Ülkelerindeki terörden, şiddetten kaçarak Türkiye'ye sığınan mülteciler, yerleştikleri mahallelere kültürlerini de getirdi. İzmir'de özellikle Basmane semtindeki, Oteller Sokağı'nda yaşayan Afgan, Suriye ve Somalili sığınmacılar, yöresel yemekleriyle dikkat çekiyor. Kiraladıkları lokantalarda ülkelerine ait meşhur yemekleri yapan mülteciler, farklı lezzetleri İzmirlilerin beğenisine sundu.
Suriye'nin Halep kentinden 6 yıl önce gelen evli ve 3 çocuk babası Ahmed İdris (34), nohut ile yaptıkları ve ülkede herkesin beğenerek tükettiği yemeğin nasıl yapıldığını anlattı. İdris, bir gün önce sıcak suya koydukları nohudu yumuşadıktan sonra makinede çekerek ezdiklerini söyledi. Ahmed İdris, yaptıkları nohuda bir aparatla yuvarlak şekil verdiklerini, ardından sıcak yağ içerisine atarak burada kızarttıklarını anlattı. Nohudu yağda pişirdikten sonra içine yeşillik koyarak dürüm yaptıklarını belirten İdris, "Bu Suriye'de çok meşhur bir yemek. Genelde kahvaltılarda yeniyor. Halep'te yapılıyor. Nasıl İzmir'de sabahları en çok gevrek satılıyorsa, biz de orada bunu satıyoruz. Saat 08.00'de başlıyor, öğle 12.00'ye kadar yapıyoruz. Çok lezzetli bir yemek" dedi.
'ÇOK FAZLA TÜRK MÜŞTERİMİZ VAR'
Bu lezzetli yemeği dürümü 5 TL'den sattığını ve Türklerin de çok sevdiğini kaydeden İdris, "Bizim çok fazla Türk müşterimiz var. Birçok kişi bizim yemeklerimizi seviyor. Tadını bilmeyenler, önce yapılışına bakıyor. Ben de ilk kez görenlere bunun nohut olduğunu söylüyorum ve yapılışını anlatıyorum. Bir parça veriyorum, tadına bakıyorlar, çok beğeniyorlar. Sonra bize gelmeye başlıyorlar" dedi. Türkleri çok sevdiklerini, herkesin kendilerine çok yardımcı olduğunu belirten İdris, "Burada insanlar çok iyi. Bize çok yardım ettiler. Ben burada olmaktan dolayı çok memnunum. Dükkan açtım, kimse bana karışmadı" dedi.
ŞAKRİYE LEZZETİYLE İLGİ ODAĞI
Basmane'de lokanta açan bir diğer Suriyeli Emad Alyiada (32) da, çocukları ve eşi ile birlikte ülkesindeki savaştan kaçarak İzmir'e sığınan mültecilerden. O da yine ülkesinin meşhur yemeklerinden şakriye (yoğurtlu tavuk) ile molehiya yemeğini anlattı. Yemeklerin yanında verilen ve yoğurtla yapılan şakriye için yoğurt, tavuk ve nişastanın gerekli olduğunu söyleyen Emad Alyiada, "Yoğurdu kaynatıyoruz. Yumurta, nişasta ile tavuk parçalarını koyuyoruz. Biraz kaynattıktan sonra 10-15 dakikada hazır hale geliyor. Pilavların yanında veriyoruz" dedi. Yine bir bitki olan molehiya'nin de son derece lezzetli bir yemeğe dönüştüğünü söyleyen Emad Alyiada, bunun da içerisinde potasyum, demir, magnezyum gibi birçok vitamin ve mineralin bulunduğu belirterek, "Türkiye'de bu yok. Bu bitkiyi önce temizleyeceksiniz, sonra yıkayacaksınız. Önce yağ koyuyoruz, kavuruyoruz. Tavuk ve kişniş koyuyoruz. Bir süre piştikten sonra hazır oluyor" diye konuştu. Alyiada, yaptıkları yöresel yemekleri Türklerin çok sevdiğini ve müşterilerinin de genelde Türkler olduğunu söyledi.
TÜRKÇE'NİN YANINA ARAPÇA YAZI
Lokantada yemek yiyen Süleyman Baran, "Her zaman burada yemek yiyorum. Daha önce hiç yemediğim farklı lezzetler var. İlk gördüğüm zaman şaşırmıştım ama yiyince çok beğendim. Tavuklarını ve döneri de beğeniyorum. Türk mutfağına rakip olur. Daha çok çeşit var ve lezzet de farklı. Biraz yemekler yağlı ama yine de iyi" ifadelerini kullandı.
Mültecilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerdeki seyyar satıcılar ise tezgahlarındaki Türkçe yazıların yanına Arapça da ekledi. Türkçe bilmeyen mültecilerle daha rahat iletişim kurmak isteyen esnaftan Abdulhalim Koluman, "Dilimizi bilmeyen mülteciler, almak istediklerini tarif ediyor. Örneğin tırnak makası istediği zaman tırnaklarını gösteriyor. Tıraş bıçağı istediğinde yüzüne el sürüyor. Bu şekilde anlaşıyoruz" diye konuştu. Esnaf Mustafa Doksal ise, "Mülteciler Türkçe bilmedikleri için ben de tezgahıma bu şekilde bir yazı astım. Okuyup ne sattığımı ve fiyatını bilmeleri için yazdım" dedi.(DHA)