isimden bahsediyoruz. Abdül Batur böyle bir isim! Tüm mahallelerimizde sorunlarımız bir bir çözülüyor. Konak’ta ciddi bir fark yarattı! Belediye birimleri çok hızlı bir şekilde sorunlara doğrudan müdahale ediyor. En büyük avantajımız Sayın Batur’un bu işi çok iyi biliyor olması ve belediye başkanlığını özümsemiş olması… Sadece bunlarla da kalmadı. Konak uzun zaman sonra yurtdışında yeniden temsil edilmeye başladı. Şuanda kardeş belediyeler noktasında yaptığı çalışmalarla uluslararası arenada da kendini göstermeye başladı. Bu sadece kağıt üzerinde kalmayan, eyleme dökülen bir süreç haline geldi. Konak’ta tarihi ve kültürel varlıkların korunması noktasında da ayrıca fark yaratıyor Sayın Batur… Kendisinin mimar olması, tarihi ve kültürel varlıklara olan ilgisi gerçekten Konak’taki bu varlıklarımızın korunması açısından son derece değerli… Konak bir turizm ve liman kenti… 300 gün boyunca sürekli güneş gören bir kentte turizmin ön planda olabileceği ve onun kalbi olabileceği yer Konak’tır. Baktığınızda Kadifekale, Antik Roma Tiyatrosu ve Agora’nın içinde bulunduğu, bunun da Tarihi Kemeraltı Çarşısı ile taçlandığı bir bölgede çok büyük bir manevrayla şuanda Konak dünya kenti olma noktasında adını birçok yerde duyurmaya başladı. Bunun yanı sıra esnafımız, öğrencimiz, taksicimiz, kim varsa Konak’ta yaşayan gece başını yastığa koyan 400 bin nüfus, gündüz buraya çalışmak, alışveriş yapmak için akın eden buçuk milyon nüfus Konak’ta bu farklılığı net bir şekilde görmeye ve hissetmeye başladı. Bir zamanlar bir filozof Kadifekale çevresi için ‘Buraya bir kent kurun. Burada kurulacak kent, insanların 3-4 kat daha mutlu olmalarını sağlayacak’ demişti. Sanıyorum o günlere çok yaklaştık.
İZMİR KENT KONSEYİ SİYASETE BULAŞTIRILDI
Geçtiğimiz günlerde yapılan bir basın açıklamasıyla İzmir Kent Konseyi Genel Kurulu’na az bir süre kala, yürütme kurulu üyeleri tarafından yaklaşık 100 kişinin delegeliğinin düşürüldüğü iddiası gündeme geldi. Açıklamada yer alan ve delegeliği düşürülen isimlerden birisiniz. Basına verdiğiniz demeçte; bu dönem kent konseyinde üzerinde ‘bürokratik baskı’ olduğunu öne sürdünüz. Bu konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz? Buna ilişkin detaylı bir açıklama yapar mısınız?
Açıkçası İzmir Kent Konseyi’nin siyasi bir arena olarak görülmesi ve siyasete çekilmeye çalıştırılması son derece yanlıştır! Ben bunu doğru bulmadığım için, bugüne kadar çok fazla açıklama yapmamayı doğru bulmuştum. Ancak İzmir Kent Konseyi’nde yaşanan süreç ne yazık ki bu sürecin siyasi arenaya bulaştırılmaya çalışıldığı bir ortamda gerçekleşiyor. Bu konuda ne yazık ki bu sürecin içinde bulunan mevcut bürokrat arkadaşlar ve oradaki yürütme kurulu yeterince hassasiyet göstermiyorlar. Bu hassasiyeti göstermedikleri için ne yazık ki İzmir Kent Konseyi siyasete bulaştırıldı. Burada temel soru şu; kent konseyinin bakanlık tarafınca yayınlanmış bir yönetmeliği var. Aynı zamanda bir iç yönergesi var. Şuanda yapılan tüm uygulamalar he yönetmeliğimize hem de yönergeye aykırıdır. Buradaki hukuksuzluğun ortadan kaldırılması gerekir. Kimsenin demokratik iradesine müdahale edilemez! Mahalle derneği, semt derneği, amatör spor kulübü diye ayrıştırılarak orada yıllarca emek vermiş birçok isim ne yazık ki genel kurulda oy kullanamaz duruma getirildi. İzmir Kent Konseyi gibi katılımcı demokratik anlayışa sahip olması gereken bir kuruluşun insanların demokratik iradesine ipotek koyması kabul edilemez! Geçen dönemde İzmir Kent Konseyi başkanı seçilirken benzer müdahaleler gerçekleştirilmiş ancak o dönem yine hukuka aykırı bir uygulama olduğu gerekçesiyle bu baskıdan daha sonra vazgeçilmiştir. Şimdi yeniden o baskının ortadan kaldırılmasını bekliyoruz. Beni üzen ve görmek istemediğim şey; buraya bir siyasi operasyon hamlesi yapılma endişesidir! Umuyorum ki böyle bir kaygı yoktur. Umuyorum ki algı bunun üzerine kurulmaz.
