İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
''İstanbul her seçimde olduğu gibi 24 Haziran’da da seçimlerin belirleyici şehri olacaktır. İstanbul Meclis’teki 600 milletvekilinin 98’ine tek başına karar verecektir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de hedefimize ulaşabilmemizin yolu önce İstanbul’u veya İstanbul’da başarıyı yakalamaktan geçiyor. Hem cumhurbaşkanlığında hem de milletvekilliğinde bizi zafere taşıyacak olan adaylarımızın ve teşkilatların ortaya koyacakları gayrettir. Bizim siyaset tarzımızda da çok çalışmadan, emek vermeden netice almak gibi bir şey söz konusu değildir. Biliyorsunuz 6 Mayıs’ta yine İstanbul’da ‘erdem, irade ve cesaretle Türkiye şahlanıyor’ diyerek seçim manifestomuzu açıkladık.
“BU SALONDAN SÖZ VERİYORUZ”
Bugün sıradan bir gün değildir. Bugün aynı zamanda 29 Mayıs. Yani İstanbul'un fethinin 565’ncı yıl dönümü. Türkiye’ye fethin 600’üncü yılı olan 2053 vizyonunu kazandırmış bir parti olarak bugünün anlamı farklıdır. Burada bu salondan, rabbimizin ve ecdadımızın huzurunda İstanbul’a ve tüm milletimize bir söz veriyoruz. Fatih’in askerleri ve manevi rehberleriyle fethettiği bu şehre namahrem eli uzanmasına asla izin vermeyeceğiz. Bu mübarek beldenin üzerinde dalga dalga yayılan ezanların dinmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bayrağımızı yere düşürmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Bu aziz şehri ve bu güzel ülkeyi örselemek için fırsat kollayanların heveslerini bir kez daha kursaklarında bırakacağız. İstanbul’un her bir hanesinde yanan fetih ışığını söndürmek isteyenlere meydanı ve meydanları asla bırakmayacağız.
Ülkemizin bütünlüğünü canımız pahasına koruyacağız. Devletimizin bekası uğrunda hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağız. İşte bütün bunlar için Rabia'mızı her fırsatta tekrarlamaya devam edeceğiz.
Biz birbirimizi sadece yaradandan ötürü seveceğiz. Makam mevki için birbirimizi sevmeyeceğiz. Akrabalık bağlarıyla birbirimizi sevmeyeceğiz. Sadece ve sadece yaradandan ötürü seveceğiz. Manifestomuzda yerli ve milli olmayı şöyle tarif etmiştik. “Davamız bu ülkeye, bu aziz millete hizmet davasıdır. Ülkemiz büyüdükçe, kalkındıkça milli egemenliğimiz ve bağımsızlığımız perçinlendi. Milli gelirimizi 3,5 kat artırdığımızda, ihracatımızı 5 katına çıkarttığımızda, enflasyonu tek haneli rakamlara düşürdüğümüzde Türkiye’nin hem kalkınmasına hem de özgürleşmesine hizmet etmiş olduk. Yerli ve milli siyaset işte budur. Ama bunu kavramayanlar oldu. Milli olmak; faize giden parayı yatırımlar ve sosyal yardımlar yoluyla millete aktarmak demektir. Yerli olmak; Türkiye’yi 5 cente muhtaç halde IMF kapısında bekletmemek, savunma sanayiinde dışa bağımlı olmamak demektir. Şu 16 yılda devlet millet kaynaşması gelişti. Devlet milletin emrine girdi.
“ŞİMDİ KURUMSAL DÖNÜŞÜMÜ TAMAMLAMA ZAMANIDIR”
Bürokratik oligarşinin hakimiyetine biz son verdik. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışını biz hakim kıldık. Halkımız demokrasinin en ilerisine layıktır dedik. Anayasal değişikliklerle sistemimizi demokratik hale getirdik. Sivilleşme adımlarıyla siyaseti normalleştirdik. Zihniyet dönüşümünü tamamladık. Şimdi kurumsal dönüşümü tamamlama zamanıdır. Yeni bir düzen inşa etmek zahmetlidir. Eski düzenden beslenenler değişime düşman olurlar. Geride bıraktığımız 16 yıllık diriliş döneminde büyük dirençle karşılaşsak da bir zamanlar hayal edilmesi imkansız olanları hep birlikte başardık. Demokrasiden ekonomiye kadar attığımız her adımı milletimizin adalet ve kalkınma arayışının bir parçası olarak gördük. Değişen dünyaya duyarsız kalmadık. Bunları yaparken tecrübe kazandık. Biz milletimizle hep dertleştik. Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapmak yerine herkesin gözü önünde biz muhasebe yaptık.
Milletimizle harbi ve hasbi şekilde kurduğumuz ilişkiyi yeni dönemde de sürdüreceğiz. Her bir milletvekili arkadaşımızdan da işte bu duruşla milletimizin karşısına çıkmasını bekliyorum. Biz muhalefet gibi iki yüzlü davranmadık, davranamayız. Bizim ağzımızdan bir söz çıkarsa, onu yapmak boynumuzun borcu haline gelir. Bugüne kadar ne söz vermişsek yaptık, bundan sonra da yapacağız.''
“YA BASMAZ BUNLARIN KAFASI BASMAZ”
Burada sadece birkaç husus üzerinde duracağım. Bunlara dikkat edelim. Muhalefet veyahut da diğer cumhurbaşkanı adayı olan arkadaşlarımızın yaklaşımlarını anlamak mümkün değil. Yeni havalimanı; Türkiye’nin sadece prestij projesi değil. Aynı zamanda 2023 hedeflerinin manivelası olacaktır. Şimdi ana muhalefetin adayı, ona kalsa zaten böyle devasa dev bir havalimanını istemez. Hiçbir şeyi istemiyorlar ki… Kanal İstanbul; hayır. Tutturmuş bir şey, ee? “Üçüncü Köprüyü Erdoğan yaptıysa ben de dördü yaparım” Ya yapamazsın, senin havsalan bunu almaz. Bak biz denizin altından Marmaray’ı geçirdik, haberin var mı? Avrasya Tüneli’ni geçirdik haberin var mı? Ya basmaz bunların kafası basmaz. Yatırım denince akla AK Parti gelir. 29 Ekim’de yeni havalimanımız hizmete giriyor.
“SAYIN İNCE SANA BİR NASİHATTE BULUNAYIM”
Sayın İnce sana bir nasihatte bulunayım. Atatürk Havalimanı boşalınca da burayı İstanbul’a yakışır bir millet bahçesi haline getireceğiz. Sen buna da karşı çıkarsın ama milletim zaten sandıkta sana gereğini gösterecek.
Sadece bu değil. Buranın bir özelliği var. Nedir? Kardeşlerim, Atatürk Havalimanı’nın büyüklüğü ne biliyor musunuz? 12 bin dönüm. Dünyadaki devasa örneğin Amerika’daki Central Park, İngiltere’de Hyde Park. Central Park, bunun dörtte biri üçte biri küçüklüğünde olacak. Biz Türke yakışanı yapacağız. Biz Türk milletine yakışanı yapacağız. Ve biliyorsunuz bir çok stadyumlar yaptık. Şimdi düşünebiliyor musunuz? Atatürk Havalimanı’nı biz millet bahçesi haline dönüştürdüğümüzde… Şimdi geçen akşam Yenikapı’ya polislerimizle iftara geliyorum. Gelirken baktım ki deniz kenarında vatandaş iftar sofralarını kurmuş. Onlar iftar sofralarını kurunca ben şöyle hemen şoförüme dedim ki “burada hemen bir dur” Durdurdum, indim. Hemen vatandaşlarımızın yanına geçtim. Ve vatandaşlarımızla beraber sohbete başladık. Hemen orada bir ufak butik de olsa bir miting alanı oluşturduk. Resimler, mesimler vesaire güzel buluşmalar oldu. Bazıları sorunlarını anlattı vesaire. Fakat, bir taraftan da devam ediyoruz. Bir gerçeği anlatıyor. Nedir o? Bak bizim millet bahçelerine ne kadar ihtiyacımız var. Allah nasip eder 24 Haziran’da milletim bize bu görevi verdiği andan itibaren zaten 29 Ekim’de inşallah o dev havalimanımızın açılışını yapacağız. Onun da özelliğini söyleyeyim. Sayın İnce onu da öğren. İlk etapta yolcu sayısı ne olacak biliyor musun? 90 milyon yıl kapasiteli bir havalimanı. 2023’te ne olacak biliyor musun? 150 milyon yıl yolcu kapasitesi olacak. Ve bunun 200 milyona kadar çıkma potansiyeli var. Ey İnce sen bunlardan anlamazsın.
“KİM Kİ O GİDECEĞİM SORACAĞIM YA”
Allah rahmet etsin geçmişte havalimanı uçaklar bunlar yapılmıyor muydu? Yapılıyordu. Ne oldu? Ya siz o insanları bile önlerini kestiniz, onların attığı adımları gazocağı fabrikasına dönüştürdünüz. Ama AK Parti zihniyeti bu değil. AK Parti tam aksine geldiğinden bu yana, devamlı arayış içinde devamlı yeni adımlar atmanın gayreti içerisinde. Ve çok ilginç. Yalan üstüne yalan. Enteresan yalanlardan bir tanesi daha. Ben AK Parti’yi Pensilvanya ile görüşerek adımını atmışız. Dün Akhisar’da söyledim. Dedim ki, buradan sesleniyorum dedim. Benden cevap istedi. Aslında muhatap alınacak kalitede, kariyerde birisi değil. Bunun görüşmesini yaparak AK Parti’yi kurma çalışmasını ispat etmekte sen mükellefsin. 'Eğer ispat edemezsen namertsin' dedim dün Akhisar’da. Milletime de bunu duyuruyorum. Ya benim hayatımda belediye başkanlığım döneminde Altunizade’de bulunurlardı, o zaman 2 veya 3 kere kendisiyle görüşmem olmuştur. Ama partimi kurarken asla. Kim ki o gideceğim soracağım ya?
“PARTİMİZİN KURULMASININ GEREĞİNİ MİLLETİMİZDEN ALDIĞIMIZ İCAZETLE KARARINI VERDİK”
Biz kime gittik biliyor musunuz? Pensilvanya’ya değil. Ya? Halkımıza gittik. Bilimsel görüşmenin sonucunda amblemimize varıncaya kadar, adına varıncaya kadar partimizin kurulmasının gereğini milletimizden aldığımız icazetle kararını verdik. Ey gidi İnce. Biz bir yerden gelen talimatla değil, milletimizden aldığımız talimatla bu adımı attık.
“İSPAT ETMEZSEN NAMERTSİN”
Şimdi ispat edeceksin, söyleyeceksin. Ben Pensilvanya’ya gitmişsem kiminle gitmişim? İspat et. Yanımda birileri varmış, ispat et. İspat etmezsen namertsin. Bak yine söylüyorum. Türkiye’nin ve İstanbul’un dürüst siyasetçilere ihtiyacı var. Bak çıkmış Kanal İstanbul’a karşıymış. Yaptırmam diyor. Ya sen kimsin? Sen kimsin de neyi yaptırmayacaksın? Ey benim sevgili vatandaşım, eğer Boğaz'da yeni tanker faciaları yaşamak istemiyorsak, yalı faciaları yaşamak istemiyorsak Kanal İstanbul’un niçin yapılması gerektiğini sizlere hatırlatıyorum. Kanal İstanbul’un yapımıyla birlikte biz çevre facialarına karşı, çevre katliamı her an olabilir Boğaz'da. Biz Kanal İstanbul’u yapıyoruz ve dünyada bir marka olacak orası. Ey İnce, bunu milli bütçeden değil, kamu özel… Bunları da öğrenmek istiyorsan bunları da sana ayrı bir ders olarak veririz. Bugüne kadar dev yatırımları bu sistemle yaptık. Yoksa cepteki parayı harcamak kolaydır.
“ELON ZİYARETİME GELDİ. İNCE, BİZ İŞİ BÖYLE GÖTÜRÜYORUZ”
Otomobil… Otomobilleri biz milli bütçeden yapmayacağız ki. Sektörün 5 devi bir araya geldiler. Haydi bakalım dedik, inşallah 2020 – 2021 gibi artık biz yerli otomobilimizi üreteceğiz. Bana diyor ki “20 yıl geride kalmış” diyor. Senin havsalan almaz. Biz otomobil üretiminde en ileri teknolojiyi kullanacağız. Şu anda kısa bir süre önce Tesla onun mucidi, onun sahibi Elon ziyaretime geldi, kendisiyle konuştuk. İnce biz işi böyle götürüyoruz. En ileri teknoloji neyse ülkemizde de yapacağız.
“CHP ZİHNİYETİ KİRLİLİK DEMEKTİR”
Şimdi bak bir şey söyleyeyim, belediye başkanı olduğum zaman bu belediyeyi biz kimden almıştık? CHP’den. Bugünkü CHP’nin ondan farkı var mı? Yok, aynı. Çünkü CHP zihniyeti kirlilik demektir.
Ümraniye’de çöp patladığı zaman orada 39 kardeşimiz öldü ya. Kim bunun faili? CHP zihniyeti. CHP budur ya. Benim vatandaşım, benim halkım… Bak gençler siz bunu yaşamadınız. Ümraniye çöplüğünün patlamasını yaşamadı. Ama bunları annelerine, babalarına sorsunlar. Ya gerçekten böyle bir şey oldu mu? Evet oldu, bunu bilmeleri lazım.
“ONLAR BENİM ÇIRAKLIK DÖNEMİMİN ÜRÜNLERİDİR”
Şimdi sayın İnce, Osmangazi Köprüsü’nden Yalova’ya gidiyor. Yalova’dan İstanbul’a geliyor. Ya bunu biz yaptık be. Ve cebimizdeki parayla değil, kamu özel ortaklığıyla yaptık. Şu kenarında bulunduğumuz Haliç var ya Haliç kokusundan geçilmiyordu. Burası neydi biliyor musunuz? Burası meşhur Sütlüce Mezbahanesi’ydi. Belediye başkanıyım, dedim ki burayı kaldıralım ve buraya muhteşem bir kültür merkezi yapalım. İşte şu gördüğünüz salonları öyle yaptık. Sağ olsun benden sonra gelen arkadaşlarım devam ettirdiler ve Haliç Kongre Merkezi yapıldı. Şu Haliç’ten çıkan çamuru temizleyeceğiz ya, çok uğraştık bunun için. Alibeyköy’deki bir taş ocağına naklettik. Ama pompalayarak gönderdik. Ve 2,5 milyon metreküp oraya çamuru naklettik. Ve o çamurun nakledildiği yeri şimdi bir park yaptı. Alibeyköy’deki Vialand var ya, o çamurun nakledilip oluşturulan yerdir. Ya biz eserlerimizle konuşuyoruz. Sen ne ile konuşacaksın? Kaldı ki onlar benim çıraklık dönemimin ürünleridir. Ondan sonra kalfalık dönemi, ustalık dönemi… Şimdi büyük ustalık dönemine hazırlanalım diyorum. Bize büyük ustalığın diplomasını vermeye hazır mısınız? Can çekişen bir İstanbul’dan şehrin en kıymetli yeri Atatürk Havalimanı alanını hiç düşünmeden Millet Bahçesi olma kararını verdiğimiz bir İstanbul’a geldik. niye? Bize kimse çevre düşmanı diyemez, gerçek çevreci biziz. Milyonlarca, milyarlarca fidan ve ağaç diktik Türkiye’ye.
Sadece bu kadarla kalmıyor, İstanbul’u tarihinin en cesur projesiyle Kanal İstanbul ile buluşturma sözünü milletimize veriyoruz.''
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |