CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, NTV'de yayınlanan 'Seçime Doğru programında Ahmed Arpat'ın sorularını yanıtladı.
Hem anketlere hem de meydanlara baktığınızda gidişatı nasıl görüyorsunuz?
Muharrem İnce: 4 Mayıs günü adaylığım açıklandı. 36 günde işte 52 vilayete gittim. 77.mitingimizi bugün Kocaeli’de yaptık. Yarın İstanbul’dayım, 5 farklı noktada ilçelerimizde buluşacağız. En son Silivri’de olacağız gece. Pazartesi günü Diyarbakır’a gidiyorum. Planlamamızda bir hata olmazsa 106 mitingle tamamlayacağız.
Performansa bakınca sanki daha önceden hazırlanmışsınız gibi.
Muharrem İnce: Cumhuriyet Halk Partisi’nde genel başkan adayı olmuş birisi ben bu ülkeyi yönetme iddiasındayım diyordur zaten. Ödevime çalışmak, dersine çalışmak, ülkeyi yönetmeye hazır olmak, her konuda kendini yetiştirmek, 16 yıllık milletvekilliği birikimiyle bir kadro kurmak, sanayisinden, eğitimine, dış politikasına güvenliğine kafa yormak, çareler üretmek tabii ki 36 günün işi değil.
Miting meydanlarında aslında farklı bir profil çiziyorsunuz, izlettiğiniz videolarda eski filmlerden göndermeler yapıyorsunuz ya da sosyal medyada ince espri varsa alıyorsunuz meydana taşıyorsunuz. Nasıl bir ekip kaç kişilik bir ekip o meydanın arkasında?
Muharrem İnce: Toplumun barışmaya ihtiyacı, hıuzura ihtiyacı, gülümsemeye ve hayal kurmaya ihtiyacı var. 16 yılda o kadar gerdi ki Erdoğan millet, herkes mutsuz herkes huzursuz. Kağıt toplayan bir çocuk, milletvekili arkadaşımız soruyor, “Senin hayalin ne” diye. “Benim hayalim büyük karton bulmak. Büyük karton çok para yapıyor.” Çocuğun hayaline bakın nerelere düşürmüş çocukları. Ben çocuklara hayal kurdurmak istiyorum. Uzay üssünde olduklarını, araba geliştirdiklerini, yabancı dil öğrendiklerini hayal ettirmek istiyorum. İyi avukat, iyi öğretmen olduklarını hayal ettirmek istiyorum. Gençlerin çocukların hayali yok bu ülkede. Mizah siyasetin vazgeçilmezidir. Mizah yoksa kaba olur siyaset. Mizah olmazsa meydanlarda çöp dersiniz, tezek dersiniz, cibiliyetsiz dersiniz. Bu mizah yönü olmayan insanların işidir. Oysa siyasette karşıdaki iğnelerken, ona laf söylerken esprili yanıt vermeniz lazımdır. İnsanları düşündürtmeniz ve güldürmeniz lazım. Kabalaşmamanız lazım. Kimse kabalaştığımı söyleyemez. Bugün 40 derecenin üzerinde bir sıcaklıkta miting yaparken ben rahatsız oldum. Ter akıyor ve insanlar sizi dinliyorlar orada oruçlu olanlar var. O insanları oradan mutlu göndermeniz lazım, umutlarını tazeleyerek göndermeniz lazım. Çocuklarımızın geleceği iyi olacak diye onlara bir şey vermeniz lazım.
12 genç var iyi üniversitelerden mezun zeki çocuklar. Bunlar klipleri, videoları hazırlıyorlar. Kendi aralarında bir takma adları da var, “10.Kat” diye. Ayrıca ekonomi ekibi var. Partide çalışan arkadaşlar ayrı ben partiden bağımsız olarak 4 Mayıs’ta parti bayrağımı çıkarttım Türk bayrağını taktım. Yıllardır birlikte çalıştığım bir ekibim var. Kendilerini kanıtlamış insanlar. Mesela bugün Kocaeli'nde mitingim vardı aradılar sanayi yerlerini anlatman lazım dediler. Hemen atladılar geldiler. Ben prompter kullanmıyorum, küçük notlarım var oradan anlatıyorum. Ekranda bir adam görünüyor cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, eğitim anlatıyor, ekonomi anlatıyor. Müthiş bir ekip var, yorulmamış bir lider var, taze bir kan var birlikte götürüyor.
Kandil’e yönelik bir operasyondan bahsediliyor gün sayıyoruz deniliyor.
Muharrem İnce: Çok üzülüyorum buna. Şimdi diyelim ki Kandil’e operasyon yapacaksınız davulla zurnayla operasyon olur mu? Bu çıkın oradan biz geliyoruz demektir. Erdoğan’ın derdi Kandil filan değil derdi seçim. Kandil’den oy devşirebilir miyim hesabıdır bu. Bu devlet adamlığı değildir bu siyasetçiliktir. Siyasetçi gelecek seçimi devlet adamı gelecek nesilleri düşünür. Senin bunu meydanlarda konuşma derdin milliyetçi duyguları körükleyerek oy devşirmektir. Yapamayacağını bal gibi de biliyor.
Karşı mısınız siz?
Muharrem İnce: Ben başka bir şeyi tartışıyorum. Davulla zurnayla operasyonun yapılacağının duyurulmasının yanlış olduğunu, bu sıcak siyasetin bir parçası olur. İkincisi Kandil sınırımıza 110 kilometre uzaklıkta, boyu da güneye doğru 30 kilometre, genişliği de 5 kilometre. Korkunç bir coğrafya. ABD’nin helikopterleri iniyor kalkıyor orada. Hemen batısı İran. Yani siz İran’la anlaşmadan, ABD ile anlaşmadan bunu yapamayacağınızı herkes biliyor. Ben biliyorum. Seçim öncesinde yok operasyondu yapıyorduk, yapamayacaklar göreceksiniz. Ama bunu siyaset kullanmaları orduyu da küçük düşürür, devleti de küçük düşürür. Ciddi olalım bu konuda ciddiyete davet ediyorum Erdoğan’ı ve hükümeti. Sen seçimde iki fazla alacaksın diye orduyu yıpratma, ortalık yerde bunları konuşma. Operasyon yapacaksın da seçime 48 saat kala yapacaksın da neden bir ay öncesinden duyuruyorsun. Derdin operasyon yapmak mı sandıkta oy almak mı?
Gülen’in ABD’nin usulüne uygun istenmediğini öne sürdünüz. Sonrasında yaşanan süreç Cumhuriyet Halk Partisi’nden bir heyet Adalet Bakanlığı’na gitti. Sayın Özel’in açıklamaları var, “Sayın İnce’nin iddialarını destekler bulgulara ulaştık, raporu sayın İnce ve sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na verdik” diyorlar.
