Basmane’de bomboş bir arazi. Yere serilmiş battaniyelerin yanında minik terlikler. Yakıcı güneşten kaçmak isteyen herkes iki ağacın gölgesine sığınmış... Ya uyuyor ya da hiçbir şey yapmadan oturuyorlar. Sahipsizler, ümitsizler ve artık kaybedebilecekleri fazla bir şey olmadığını düşünüyorlar. En büyük telaşları; sağlıksız koşullarda yaşayan ve haftalardır düzgün beslenemeyen çocukları. Onlar, IŞİD ile Taliban’ın saldırıyla oluşan şiddet ortamı ve yaşanan işsizlik nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kalan Afgan mülteciler...
İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'in haberine göre çevredekilerin yardımlarıyla hayatta kalmaya çalışıyor, yerlerde yatıp kalkıyorlar. Sayıları gün geçtikçe artan Afganların çoğu, kaçakçıların da teşvikiyle Avrupa’ya yasa dışı yollarla geçme arayışındaydı. Onlardan biri olan beş çocuk annesi Şükran, “Bizi kandırdılar, tüm paramızı alıp kaçtılar. Burada böyle bekliyoruz. Geri dönmeyi bile düşünüyoruz ama hiç paramız yok” diye anlatıyor yaşadığı çaresizliği. Şimdi tek istedikleri; herhangi bir ülkede ailelerine gelecek kurabilmek.
YA BİZDEN OLUN YA DA…
Sait, 23 yaşında bir genç. 13 gündür Türkiye’de. Annesi, babası ve dört kardeşiyle Taliban zulmünden kaçtı. Hem de günlerce yürüyerek. “Kaçmaktan başka çaremiz yoktu” diyerek anlatıyor neden Türkiye’ye geldiklerini: “Afganistan’da hem üniversitede okuyup hem de çalışıyordum. Evimiz, tarlamız vardı. Sonra saldırılar arttı; bir yandan Taliban bir yandan IŞİD. Evimiz bombaların altında kaldı. Taliban militanları, ‘Ya bizden olun ya da…’ diyerek herkesi tehdit etmeye başladı. Ailemle birlikte hayatta kalabilmek için kaçtık. Afganistan yürüyerek geldik, kaçak olarak.13 gündür Basmane’deyiz. Buradan başka bir yer bilmiyoruz. Kimsenin parası yok; yaklaşık 30 aile ile birlikte bu boş arsada kalıyoruz. Oteller kişi başı günlük 30-40 lira istiyor. Belediyeden yetkililer geldi bir kez, ‘Temiz tutun’ deyip gittiler. Kimse, ‘Bir şeye ihtiyacınız var mı?’ diye sormadı. Çalışmak istiyoruz ama iş bulamıyoruz. Kimse bize iş vermek istemiyor. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Küçük şehirlere gitsek mi acaba diye düşünüyoruz. Civarda oturanlar ve esnaf sağ olsun yemek getiriyorlar bize arada. Eğer getirmezlerse kuru ekmek alıp yiyoruz. Tuvalet ihtiyacımız için camiye gidiyoruz, su ihtiyacımızı da oradan karşılıyoruz. Afganistan’da kalan yakınlarımızla konuştuğumuzda saldırıların yoğun bir şekilde devam ettiğini ve kaçmayı düşündüklerini söylüyorlar.”
CANIMIZI KURTARMAK İÇİN...
5 çocuk babası Kerim, inşaatlarda çalışıyor. Ama şu an iş bulamıyor; çünkü kimse ona iş vermek istemiyor. O ve ailesi de diğerleri gibi sokaklarda yatıyor. Çocukların sağlıksız koşullarda barınmasından duyduğu endişeyle, “Biz neyse de çocuklar…” deyip susuyor. Sonra devam ediyor: “Evlerimiz bombalandı. Kaçmaktan başka çaremiz yoktu. Canımızı kurtarmak için kaçtık.”
ÇOK SAVAŞ VARDI ABLA!
Küçük yaşta savaşın acı yüzüyle tanışan bir kız çocuğu o. İlkokulu bitirdikten sonra eğitime devam edememiş; yeniden okula gideceği günlerin hayalini kuruyor. Her şeye rağmen yüzünden düşürmediği gülümsemesi eşliğinde onun da söyleyecekleri var. Ailesiyle birlikte 3 hafta önce Türkiye’ye geldiklerini anlatıyor. “Çok savaş vardı abla” diyor. O esnada annesi sesleniyor kızına. Mahalle sakinleri yiyecek bir şeyler getirmiş. Koşarak ayrılıyor yanımızdan. Hep birlikte tenceredeki yemeğe batırıyorlar ekmeklerini. Bu gece aç uyumayacak diye seviniyor. Ama yarın onun için belirsiz...
TÜM PARASINI KAÇAKÇILARA VERDİ
Beş çocuk annesi Şükran’ın en büyük telaşı çocuklarını korumak. Afganistan’daki şiddet ortamından kaçabilmek için her şeylerini satarak Türkiye’ye geldiler. Daha iyi bir yaşam umuduyla Avrupa’ya gidebilmek için göçmen kaçakçılarına 10 bin lira verdi bir hafta önce. Yani cebinde ne varsa. “Paramızı çalıp gittiler. Bir daha da ulaşamadık, numaralarını değiştirmişler. Biz de böyle kaldık açıkta. 1 liramız bile yok. Paramız olsa bir ev tutup orada oturacağız ama çocuklarımızla sokakta kaldık. Kimse böyle sokaklarda yatıp kalkmak istemiyor ama çaresiziz. Burada böyle bekliyoruz. Çoğunlukla aç yatıyoruz. Geri dönmeyi bile düşünüyoruz ama hiç paramız yok” diye anlatıyor yaşadığı çaresizliği. Şimdi tek istediği; herhangi bir ülkede yerleşik hayata geçebilmek, çalışma izni, sağlık sigortası gibi güvenceler altında, bir ülkenin vatandaşı olarak ailesine bir gelecek kurmak... (Çağla Geniş/İlkses Gazetesi)