‘Siyasallaştırılmaya çalışıyor’ dediniz. Sizce bunun gerekçesi ne?
Buradaki asıl gerekçe; süreci sadece kendi bakış açısıyla tekil bir anlayışla yönetmeye çalışan, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin uygulanmasının önüne geçmeye çalışan birtakım bürokratik yapılardır.
SONRAKİ ADIM VALİLİK VE YARGI YOLU
Delegeliği düşürülen 100’e yakın isim bununla ilgili itirazda bulundu. İtirazlardan sonuç alınmazsa bir sonraki adım ne olacak, süreç nasıl işleyecek?
İnanıyorum ki; yürütme kurulu yaptığı yanlıştan geri dönecektir ve orada demokratik iradesini özgür bir şekilde kullanmak isteyen değerli delegelerimiz yeniden üyelik hakkı kazanarak genel kurula katılabileceklerdir diye düşünüyorum. Zaten bununla ilgili İzmir Kent Konseyi Başkanlığı’na düşürülmüş olan delege arkadaşlarımız itirazlarını iletmişlerdir. Şayet gerekli müdahaleler yürütme kurulunca yapılmazsa bir sonraki adım İzmir Valiliği ve mahkemelerce yapılacak olan başvurulara haiz olacaktır.
İADE-İ İTİBAR BEKLİYORUM!
Şunu da eklemek isterim; 2001 yılında rahmetli Ahmet Piriştina ile başladığım ‘yerel gündem 21’ süreci, sivil toplum kuruluşlarına aktif katılım ve çözümde ortaklık amacıyla başladığım bu süreçte 2009 yılında İzmir Kent Konseyi’nin kurucu üyesi oldum, 2010 yılından itibaren bir dönem çalışma grubu başkanlığı, bir dönem de yürütme kurulu üyeliği yaptım. Son dönemde de İzmir Kent Konseyi Başkanlığı görevini yürüttüm. Bunca yıldır emeği olan, mücadele eden ve aktif katılımcı demokrasinin ön planda olmasına duyduğum inançla yaptığım bu görev için bugüne kadar hiçbir karşılık beklemedim. Gönüllü olarak gerçekleştirdiğim bu emek mücadelesinde sadece kuru bir teşekkürü hak ettiğimi düşünüyorum. O nedenle tek söylediğim şu olmuştur; bugüne kadar siyasi bir anlayışla bu işin içine katılarak yıpratma çabası içerisinde olan arkadaşlarımızın olağan genel kurulumuzda ‘iade-i itibar’ yapmasını beklemekteyim. Bunun için de yapmak istediğim; o genel kurul salonunda, bugüne kadarki emeklerimi en azından takdir ve teşekkür ederlerse onlardan başka bir beklentim olmadığını da daha önce söyledim. Ancak gördüğüm ortamda ne yazık ki onore etme ve takdir etme duygularımızı kaybettiğimizi görüyorum. Ne yazık ki biz toplum içerisinde biz birbirimizi takdir etmeyi, teşekkür etmeyi, şereflendirmeyi çok fazla bilmiyoruz. Halbuki emekler takdir edildikçe daha da büyür. Tek istediğim bu iade-i itibarın yapılmasıdır.
ŞİMDİLİK İSİM VERMİYORUM!
Peki, bu bahsettiğiniz ve eleştirdiğiniz isimler kimler?
Bunun için şimdilik isim vermiyorum.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|