Muharrem İnce: Ben usulüne uygun istemedi dedim hükümet. Hayır istedik dediler. Sonra gelsin incelesin dosyaları dediler. Ben bir heyet gönderirim onlar incelerler dedim. 1 hafta cevap vermediler sonra inceledi arkadaşlarımız. 120-125 klasör 85 klasör gibi laflar ettiler, arkadaşlarım 27 klasör dediler. Her klasörden 3 nüsha yapılmış dolayısıyla 85 klasör dediklerine bakmayın 27 var. İki, iade talebiyle ilgili 7 dosya var. 7 dosyanın dördü 15 Temmuz öncesindeki olaylarla ilgili. Mesela biri Selam Tevhit davası. Selam tevhit davası dosyanın Adalet Bakanlığı’na gelişi 28 Ocak 2016. Yani 15 Temmuz 2016’yı düşünürseniz henüz 15 Temmuz olmamış. 6 ay bu dosya beklemiş gönderilmemiş ABD’ye. 15 Temmuz olmuş 4 gün sonra gönderilmiş. Ocak ayından Fetullah Gülen’in iade talebi bakanlığa gelmiş, bakanlık neden bunu ABD’ye göndermemiş. Bu 6 ay bekleme emrine Erdoğan mı vermiş, Adalet Bakanı mı vermiş ne olmuş? İkinci dosya, polis meslek yüksek okulu sorularının çalınması. 8.12.2015 tarihinde hazırlanmış Adalet Bakanlığı’na verilmiş bu dosya. 19.07.2016’da gitmiş. Neden 7 ay beklettiniz? Soru üç, elden belge verdik ABD’li yetkililere diyorlar. Benim adıma oraya giden heyet bu belgeleri görmek istiyoruz diyor. Bunları da göstermiyorlar. Bazı dosyalarda bu 7 dosyadan bazılarından suç tarihleri 2011’den başlıyor. Peki Erdoğan’a göre milat 17-25 Aralık 2013’tü. Milatı böyle konuşursanız Türkiye’de 2011 yılına ait suç tarihini derseniz inandırıcı olur musunuz? MİT krizi 7 Şubat 2012. Milletvekillerinin bir meşhur Pensilvanya ziyareti var o ne zaman? Mayıs 2012’de. Mayıs 2012’de milletvekilleri şua anda 5’i yeniden aday. Mayıs 2012’de 5 milletvekili Gülen’i ziyaret edecek, fotoğraf çektirecekler ama siz ABD’ye dosya göndereceksiniz, suçlu diyeceksiniz bana iade et diyeceksiniz suç tarihini de 2011 yapacaksınız. Siz kendinizi ABD’nin yerine koyun. Bu 7 dosyadan bazılarından suç tarihini 2011’den başlatıyor. Oysa 2012 yılında AK Partili bazı milletvekilleri Fethullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret ettiler ve bu fotoğraflar basında yayınlandı. Suç tarihini 2011’den başlatırsanız 2012 yılında milletvekilleri ziyarete giderse Gülen’i ve bu kişileri yargılamak yerine yeniden milletvekili adayı yaparsanız ABD makamları size inanır mı? İnanmaz. Mesela Bülent Arınç görüşmesi 2013 yılında. “Bir emriniz var mı” diye söyledi Erdoğan gittim görüştüm diyor. Sorum net, bu dosyaları 6-7 ay neden beklettiniz. Kim emir verdi? ABD kesin delil istiyor. Darbeyi eniştenden öğrenmişsin sen, devletin birimlerini çökertmişsin. MİT’in haberi yok. Mesela soruları çalanlarla Fethullah Gülen arasında kesin delil ortaya koy diyor. Hükümet bu delili ortaya koyamamış. Yok dosyada bu değil. Soruların çalınmasıyla ilgili çalanla Gülen arasında bir delil koy ortaya diyor. Ortada delil yok. İki, ABD soruyor, “Adil Öksüz’ü elinden neden kaçırdın” diyor. Soru üç, iki yıl geçmiş üzerinden ABD’yi defalarca ziyaret etmişsin, hiç olmadığımız kadar yakınız diyorsun, dostum Trump diyorsun ama sana iade etmiyorlar. Demek dostluk yok, yakınlık yok, müttefiklik yok, dünya liderliği yok ortada. Ve istemiyorlar da zaten iade edilmesini. ABD vermek istemiyor Erdoğan da almak istemiyor.
Bu iddialar usulüne göre istenmediğinin içini dolduruyor mu? Ben sizi dinleyince şöyle algılıyorum, ‘evet buradan hareketle devlet ya da hükümet bu mücadelede yeteri kadar üzerine düşmedi’ denebilir ama...
Muharrem İnce: 15 Temmuz olmasaydı bu iade taleplerinin hiç birisi olmayacaktı. ABD’de bunu görüyor, “Senin bakanlığına dosya gelmiş sen bunu 7 ay bekletmişsin, 15 Temmuz olmuş 3 gün sonra bana göndermişsin. Demek ki senin bunlarla ortaklığın var” diyor. Bazı yerlerde tercümeleri yapmamışlar, soruları çalanla Gülen arasındaki ilişkiyi ortaya koymamışlar. Çok ayrıntı anlatabilirim saatlerce konuşabilirim. En can alıcı noktasını söylüyorum, 7 ay dosyanın bekletilmesidir burada en can alıcı nokta. Eğer darbe girişimi olmasaydı Fethullah Gülen hala korunuyor olacaktı.
İddia kadar iddiayı sayın İnce’ye kimin söylediği da çok konuşuluyor.
Muharrem İnce: Siz gazeteci olarak kaynaklarınızı söylüyor musunuz? Erdoğan İnce’yi işletmişler diyor, “Benim telefonlarımı dinlediğinizi biliyorum, bu görüşmeyi kendi telefonumdan yapacak kadar saf değilim” dedim. Erdoğanı’ı FETÖ kandırır, Putin kandırır Obama kandırır, Apo kandırır, Barzani kandırır. Ben kandırılmam. Telefonlarımın dinlendiğini zaten biliyorum ben. Bu görüşmeyi de herhalde onun dinleyebileceği bir telefondan yapacağımı düşünecek kadar saf olabilir ama ben değilim.
Sayın Cumhurbaşkanının daha önce katıldığı televizyon programlarında Cumhuriyet Halk Partisi’nin Amerika’daki temsilcisi sayın İnce’ye o bilgiyi veren şeklinde, o mudur?
Muharrem İnce: İstediği gibi düşünebilir. Kimden bilgi aldığım onu ilgilendirmez. Benim sorduğum, Gülen’in iadesini neden 7 ay beklettiniz? Sen mi talimat verdin, Adalet Bakanı mı verdi? Darbe olmasaydı 19’un da iade talebinde bulunacak mıydınız? 7 ay bulunmadınız da hemen 4 günde nasıl bulundunuz?
Cumhurbaşkanı olduğumda usulüne göre isteyeceğiz eğer vermezlerse İncirlik’teki Amerikan askerleri noeli evinde geçirir demiştiniz.
Muharrem İnce: Noelde Amerikan askerleri gider evinde dinlenirler.
FETÖ devletten tam anlamıyla temizlendi diyebilir misiniz?
Muharrem İnce: FETÖ’yü temizlesek Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yarısı gider zaten. Fethullah Gülen’i ziyaret etmeyen onunla işbirliği yapmayan, atadıkları valiler, yükselttikleri generaller, kurdukları üniversiteler bunları bütün millet biliyor. Fakat yavuz hırsız ev sahibimi bastırır misali fazla bağırdıklarına bakmayın bunların hala FETÖ ile kucak kucağa. FETÖ ile Türkiye Cumhuriyeti’ne birlikte ihanet ettiler. Ne zaman ki FETÖ bunlara ihanet etti o zaman kardeş kavgası başladı. 12 yıl birlikte ortaklık yaptılar. Erdoğan kendisi diyor zaten bizim dönemimizde büyüdüler diye. Safmışız, kandırılmışız diyen o. 17 üniversite açtılar 16 tanesi bunların dönemine. Akın Öztürk’ü hava kuvvetleri komutanı yapmak için 60 generali ya emekli ettiler ya da hapse attılar. Harp Akademileri’ni kapattılar Milli Savunma Üniversitesi kurdular, atadılar o da FETÖ’cü çıktı. TİB’i kurdular tepeden çaycısına kadar Erdoğan atadı hepsi FETÖ’cü çıktı. Yanındaki 5 tane yaverden 5’i de FETÖ’cü çıktı. Bunları ben mi seçtim? Sen kendine daha yaver seçememişsin.
Sayın İçişleri Bakanı’nın açıklaması vardı bugün, “FETÖ hala sosyal medya üzerinden subliminal mesajlar veriyor, darbe çağrısı yapıyor” şeklinde.
Muharrem İnce: Boş işler bunlar. Bunları bir kenara bırakalım FETÖ, IŞİD, PKK her tür terörle mücadeleyi en kararlı şekidle sürdüreceğiz. Ciddi ve pazarlık yapmadan. Devletin görevi bu olmalıdır zaten. Yoksa oy devşirmek için, onlarla geçmişte ortaklıklarını kapatmak için, yani 2011 yılında suçun başlangıç tarihi demişsin 2012 yılında milletvekillerin gidip fotoğraf çektirmiş. O zaman o milletvekillerini mahkemeye göndereceksin. Bunu yapmadıktan sonra kim inanır size.
Apolet tartışması var yine. Sayın Genelkurmay Başkanı’na yönelik de bir tepkiniz olmuştu sayın Gül’ü ziyareti sonrası. Orada görevden alırım şeklinde tepki göstermiştiniz.
Muharrem İnce: Apoletini sökerim de görevden alırım demek zaten aynı şey. 30 Ağustos’ta emekli ederim demek aynı şey. Söylem biçimi farklı olabilir. Parti amblemi var, bir iftar yemeği, bir general iftar yemeğine bal gibi katılabilir. Siyasi partilerin iftarına katılabilir mi? Katılmasa daha şık olur katılırsa da sorun olmaz. Ama üniformasıyla katılırsa daha kötü olur. Herşeye rağmen katılmış anladım ama orada Erdoğan orduyu övmüyor, orada Erdoğan bayrağı övmüyor, kahramanlık anlatmıyor, orada Erdoğan Muharrem İnce’yi yani siyasi rakibini eleştiriyor. Paşa alkışlıyor. Bunu yapamaz. Bakın biz Balkanları ordunun siyasete girmesi yüzünden kaybettik. Bu ülkenin paşaları, generalleri, siyasi parti iftarlarında alkış yaparlarsa bu orduya saygı kalmaz. O paşa yetenekli birikimli, donanımlı bir paşa olabilir hiç itirazım yok. Ödül zamanı ödül ceza zamanı ceza. Devlet böyle yönetilir. 24 Haziran’da ben Cumhurbaşkanı oldum. Seneye Ramazan’da iftar yemeği verdik. Birinci ordu komutanıyla İstanbul’da iftar yemeğinde Erdoğan’ı eleştiriyorum komutanda beni alkışlıyor. AK Partili kardeşlerime soruyorum bunu isterler mi? İki, bana diyor ki söktüğüm apoletleri Apo’ya mı takacaksın. Benim Apo ile işim yok. Peki sen Ergenekon’da, Balyoz’da pek çok generalin apoletini söktün onları FETÖ’ye mi taktın. Beraber yaptılar çünkü. FETÖ ile birlikte Türk ordusunun generallerini hapse attılar. Engin Alan Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili oldu sonra. Çanakkale’de ayağa kalkmadı diye hapse attın. Bırak apolet sökmeyi hapse attın insanları. Genelkurmay Başkanı senin döneminde hapse atıldı, İlker Başbuğ. Sen ne zamandan beri Türk ordusunu savunur oldun Erdoğan? Kuzey Irak’ta Türk ordusunun başına çuval geçirildiği zaman nota verecek misiniz diye sordular, “Ne notası müzik notası mı” dedi. Askerin başına çuval geçirildiğinde Türk askerini savunmayacaksın benimle polemiğe gireceksin, sözümün arkasındayım. Cumhurbaşkanı seçildiğimde emekli edeceğim bu kadar basit.
Kandil’e harekatı konuşulurken orduyu yıpratmamak gerekir dediniz. Bir Kandil harekatından bahsediyorsak harekatın başında 2. Ordu komutasında gerçekleşecek ve harekatın başında İsmail Metin Temel olacak.
Muharrem İnce: Orada orgeneral var. Şimdi bu tartışmalara girmeyelim orada başka bir konu var aslında o yapamaz orada bir orgeneral var o yapar. Ama bu tür konuları televizyon ekranlarında tartışmak istemiyorum. Orada orgeneral varken korgeneral onu yapamaz. Ayrıntılara girmeyeyim o zaman yıpratmış olurum. Bildiğim daha fazla şey var ama bunlar ortalık yerde konuşulmaz. O operasyon ayrı bir şeydir; iftarda Erdoğan’ı alkışlaması demek beni yuhalaması demektir. Asker bunu yapamaz. Yapmayacak, yaptırmayacağım.
Harekatı yürüten askerler üzerinde bir olumsuz moral motivasyon açısından...
Muharrem İnce: Sadece askerin mi morala ihtiyacı var siyasetçinin morale ihtiyacı yok mu? Erdoğan benim rakibim ona alkış yapacaksın beni yuhalamak anlamına gelir. Benim moralim ne olacak? Asker siyasetin içine giremez. Fevzi Çakmak bir gün Atatürk'e, “Şu bakanı beğenmiyorum, yaptığı işler hoş değil” der. Atatürk, “Olabilir ama sen genelkurmay başkanısın. Onu eleştireceksen eğer çıkar o üniformayı gel öyle konuş” diyor. Paşa da alkış yapacaksa çıkarak üniformasını siyasete gelecek gelip Erdoğan’ı eleştirecek. O paşaların hakkını ben çok savundum. Silivri’de inim inim inlerken Muharrem İnce’nin onlara nasıl sahip çıktığını çok iyi bilirler. Türk ordusuna nasıl sahip çıktığımı o Silivri mahkemelerindeki tutanaklar, davalarım var benim orayla ilgili. Sahip çıkma zamanı sahip çıkarım yanlış yaptıklarında da eleştiririm.
24 Haziran’da 1.tur eğer ikinci tura kalırsa 7 Temmuz. 2.tur için bir stratejiniz var mı? Eldeki anketler ne söylüyor?
Muharrem İnce: Mesela sizin ikinci turdaki tutumunuz nasıl olacak? İlk turdaki gibi mi olacak farklı mı olacak? Mesela 77 miting yaptık 4 Mayıs’tan bu yana. Yolda gelirken sordum arkadaşlara Erdoğan 16 miting yapmış. Erdoğan’ın 16 mitinginin 16’sını da hepsini baştan sona vermişiniz hiç kesintisiz. Benim 77 mitingimden birisini baştan sona vermemişsiniz. Bir tane verseydiniz baş üstüne diyecektim. Sizin tutumunuz nasıl olacak mesela ikinci turda? Diyelim baş başa çıktık ikinci tura kaldık bende onu merak ediyorum. Hiç olmazsa siyasetin hatırına bir tanesini tam verir. Mesela aday tanıtımında 600 milletvekiliyle tek tek fotoğraf çektirmiş konuşmasını tam vermişsiniz, 600 kişiyle fotoğraf çektirmesini bile tam vermişsiniz. Sadece NTV’ye söylemiyorum bunu bütün kanallara söylüyorum. Benim baştan sonra bir mitingimi kesintisiz veren televizyon kanalları hangisidir? NTV mi, CNN mi, Habertürk mü, TRT mi hangisi? Yarın bunu açıklayacağım hangi televizyon Erdoğan’ın mitinglerini tam vermiş benim bir mitingimi tam vermiş? İkinci tura kalmayacak bu iş birinci turda kazanacağım ben. Başlarken ikinci tur diye başladım doğru ama o geçti artık. Birinci turda kazanacağız.
Olur da ikinci tura kalırsa. Başkan yardımcılarınızı belirleyip mesela birlikte bir miting...
Muharrem İnce: Birinci turda kazanmak üzerine kuruyorum stratejiyi şimdi hedefim o. Diğeri sonraki iş.
Yürütme ile yasama uyumu çok tartışılıyor. Cumhurbaşkanı ve Meclis hangi çoğunluk ne tarafta olacak. Cumhurbaşkanı seçilirseniz eğer Cumhur İttifakı’nın çoğunlukta olduğu bir Meclis’le nasıl çalışırsınız?
Muharrem İnce: Millet İttifakı’nın çoğunlukla ilgili bir derdinin olacağını zannetmiyorum. Ben hep uzlaşma kültüründen bahsediyorum farkındaysanız. Biz o Meclis’te AK Parti ile birlikte Cumhuriyet Halk Partisi benim de başkanvekili olduğum dönem 1500 maddelik 1600 maddelik Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu’nu çıkardık hem de çok kısa sürede. Biz muhalefet etseydik orada o kanunlar çıkmazdı. Ama memleketin ihtiyacı var diye kısa süre içinde çıkardık. Ben AK Partili milletvekillerinin de memleketin ihtiyacı olan konularda benim Cumhurbaşkanlığımda onları ikna edebileceğimi onlardan da Meclis’te destek alabileceğime inanıyorum. Bunun geçmişte örnekleri var. Biz Meclis’te destek verdik oy verdik aynı şeyi onların yapacağına da inanıyorum.
Tam tersi bir durum olursa.
Muharrem İnce: Erdoğan yeniden kazanırsa karanlık bir Türkiye görüyorum. Dolar yeniden yükselecek, faizler yeniden yükselecek, özgürlükler yeniden kısılacak, umutsuzluk hakim olacak. Bu umutsuzluk ortamından kurtulmamız lazım. Benim adaylığımla birlikte sokaklarda bir umut görüyorum. Bana yurtdışına gidip kazanırsam yeniden döneceğini söyleyenler var. Ben bir günde doların düşeceğine inanıyorum. Yatırımcıya güven vererek. Tasarruf etmesiyle devletin milletin değil. Millet kemer sıkmayacak devlet kemer sıkacak. 901 milyon lira 2017’de devlet kira ödedi. 550 milyon lira taşıt kirası ödedi. Son 15 yıl içinde 865 milyar dolar vergi topladılar, 60 milyar dolar özelleştirme yaptılar, 323 milyar dolar borç ilavesi yaptılar. Cari açık 55 milyar dolar, işsizlik gençlerde yüzde 20’lere çıkmış. Enflasyon resmi rakamlar 12.64 ama mutfaktaki enflasyon yüzde 30’a gelmiş. İthalat 250 milyar dolar olmuş. Böyle bir ortamdan nasıl çıkacağız. Devlette insana benzer, bir insanın bir organ fazla büyürse diğer organlar büyümezse bir ucube ortaya çıkar. Her organı birlikte büyütmek lazım. Tarımı büyütürken sanayiyi de büyüteceksin. Sağlıkla eğitim birlikte olacak. Bu topyekun kalkınma önce zihniyet değişikliği ile olacak. O sarayı yıkarım başına dediğimde sarayın yıkılması anlamına gelmez o, o zihniyetin yıkılması. Meydanlarda bağırıyor şimdi, “Cemileri yıkacak mısın, köprüleri yıkacak mısın”. Üzülüyorum gerçekten acıyorum. Camileri niye yıkayım, köprüleri niye yıkayım, sarayı niye yıkayım. Sarayı gençlere vereceğim bilim merkezi yapacak. Senin başına yıkarım dediğimde o saray düzeni. Kilosu 4 bin 500 liraya beyaz çay içiyorsun. Kendine organik çiftlik kuruyorsun sarayın bahçesine ama millete GDO’lu yiyecek yediriyorsun. O saray kültürünü yıkacağım diyoruz. Konuşan bir Türkiye özgür bir Türkiye gençleri hayal kuran bir Türkiye gençleri iş bulan bir Türkiye. 100 kadından 32’si çalışıyor. Bunu iki katına çıkaracağız. Kreş açacağız her mahalleye. Engelli çocuklar için semtlerde günlük bakımevi açacağız. Kadın hayata katılacak. Atıl olan değerlerimiz var. Sanayimizin 4’te 1’i çalışmıyor, denizlerimiz atıl, tarım alanlarımız atıl, meralarımız atıl, gençlerimiz atıl. İnsanlara bir ruh vereceğiz. Ben diyorum fabrika kuracağım o diyor kıraathane kuracağım. Keklerde devlettenmiş çay da varmış yanında. Ben bazen aklımızla dalga geçtiğini düşünüyorum. Demek ki atanamamış öğretmenleri atamak gibi bir derdi yok, gıda mühendislerini, sağlıkçıları atamak gibi bir derdi yok. Gençler işsiz. Ne yapacaklar kahvehanelerde oturup, internet yok ama dikkatinizi çekerim. Bu çağda bu vaatte bulunabilmek, böyle bir vaatte bulunan birinin yüzde 1 oy almaması lazım.
Cumhurbaşkanı seçilirseniz yeni sistemde Cumhurbaşkanı olacaksınız. Çok geniş bir yetkisi var. Siz eğer seçilirseniz bu yetkileri ne kadar kullanacaksınız?
Muharrem İnce: Düzeltmek için sonuna kadar. Türkiye’nin çivisi çıktı, devletin gelenekleri yok oldu, kurumlar çökertildi. Tek bir adam bir parti demiyorum bakınız, yargı o, doktor, avukat o, mahkeme o, bakan o. Ben çok politik bir çocuktum 13-15 yaşında bile bakanların isimlerini ezbere bilirdim. Bir karizmaydı bakanlar bir etkinlikleri vardı. Şu anda biz bile anında sayamayız. Çünkü bakanlar bir etkisi yok. Bir, yargıyı tarafsız, bağımsız bir hale getirmemiz lazım. Beni de yargılayabilecek bir yargı istiyorum. Yargıtay’ın salona girdiğimde ayağa kalkmayacak yargıçlar istiyorum. Modern dünya böyle, demokrasi böyle.
Nası yapacaksınız peki?
Muharrem İnce: Yargıtay’da Danıştay’da seçimler varken gazeteler yazdı 8 tanesi sosyal demokrat, 10 tanesi milliyetçi, şu kadarı muhafazakar. Çok ayıp bir şey bu. Gazeteciler nereden biliyor bunu? Bunlar yargının siyasallaştığının en büyük göstergesidir. Yargıyı tarafsız hale getireceğiz. Bunu üç ayda yapabiliriz. O yargıçları toplayıp siz Cumhuriyet savcısınız. Güçler ayrılığı olmadan olmaz. Eskiye asla dönmeyeceğiz. Eski parlamenter sistem iyi değildi. İyileştirilmiş demiyorum orada eksiklikleri giderilmiş, modernize edilmiş. Örneğin bir başbakan olacak bir Cumhurbaşkanı olacak parlamenter sistemde. Başbakan gensoru verebileceksiniz, sadece gensoru verip bırakırsanız kaos çıkabiliyor. 80 öncesinde oldu; turlar boyunca Cumhurbaşkanı seçilemedi. Niye Almanya’daki gibi yapmayalım. Sizi gensoru verip düşüreceğiz ama yerinize kimin geleceğini belirterek gensoru veririz. Yasama-yürütme-yargı arasındaki güçler ayrılığı net bir şekilde kalın bir çizgiyle çizilmesi lazım. 16 yıldır o Meclis’te bulunan birisiyim. Milletvekilleri de kanıksamış artık. İktidar milletvekili bile olsa bakanı savunmak onun görevi değildir, o yasamanın bir üyesidir milletvekili. Güçler ayrılığını net bir şekilde ortaya koyacağız. Çökertilmiş olan kurumlar var. Restorasyon sürecine ben 2 yıl dedim. Son yapılan anayasa değişikliğinde yeni sisteme geçişi 2 yıl olarak belirlemişlerdi. Erken seçim deyince 1 yıla indi. Yetkileri çıkar sağlamak, demokrasiyi kısmak için değil, özgürlükleri kısman için değil demokrasiyi yerleştirmek, hukukun üstünlüğünü tesis etmek için ekonomiyi canlandırmak için. Örneğin benim Cumhurbaşkanlığımda Merkez Bankası başkanı bir siyasi partinin genel merkezine davet edilmeyecek.
Nasıl bir yürütme modeli nasıl bir kabine modeli? Örneğin Erdoğan’ın Beyaz Saray modeli bir çalışma tarzından bahsediliyor. Ofisler oluşturulacak, politikalar o ofisler tarafından belirlenecek bakanlıklar tarafından yürütülecek şeklinde.
Muharrem İnce: Ben sarayı kullanmayacağım devletin işlerini Çankaya Köşkü’nde yapacağım. Devletlerin gelenekleri vardır. Mesela İstiklal Marşı’nı bile tartışırlar bizde bazı ırkçı bulur mesela. Ama bir Alman bir Amerikalı, bir Fransız iki yüz yıl önce yazılmış bir milli marşını tartışmaya açmaz. Onda da vardır ırkçı söylemler ama ona dokunmaz. Bizde vardır eskisini yıkıp yenisini yapmak. Cumhuriyetin gelenekleri vardı, Çankaya Köşkü’ydü. Bir kriz anında Cumhurbaşkanı siyasi parti başkanlarını çağırır aynı yuvarlak masa etrafında toplanırlar ve çözüm üretmeye çalışırlardı. En azından millete o birlik beraberlik görüntüsünü verirlerdi. Oysa şimdi partili bir Cumhurbaşkanı var. Bu doğru değil. Onun için ben altı ok taşımıyorum yakamda Türk bayrağı taşıyorum.
Seçilirseniz eğer kaç Cumhurbaşkanı yardımcısıyla çalışacaksınız, bakanlıklar kaç tane olacak, birleşecek bakanlıklar var mı, danışman kadronuz nasıl olacak?
Muharrem İnce: 20 ile 25 arasında bakan olacak. Neyi nereye nasıl oturtacağız ekibim buna ciddi şekilde çalışıyor. Ama en fazla duyacağınız sözcükler kalite ve girişimcilik olacak. Ben 26 yaşındaydım öğretmenlikten istifa ettim. Tek maaşlıydım geçinemiyordum köylerde şal sattım. Oradan para kazandım. O paralarla bir öğretmenin yapabileceği tek şey dershane açtık. Yanımızda 26-27 yaşında 120 öğretmen çalıştırıyorduk. Onun için ben gençlerin girişimcilik ruhuna inanıyorum. Girişimcilik desteği vermek, arge desteği vermek devlet bunlara yaparsa uçururuz bu ülkeyi.
Cumhurbaşkanı yardımcılarını kaç düşünüyorsunuz?
Muharrem İnce: 3 çok daralırsa 4.
Millet İttifakı’na mı böleceksiniz yoksa...
Muharrem İnce: Bunları şimdi konuşmak doğru olmaz.
Hafta başı Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezinde bir buluşma gerçekleşti. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sayın Akşener’le bir araya geldi. Parlamenter sisteme geçiş konusunda bir takvim belirleyelim istiyor sayın Akşener. Sizin meydanlarda iki yıllık bir restorasyon süresinden bahsetmeniz işte sayın Akşener’de ya da İYİ Parti’de bir rahatsızlık yarattı, bir ittifak kurduk bunu tabir takvime bağlayalım şeklinde bir talep geldi deniyor. Eğer o takvim sizin bu iki yıllık restorasyon vaadinizle çakışırsa...
Muharrem İnce: Ne olabilir? 2 yıl olmaz 1 buçuk yıl olur 1 yıl olur. Ben öngörüde bulunuyorum 2 yıl bir kanun değil. Deneyimli bir siyasetçi olarak iki yılsa bunun ancak tamamlanacağını öngörüyorum. Ama bugün için Millet İttifakı’nda olan partiler biz bunu 1 yılda tamamlayabilir, tamamlayabilirsek ne ala hiç bir sıkıntı yok. Ama ben tamamlanamayacağını düşünüyorum.
Parlamenter sistemi geçtikten sonra nasıl bir Cumhurbaşkanı...
Muharrem İnce: Tarafsız, herkesi kucaklayan bir Cumhurbaşkanı. Bu süreci tamamlayan birisi olmak isterim. Türkiye’nin demokrasisi gelişmiş, yargısı bağımsız, gençleri özgür, bunu sağlayan bir Cumhurbaşkanı olarak siyaseti orada noktalamayacağım elbette tercihimi orada yaparım. Tarafsız Cumhurbaşkanlığında mı kalmak istiyorum yoksa başbakan olarak icranın başında mı kalmak istiyorum. O sonraki işler onlar. Tek adamlıktan kurtulmaya ihtiyacı var önce Türkiye’nin.
Çok dikkat çeken vaatleriniz var meydanlarda seslendiriyorsunuz. Seçmeni en heyecanlandıran vaadiniz hangisi?
Muharrem İnce: Özgürlük vadediyorum. Her akşam beni televizyonlarda 15 kanalda birden görmeyeceksiniz. Bağırıp çağıran bir Cumhurbaşkanı olmayacağım. Yandaş gazetecilerle çıkmayacağım beni eleştirecek gençlerle çıkacağım. Mizansende yapmayacağım Erdoğan gibi. Gençlerin hayal kurmalarını sağlayacağım. Onlara bir gün bu ülkeyi siz yöneteceksiniz gelin birlikte kuralım bunu. Kadınları çalışma yaşamına katacağız. Aidiyet duygusunu geliştireceğiz gençlerin. Dil eğitimini anlatıyorum ve din eğitimini anlatıyorum. Bu ikisini de önemsiyorum. Trabzon’da ne anlatıyorsam pazartesi günü Diyarbakır’dayım saat 17.00’de aynı şeyleri anlatacağım. Bir, bütün öğrencilerimize resmi dili öğreteceğiz. İki, evinde konuştuğu dili öğreteceğiz. Üç, uluslararası bir dil öğreteceğiz. Din eğitiminde de sorun var. Bir kesim diyorsa iki saat derse razı değilim daha çok ders istiyorum. Seçmeli olarak koyacağız millet bir saat alırken sen 6 saat al. Diğer kesim diyor ki ben zorunlu din dersiniz istemiyorum. Sana da vermiyoruz. Bundan güzel çözüm olur mu?
Taraflarla bir araya geleceğiz gerekirse 1 yıl konuşacağız tartışacağız uzlaşacağız ve yeni bir eğitim sistemi modeli ortaya koyacağız dediniz. Finlandiya modelinden bahsettiniz. Sizin yaklaşımınız nasıl bir eğitim sistemi hayali kuruyorsunuz?
Muharrem İnce: Bizim bir modelimiz var mı? Var. Ama bu modeli uygulayacağız derseniz olmaz. Bu model uzlaşacağız. Taraflarla bir araya geleceğiz bir kez değiştireceğiz ve orada kapatacağız. AK Partili, HDP’li, Milliyetçi Hareket Partili, İYİ Partili, Cumhuriyet Halk Partili herkesin çocuğu kendine özeldir ama hepsi bizim çocuklarımız. Çocukların hepsi eşittir benim gözünde. Bu çocuklar şimdi sınava girecek. Daha geçen sınav yapıldı WhatsApp’tan soruları gönderdiler. Sorusu çalınmayan sınav yok Türkiye’de. Böyle bir ülkede barış olmaz. Sandıktan oyunu çal, sınavdan sorusunu çal, hazineden parasını çal. O zaman bir sınav modeli koyacağı ortaya. Cumhuriyet Halk Partililer olacak, AK Partililer, HDP’liler, Milliyetçi Hareket Partililer, İYİ Partililer parlamento dışı partiler hepsi olacak. Uzlaşacağız ve herkes diyecek ki bu sınav adil bir sınavdır, bu sınav geçerli bir sınavdır, güvenilir bir sınavdır. Herkes inanacak.
Peki siz o masaya nasıl bir model kocayacaksınız?
Muharrem İnce: Var ama o masadan nihai sonuç alınacak. Sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik olmaz. Bir kere bunları kaldıracağız. Mülakatla öğretmen alımı olmaz. Mülakat varsa liyakat yoktur, mülakat varsa torpil vardır. Ya da bazı mesleklerde mülakat yapıyorsak o zaman kayda alacağız video kaydı olacak. Bu ekonomimizi de çözecek terörü de çözecek bir modeldir. Yükseova’daki Kürt delikanlısı, Çukurca’daki Berfin diyecek ki, “Türkiye Cumhuriyeti’nin sınavı çok adildir, asla torpil olmaz. Ben derslerime iyi çalışırsam müfettiş olabilirim. Kürt olduğum için ayrımcılığa uğramam, sorular çalınmaz, adil olarak yaparlar ben de sonucuna katlanırım.” Bu terörün de, ekonominin de panzehiridir. Bir Fransız yatırımcı yatırım yapmak isterse diyecek ki, “Türkiye’de rüşvet yok, adam kayırma yok, mahkemeleri adil, eğitim sistemi çağdaş, ben buraya yatırım yaparım” diyecek. Yatırım yaparsam 3 ay sonra kurallar değişmez diyecek. Ben Avrupa Birliği’ndeki büyükelçilerle iftarda buluştum daha sonra İngiltere, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, Japonya büyükelçileriyle iftarda buluştum. Mesela Finlandiya büyükelçisi “Hayaliniz nedir” dedi, “Finlandiya gibi bir eğitim modeli” dedim. “Yakından biliyor musunuz” dedi “Biliyorum” dedim. Mesela Norveç meslek eğitimi dünyada en iyi çözen ülke. Onlar 4-5 milyonluk ülke, Türkiye ile kıyaslanır mı diyeceksiniz modeli büyütürsünüz. Dindar nesil yetiştirilmesine hiç bir itirazım yok ama devletin işi değil. Dindar yetiştirmek ailenin işidir. Ama kindar nesil istemem. Seven nesil, özgüveni yüksek nesil, sorgulayan nesil. Akademik özerklik. YÖK'ü kaldıracağız, üniversite hocaları seçim yapamıyorsa bu ülkede hiç kimse yapamaz. Profesörlere rektörünü seçme hakkı vermiyorsanız hiç kimseye vermemeniz lazımdır. Profesörlere diyor ki Erdoğan, “Sizin kafanız basmaz siz rektör seçemezsiniz ben seçerim” diyor. Bu üniversitede verim olur mu, araştırma olur mu, yenilik olur mu? Emir komuta ile üniversite olmaz. Yine kapanan köy okulları bunları yeniden açacağız. Okulların açık olduğu günlerde toplu taşıma araçları öğrenci ve eğitim çalışanlarına ücretsiz olacak. Öğretmen yetiştirmeyi yeniden düzenleyeceğiz. Performans sorununu kaldırıyoruz. Yurt sorununu iki yılda çözeceğiz. Hiçbir öğrenci Türkiye’de tarikat yurtlarına muhtaç olmayacak. TOKİ yüz binlerce konutu nasıl yaptıysa yurtları da öyle yapacak. Ticaret yapacağına yurt yapsın çocuklarımız sokakta kalmasın. Gençlere 19 Mayıs’ta ve 29 Ekim’de 500’er lira karşılıksız gençlik ve cumhuriyet bursu vereceğiz. Her sene 10 bin doktora öğrencisini yurtdışına göndereceğiz. Bu gençlerle marka oluşturmak için çalışacağız.
Ekonomi kurmaylarınız belli mi?
Muharrem İnce: Ben sayın Erdoğan’a meydanlarda söylüyorum madem ekonomi bildiğini iddia ediyorsun istediğin bir kanalda gel bunu tartışalım. Arkadaşlarımın bir kısmı devlet memuru bir kısmı dışarıdan bir kısmı üniversitelerden, partideki arkadaşlarımda katkı sağlıyor ama benim ayrı bir ekibim var. O ekiple zaten 6-7 yıldır çalışıyorum. Telefon aldınız 3 çeşit vergi ödüyorsunuz. Konuşuyorsunuz telefonla 4 çeşit vergi ödüyorsunuz, şarjı bitti taktınız 5 çeşit vergi ödüyorsunuz. Böyle bir ülke olur mu? Erdoğan diyor ki çocuk sayısı üç olacak beş olacak sezaryen olmayacak normal olacak filan. Sana ne bu işlerden. Ama çocuk bezinde KDV yüzde 18. Sütte 8 mamada 8. Cumhurbaşkanının görevi çocuk sayısını belirlemek değildir KDV’yi düşürmektir. Musluğu açtınız su kullanacaksınız 5 çeşit vergi ödüyorsunuz. Duştan çıktınız yatak odasına girdiniz elektriği açtınız 5 çeşit vergide orada ödüyorsunuz. Böyle bir ülkede dünyada ilk 4’ün içindesiniz en yüksek faiz veren ülkelerde. Bu sene ödeyeceğimiz faiz 32 milyar doların üzerinde. Arjantin yüzde 40, Venezuela 21.70, İran yüzde 18, Türkiye 17.75. Bu ülke başarılı olamaz. Bu ülkenin 2016 yılında Türkiye Cumhuriyeti kamu binaları için 728 milyon kira ödemiş. 2017 için 901 milyon kira ödemiş. Taşıt kiralanması için 2017’de 549 milyon kira ödemiş. Yani Türkiye Cumhuriyeti akıllı yönetilmiyor. Sen fizikçisin ekonomiden nereden anlıyorsun diyorlar. İlk Nobel ekonomi ödülünü alan bir fizikçidir. Türkiye’nin cari açığı 55 milyar dolar, işsizliği yüzde 20’lerde genç işsizliği, mutfaktaki enflasyon yüzde 30’larda, 250 milyar dolar ithalat yapan bir Türkiye. Türkiye buna dayanamaz. Yüzde 1’i yüksek teknoloji sanayideki yatırımlarımızın. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Katma değeri yüzde 3 buçuk sanayide 15 olmadığı zaman zenginleşemezsiniz. Yeni bir zihniyete, yeni bir anlayışa, yeni bir isme ihtiyaç var. Yorgun bir adama değil, kavga eden bir adama değil kıraathane öneren bir adama değil. Türkiye’nin yeni bir vizyona ihtiyacı var, yeni bir ekibe ihtiyacı var. İnşaatla kalkındıramazsınız. Dünyanın en büyük inşaatını Çinliler yapmış Çin Seddi. İstanbul surları var hemen yanı başımızda. Bunlarla kalkınma olmaz. Türkiye’nin üretim ekonomisine geçmesi lazım. Lazım sanayileşmesini tamamlamış hizmet sektörüne geçmiş artık. Tarım devrimini biz kavradık Orta Asya’da. Süte maya çalmasını biz biliyoruz. O yıllarda 5 ile 10.yüzyıl arasında at bugünkü rokettir, füzedir. Bir de yiyecek lazım pastırma, eyerin altına kurutulmuş et koyuyor. Demek ki tarım devrimini iyi kavramış Türkler. Şimdi o devirler kapandı akıllı makina yapmamız lazım. Endüstri 4.0. bunu kaybedersek yüz yılı kaybedeceğiz. Erdoğan gelirse bunu kaybediyoruz. Anlaşamadığımız yer şurası yoksa benim kişisel olarak sayın Erdoğan’la bir problemim yok. Bin yıl geriden gidiyor hala inşaatla Türkiye’yi kalkındıracağını düşünüyor. İlaç üreten Türkiye’nin en büyük firmaları adını vermeyeyim ayıp olur ilaç üretmeyi bıraktılar inşaat yapıyorlar. Batarız bu kafayla.
Ekonomi çevreleri, para piyasaları dövizdeki yükseliş ve önüne geçmek için merkez bankasının attığı adımlar, faiz artırımı sizin yaklaşımınız ne? Bir rahatlayacak dolar düşecek diyorsunuz ama sadece seçilmeniz yeterli mi?
Muharrem İnce: Bir, Merkez Bankası bağımsız olacak. İki, kamu mali disiplinini sağlayacağız. Üç öyle sabit kur filan ilkel yöntemlere asla başvurmayacağız. Yatırımcının önünü açacağız. Bürokrasiye takılmayacak, maç başladıktan sonra kurallar değişmeyecek. Ona güven vereceğiz. Ar-ge teşviki vereceğiz. Bakın 1980’de Güney Kore ile Türkiye aynı düzeydeler. İkisinin de milli geliri 2 bin dolar düzeyinde. 1996 Asya krizinde Güney Kore batıyor. Devleti yönetenler Güney Kore’nin 5 büyük şirketini çağırıyorlar. Birbirinizle rekabet etmeyeceksiniz küresel rekabet edeceksiniz. Ar-Ge teşviki vereceğiz ve sermaye vereceğiz. Güney Kore bugün 30 bin dolar geliri var Türkiye’nin 7 bin 800 dolar. Güney Kore’nin iyi yetişmiş mühendisleri vardır. Yani biz ülkemizi kalkındırmak, zenginleştirmek istiyorsak özgür düşünen beyinlerimiz olacak. Cumhurbaşkanını protesto eden üniversite öğrencilerimiz olacak. Passolig’i ne diye kurdular? İki amacı vardı, yandaş para kazandırmak ve protesto edenleri kayıt altına almak. Passolig’i hemen kaldıracağız. Ben Cumhurbaşkanı olduğumda o stadyumlara bir yıl sonra gitmek isterim bakayım insanlar beni alkışlayacak mı yuhalayacaklar mı? Alkışlıyorlarsa doğru yoldayım, yuhalıyorlarsa yanlış yapıyorum kendimi düzeltmem lazım. Onları polislerle susturmak yerine kendimi değiştirmeliyim. Kampanyada 8 kişilik küçük bir uçak kiraladık. Uçakta bir gazeteci arkadaşımıza söyledim, hayalim Cumhurbaşkanı olduğumda bana muhalif gazetecilerle bu uçakta sohbet etmek. Ama Erdoğan gibi değil sen sen gel soruları önceden verin böyle değil. Öyle bir karikatürümü çizecek ki adam beni fena sıkıştırmış müthiş bir zeka var burada diyeceğim. Geçen Isparta’da rahmetli Demirel’in mezarında bir Fatiha okudum müzesine gittim. Kendisi hakkında çizilen karikatürleri sergilemiş orada. Erdoğan hakkında karikatür yok. Çizen hapse giriyor.
Devam eden projeler var şehir hastaneleri var, Çanakkale tarafında bir köprü projesi var, Kanal İstanbul var. Nasıl bakıyorsunuz siz bu projelere? Yada otoyol geçişleri köprü geçiş ücretleri o konuda bir...
Muharrem İnce: Kanal İstanbul’u sorgulamayacağım da ne yapacağım. Trakya’yı boydan boya böldük. Bir tane maliyet söyleyeyim size gerisini siz düşünün, yüzlerce köprü lazım. Olabilir zenginleşiriz yapabiliriz. Şimdi gidip buraya milyar dolarları gömeceğiz. Neden? Hangi faydası var? Ranttan başka ne var? Üretime dönük bir şey var mı? Bu paralarla neden fabrika kurmayayım neden üretmeyeyim. Kahvehanede kek yiyeceğiz, kanal kazacağız. Üretmemiz lazım. Önce Türkiye’nin kamu mali disiplinin sağlamak için bir bakacağız öncelikli mi değil mi. Bana sorarsanız öncelikli değil. Hastaneleri yıkacak mısın diyor. Sadece gülüyorum buna. Fabrikaları kapatıyorsun, şeker fabrikalarını satıyorsun, Tekel’i sattın Petkim’i sattın şimdi gelmişsin Kanal İstanbul. Bana sorarsanız öncelikli değil. Şehir Hastaneleri 25 yıl kira ödeme şartı koymuşsun, yüzde 70 doluluk garantisi vermişsin. Geçende “Müşterisi bol olacak” diyor. Bir Cumhurbaşkanının bunu dili sürçtü desem hasta müşteri midir? Yüzde 70’i dolu olacağı için hepimiz hastalanmaya mecburuz. Şehir Hastanesi adı hiç birisi şehrin içinde değil. Bunları niye yıkayım güzelleştireceğim. Eksiği gediği ne varsa tamamlayacağız. Sarayın kültürünü yıkacağım ama sarayı niye yıkayım.
Yap-işlet-devret protokolüyle oluşturulmuş o protokolü gözden geçirecek misiniz?
Muharrem İnce: Devlette devamlılık esastır kimsenin tedirgin olmasına gerek yok. Bütün bunları söylerken devletin kurallarına uymayacak halimiz yok. Biri gider biri gelir devlette devlet verdiği sözleri tutar. Ama öncelikler sıralaması değişecektir. Bana sorarsanız Kanal İstanbul öncelik değildir, fabrikaların KOBİ’lerin ayağa kalkması önceliktir.
Terörle mücadele ve Kürt sorununa yaklaşım konusu. Seçim beyannamesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu sorunla ilgili bir çözüm önerisi var.
Muharrem İnce: Kürt sorunu ekonomik bir sorundur, demokratikleşme sorunudur, siyasal bir sorun. Bir siyasi ahlak sorunudur. Siyasetçiler bu konuyu hep kullandı. Diyarbakır’da farklı konuştu Trabzon’da Edirne’de farklı konuştu. Birincisi samimiyetle çözmek lazım. İkincisi, yapamayacağını sözleri vermemek lazım. Üç, milletin gözünün önünde olmalı her şey. Dört, çözüm yeri TBMM’dir. Başka yerde çözmeye kalkmak başarısızlıklar sonuçlanır. Mecliste temsil edilen siyasi partilerden eşit sayıda bir üyeyle komisyon kurulmalıdır. Ben TRT’nin kanallarından birinin bu işe tahsis edilmesi gerektiğini ve bu konuda sınırsız bir tartışma ortamına girilmesi gerektiğini, herkesin özgürce eteğindeki taşları dökmesi gerektiğini samimiyetle bunu çözeceğimize inanıyorum. Adını bile koyamadılar zaten. Tam 10 Kasım gibi başka bir gün kalmamış gibi 10 Kasım günü başladılar. Baştan sona yanlıştı, iyi düşünülmemişti, medyatikti, halktan uzaktı, muhalefet bilgilendirilmedi, gizli pazarlıklar vardı. Bu milletin gözünün önünde TBMM’de çözülür ancak.
Geride kalan çözüm sürecinde de belki en çok tartışılan konulardan birisiydi, dağdakilerin durumu. Silah alanlar almayan şeklinde bir ayrıma gidilmişti.
Muharrem İnce: Ben bu konuyu milletin gözünün önünde tartışacağım. Kimseyi kandırmayacağım. İlkeli bir siyasetçiyim ben. Dokunulmazlıklar konusunda da kendi partimle de ters düştüm hatırlarsanız. Parti yöneticilerimiz dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet dedi ben hayır dedim. O gün hayır oyu vermekle haklıydım bugün olsa yine hayır oyu verirdim. Bu sorun siyasi ahlaksızlıkla, millete yalan söyleyerek çözülemez. Adaylığımız belli olunca sayın Akşener’i ziyaret ettim, sayın Demirtaş’ı ziyaret ettim, sayın Karamollaoğlu’nu ve sayın Erdoğan’ı ziyaret ettim. Sonra hesaplarına 500’er lira para yatırdım. Amacım toplumu uzlaştırmak. Sonra Hakkari’ye gittim çıktım, “sayın Akşener’in sayın Karamollaoğlu’nun sayın Demirtaş’ın sayın Erdoğan’ın size selamı var” dedim. Ama Erdoğan o dört selamın arasında sayın Demirtaş’ın selamını aldı meydanlarda milliyetçi oyların yüksek olduğu meydanlarda bak Demirtaş’ın selamını söylüyor diyor. Bu mantıktaki birisi bu sorunu çözemez. Erdoğan’ın yerinde ben olsam o dört kişinin selamı varı üçünü kesip sadece Demirtaş’ınkini gösterip insanlardan oy alacağını düşünüyor ben bunu yapmam. Bu oy getirebilir size belki bence getirmez ama memlekete çok büyük kötülüktür bu. Biz siyaseti böyle öğrenmedik. Parti mi millet mi devlet mi? Parti ikinci planda, oy ikinci planda bazen kaybedebilirsiniz. Millet kazanıyorsa, Türkiye kazanıyorsa bırak Muharrem İnce kaybetsin. Ama siz dinamit koyuyorsunuz.
HDP sempatizanı seçmeninin size yaklaşımı nasıl?
Muharrem İnce: Kars’ta, Hakkari’de, Van’da, Şanlıurfa’da pazartesi günü Diyarbakır’a gidiyorum. Gayet güzel bağrına basıyorlar, el sallıyorlar hoş geldin diyorlar. Neden bir sıkıntı olsun. Söylediklerim yapamayacağım şeyler değil. Onların da alkışladıklarını görüyorum bana bozkurt işareti yaparak desteğim sana diyen ülkücüleri de görüyorum. Hedefimizde zaten parlamenter sisteme geçip tarafsız bir Cumhurbaşkanı olmak var. Onun için herkesin desteğine ihtiyacımız var.
Dış politika ekibiniz hazır mı?
Muharrem İnce: Partide arkadaşlarımız var ama dışarıda da arkadaşlarımız var. O arkadaşlarımızın kısa süre sonra bir kısmını açıklayacağım. Ama şimdi değil.
Yani seçim öncesinde siz A takımınızı kamuoyuna duyuracaksınız.
Muharrem İnce: Bir ışık veririm. Dış politika ayak üstü sohbetlerle olmaz, efelenmeyle olmaz, ey diye bağırarak olmaz, radikal çıkışlarla olsun, medyatik söylemlerle olmaz ilkeli tutarlı ve gelenekleri olan bir alandır dış politika. Yani Türkiye dış politikada savrulan bir ülke oldu, dostu olmayan bir ülke. Biz 1922’de Yunanistan’la savaştık. Hemen Cumhuriyetten sonra Atatürk Balkan Paktı’nı kurdu. Yugoslavya vardı, Romanya vardı Yunanistan vardı. Peki İran’la Afganistan’la, Irak’la Sadabat Paktı’nı kurduk. Atatürk bunları neden kurdu? Çünkü gelen Ikinci Dünya Savaşı’nı gördü. Henüz birincisi bitmemişti. Türkiye’nin doğusunu ve batısını sağlama almak istedi. Cumhuriyetten sonra 5 sene İngilizler büyükelçi atamadı Türkiye’ye. Mustafa Kemal Paşa savaşı kazandı ama devleti kuramaz dediler. Bir Amerikalı büyükelçi Atatürk’e, “Yunanistan’la savaşı kazandınız neden şimdi tazminat istemiyorsunuz”. Atatürk, “Tazminat bir savaş ekonomisidir oysa bir barış ekonomisi kurmak istiyoruz. Barışın getirisi savaşın getirisinden daha fazladır” der. Biz komşularımızla barışacağız. Cumhurbaşkanı seçildiğimde Şam’a büyükelçi göndereceğim. Uçakla Libya’ya paralar gitti mi? Gitti. Yemen’de Türkiye menşeili suikast silahları yakalandı mı? Yakalandı. Kürecik kimi koruyor belli değil. İsrail’le gizli anlaşmalar var mı? Var. Ama meydanda da efelenmeler var. Rus uçağını düşürme olayında efelendi, “Ben emir verdim” dedi. Sonra Davutoğlu verdi dedi, Davutoğlu hava kuvvetleri komutanı dedi. Sonunda pilota kaldı iş. Pilot FETÖ’cü dediler. Rus uçağını düşürünce ne oldu? Domatesler Rusya’ya gitmedi Rusya’dan turistler Antalya’ya gelmedi. Bir ulusal güvenlik politikalarımız var, bir de ekonomik politikalarımız var, bunlar at başı gidecek. Ulusal güvenlik terk edilmez, ekonomik çıkarlar da terk edilmez. İkisi birlikte götürebilme sanatıdır zaten dış politika. Bunu monşerler diyerek azarladığınız küçümsediğiniz insanlarla yapamazsınız. Bunu uzmanlarla yapacaksınız. Devletten devlete ilişkileri sürdüreceksiniz. Bir yerde bir grupla bir parti ile ilişkiler kurup on yıllardır süren ilişkilerinizi bozmayacaksınız. Türkiye’nin bir Filistin politikası vardı kim iktidar olursa olsun o politika değişmezdi. Bugün öyle değil. Bütün bu yaptıklarınızda her efelenmede bir maliyet çıkıyor ortaya. Ey Hollanda diyorsunuz, Petrol Ofisi’ni veriyorsunuz. Ey Almanya diyorsunuz yenilenebilir enerji ihalesini veriyorsunuz, ey Rusya diyorsunuz nükleer santral veriyorsunuz. Ey ABD diyorsunuz sana dostum diyorsun müttefikim diyorsun, ABD sana FETÖ’yü iade etmiyor ama 11 milyar dolarlık uçak alıyorsunuz o ülkeden. Bütün bunlar Türkiye’nin iyi yönetilmediğinin dış politikasının ana ekseninden savrulduğunun, Türkiye bir dağınıklık içinde. Davutoğlu ile başlayan bir süreçte stratejik derinliğimiz vardı. Sonra bu değerli yalnızlığa dönüştü. Ne zamandan beri yalnızlık değerli oldu onu da anlayabilmiş değilim doğrusu. Türkiye’nin dış politikasını rayına oturtacağız. Bir, Suriye’nin toprak bütünlüğü önemlidir. Komşularımızda olacak, sınırlarımızda olacak değişiklikler toprak bütünlüklerinde olacak değişiklikler direk bizim etkileyecektir. Sınırlarımızın dışında akrabalarımız var bizim. Dolayısıyla Irak’ta Suriye’de İran’da olabilecek bu tür değişiklikler Türkiye’yi derinden etkileyecektir. Bunu bilerek hareket edeceğiz. Suriye’de yeni bir anayasa, Suriye’de yaşayanlar ve Suriye dışında yaşayanlar her birinin Suriye’ye giderek oy kullandığı bir seçim. Barıştan sonra güle oynaya Suriyelilerin geri gitmesi. 40 milyar dolara yakın paramız gitti. Bu böyle gitmemeli. Onları tutalım otobüslere doldurup gönderelim demiyorum. Ama onların memleketi orası gitmeleri lazım. 4 milyon Suriyeli Türkiye topraklarında yaşarken sizin Şam’da büyükelçinizin olmaması doğru mu? Bu doğru değil. Konuşmadan bu sorun çözülebilir mi? Önce konuşmaya başlamak lazım.
Bedelli askerlik sorununa ilişkin ne düşünüyorsunuz?
Muharrem İnce: Askerlikle ilgili yeni bir yapılandırma yapacağız. Her Türk vatandaşı iki ay silah altına alınacak. Temel askerlik eğitiminden sonra asgari ücretle kamuda görev yapacak veya bu çalışmayı önümüzdeki gündemde inşallah. Şu anda benim gündemimde bedelli askerlik yok. Ama bu bedelli askerlikten ziyade askerliğin yeniden düzenlenmesi var. 24 Haziran’da seçim yılbaşına kadar bunu düzenleyebiliriz. Ben şimdi seçim öncesinde biz askerliği yeniden düzenlemek isterken sırf oy almak için kimseyi kandıramam. Bedelliye gerek kalmayacak o zaman.
Emeklilikte yaşa takılanlar var.
Muharrem İnce: Haklılar 18 yaşında prim ödemeye başlamış, 30 sene ödemiş 48 yaşına gelmiş vatandaş görevini yapmış. Sıra devlette devlet görevini yapacak neden bekliyor. Çok kolay çözülebilecek bir sorun.
Sözleşmeli öğretmenlerin ailelerini yanına getirmeleri konusu.
Muharrem İnce: Aileleri birleştireceğiz. Sözleşmeli öğretmenlik kanuna aykırı zaten. Aynı işi yapacaklar aynı okulda ayrı sosyal haklara sahip olacaklar ayrı maaş alacaklar. Bu iş barışını bozar. Öğretmenlikte mülakat kalkacak, sözleşmeli öğretmenlik kalkacak, ücretli öğretmenlik mutlaka kalkacak. Bir öğretmen sözü.
Bir de yurtdışında üniversite okuyan ve denklik alamayanlar.
Muharrem İnce: Bazıları haksızlığa uğruyor orada onu biliyorum. YÖK’ü yeniden yapılandırdığımızda demokratik bir yapı oluşturduğumuzda onların da haksızlıklarını gidereceğiz.
Siz buradan başka bir programa geleceksiniz. Nereden buluyorsunuz bu enerjiyi, bir kür bir besin takviyesi bir şey var mı?
Muharrem İnce: Yok millet ne yiyorsa ben de onu yiyorum. Bir iki vitamin takviyesi alıyoruz ama meydanlardaki insanların değişime olan hasreti, umudu, umutlarının yeşermesi. Yaşadığım olaylar var mesela bugün Kocaeli mitinginden çıktıktan sonra otele geldik İstanbul’a üzerimizi değişelim diye. Koruma arkadaşım bir zarf uzattı. Yaşlı bir teyzemiz zarf içine bir not yazmış ve içine 100 lira para koymuş. Notta bunu oku Muharrem demiş. “Seni tebrik ediyorum, artık rahat uyuyacağım. Ben katkımı yaptım artık rahat uyuyacağım” demiş. Buna benzer harçlığından 5 lira gönderen üniversite öğrencisi var. Alyansını gönderen var. Bunları saklayacağım Çankaya Köşkü’nde bir müzeye koyacağım bunları. Köydeki evimin bahçesine zarfın içinde para atan var. Saatini gönderen var. İnsanı ağlatan şeyler bunlar. Mesajlar var, “Allah benim kalan canımdan alsın sana versin” yazanlar, “sana süt veren ananın mekanı cennet olsun” diye yazanlar var. Ekran başında ağlamak istemem ama gözlerimin dolduğu gece program bitince çekildiğimde çok duygulandığım anlar var.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |