EGEÇEP eşsözcüsü Baha Okar tarafından okunan basın açıklamasında bir deprem bölgesi olan Türkiye’de, aktif Kıbrıs ada yayı faylarının etki alanında bulunan Akkuyu’da inşa edilen nükleer santralin Çernobil ya da Fukuşima gibi büyük bir nükleer felakete dönüşebileceği vurgulandı.
Basın açıklamasının gerçekleştiği bölgedeki tehlikeli radyoaktif atıkların 17 yıl önce saptandığına ancak bu süre zarfında atıkların bertaraf edilmesi için hiçbir ciddi adımın atılmadığına dikkat çeken açıklamada, bu durumun AKP-MHP iktidarının nükleer tehdit karşısındaki vurdum duymazlığının kanıtı olduğu ifade edildi.
İzmir Kent Konseyleri Birliği Yürütme Kurulu’ndan Onur Eştürk ve Dönem Sözcüsü Ayhan Aksoy’un da katıldığı açıklama şu sözlerle devam etti:
“Varlığı 17 yıl önce tespit edilen, tonlarca nükleer atık yanı başımızda. Bu nükleer bela yıllardır burada duruyor, yasal sınırın 7291 kat üzerinde radyasyona sebep oluyor. Mahalle halkının, etrafındaki tüm canlıların, İzmirlilerin yaşamını, sağlığını tehdit ediyor. Ancak şimdiye dek bertaraf edilmesi için, bu alanın temizlenmesi için, ilgili Bakanlıklar tarafından bir şey yapılmış değil. Bu tehditle birlikte yaşayan mahalle halkının, muhtarların, Belediyelerin ve çevre örgütlerinin çığlığı, duymazdan geliniyor. Bu nükleer atıkların nereden, hangi yasadışı yollarla, kimler tarafından getirildiği bile ortaya çıkarılmış değil.”
“Gaziemir’deki gibi göz önünde ve sınırlı bir alanda bulunan radyoaktif atıkla başa çıkamayan iktidarın, nükleer santrallerin devasa atıklarıyla ya da olası bir nükleer kazayla hiç başa çıkamayacağı açıktır.”
Basın açıklamasının sonunda EGEÇEP “Akkuyu nükleer santral projesinin durdurulması ve İzmir’deki nükleer çöplüğü temizlemek için acil olarak ve şeffaf bir şekilde harekete geçilmesi çağrısında bulundu.
Basın açıklamasına katılan mahalleliler atık sahasından gelen kokudan ve özellikle yağmurlu havalarda yükselen dumandan rahatsız olduklarını, komşuları arasında kanser ve düşük vakalarının arttığını belirtti.
Bölgede atık sahasını çevreleyen tel örgülerin sökülmüş durumda. Çobanların hayvanlarını otlattığı saha aynı zamanda çocukların oyun alanına dönüşmüş durumda.
______________________________________________________
EGE ÇEVRE VE KÜLTÜR PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI
ÇERNOBİL NÜKLEER SANTRAL KAZASININ YILDÖNÜMÜNDE
BİR KEZ DAHA YETKİLİLERE SESLENİYORUZ
HENÜZ ÇOK GEÇ OLMADAN, NÜKLEER MACERA DURDURULMALIDIR
Nükleer dışındaki tüm kazaların kalıcılık süreleri sınırlıdır. Oysa nükleer kazalar ve tabii ki savaşların etkileri, yüzlerce yıl toplum sağlığını tehdit etmeye devam eder. Çünkü radyasyonun ömrü çok uzundur ve canlılar için ölümcüldür.
Öyle ki, 38 yıl önce bugün, bir insan hatasıyla patlayan Çernobil Nükleer Santrali’nin bulunduğu bölgenin çevresindeki çok geniş bir alan daha yüzlerce yıl insanlara kapalı kalacak. Bu bölgede yaşayan ve radyasyon taşıyan diğer canlılar, hâlâ bu alanın dışına çıkarak radyasyonu yaymakta ve bunu önlemek olanaksız.
Bir başka nükleer felaket 11 yıl önce Fukuşima Nükleer Santralinde yaşandı. Bilindiği gibi, bu kaza nedeniyle radyoaktif olarak kirlenen soğutma suları, geçtiğimiz aylarda okyanusa deşarj edildi. Her ne kadar bu atık suda nükleer bir tehlike olmadığı belirtilse de kamu vicdanı bu konuda rahat değil.
Her iki nükleer felaket, sadece gerçekleştikleri bölgede değil, binlerce kilometre uzaklıklara kadar yayılan radyasyon nedeniyle, tam olarak saptanamasa da milyonlarca insanı etkiledi. Kanser başta olmak üzere çeşitli hastalıklara ve ölümlere neden oldu.
Bu gerçekler ışığında, %92’si deprem bölgesi olan ülkemizde, sözde deprem riskinin olmadığı Akkuyu’da yapılmakta olan nükleer santral için büyük ve haklı endişelerimiz var. Kendi topraklarımızda, adeta bir Rusya üssü olarak inşa edilen bu santralin, geleceğimizi risk altına soktuğu bir gerçektir. 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş depremlerinin etkisinin 200-300 kilometreye uzandığı anımsanırsa, tehlikenin büyüklüğü de net bir şekilde anlaşılacaktır. Geçmişte çok büyük depremler üretmiş olan ve gelecekte de depremler üreteceği kesin olan aktif Kıbrıs Ada Yayı fayları ve devamında oluşacak bir depremin Akkuyu’daki etkilerini önceden kestirebilmek olanaksızdır. Kaldı ki daha yapım aşamasında pek çok çökme ve kaza yaşandığı bilinen bu inşaatın, deprem güvenliği de hepimizi endişelendirmektedir.
Çernobil’de olduğu gibi, bir insan hatasının, Akkuyu’da da yaşanmayacağının bir garantisi yok. Ya da Fukuşima’daki gibi basit bir soğutma sistemi arızası yüzünden binlerce insanın ölmeyeceğinin hiçbir güvencesi yok.
Yine biliniyor ki nükleer santrallerin çevresinde, radyasyonun yarattığı sağlık sorunları oldukça yaygındır.
Bugüne dek, çoğunluğu kamuoyundan gizlenen yüzlerce nükleer kazanın gerçekleştiği, yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazılarında, Çernobil’i bile gölgede bırakacak tehlikelerin eşiğinden dönüldüğü kimi yazılarda açıklanmıştır. Çok daha basit nedenlerle oluşan kazalarda bile, bunların boyutları ülkemiz kamuoyundan gizlenmişken, ya bir nükleer kaza karşısında durum ne olacaktır? Bunun örneğini 1986 Çernobil kazası sonrasında gördük. 1500 kilometre uzaklıktaki Karadeniz bölgemizde artan kanser vakalarının halktan nasıl gizlenmeye çalışıldığını unutmuş değiliz.
Türkiye’nin en kalabalık üçüncü şehri olan İzmir’de, kentin ortasında, Gaziemir-Karabağlar sınırındayız. AKP-MHP iktidarının nükleer tehdit karşısında ne kadar vurdum duymaz, ne kadar basiretsiz olduğunun, insan hayatına zerre kadar değer vermediğinin en büyük örneği karşımızda duruyor. Varlığı 17 yıl önce tespit edilen, tonlarca nükleer atık yanı başımızda. Bu nükleer bela yıllardır burada duruyor, yasal sınırın 7291 kat üzerinde radyasyona sebep oluyor. Mahalle halkının, etrafındaki tüm canlıların, İzmirlilerin yaşamını, sağlığını tehdit ediyor. Ancak şimdiye dek bertaraf edilmesi için, bu alanın temizlenmesi için, ilgili Bakanlıklar tarafından bir şey yapılmış değil. Bu tehditle birlikte yaşayan mahalle halkının, muhtarların, Belediyelerin ve çevre örgütlerinin çığlığı, duymazdan geliniyor. Bu nükleer atıkların nereden, hangi yasadışı yollarla, kimler tarafından getirildiği bile ortaya çıkarılmış değil.
Nükleer Düzenleme Kurumu İzmirlilerden bilgi saklıyor. Bilgi gizlenerek, oyalamalarla İzmir'in sağlığı yok ediliyor. Buradan Nükleer Düzenleme Kurumuna çağrı yapıyoruz: Bu atıkların temizlenmesine ilişkin projeyi kamuoyuna açıklayın, projenin uygulanmasında EGEÇEP’in ve diğer bağımsız sivil toplum örgütlerin temsilcilerini İzleme Denetleme Komisyonu'na katın. Bu yasadışı radyoaktif atık ticareti suçunun faillerini ortaya çıkartın.
Gaziemir’deki gibi göz önünde ve sınırlı bir alanda bulunan radyoaktif atıkla başa çıkamayan iktidarın, nükleer santrallerin devasa atıklarıyla ya da olası bir nükleer kazayla hiç başa çıkamayacağı açıktır.
Tüm bu gerçekler ortada iken, her yıl olduğu gibi bu yıl da Çernobil’in yıldönümünde yetkililere sesleniyoruz
Ülkemizde, bir Çernobil ya da Fukuşima istemiyoruz.
Bir depremle çok büyük felaketlere yol açabilecek, milyonlarca insanın yaşamını etkileyebilecek olan Akkuyu Nükleer Santral projesini derhal durdurun. Zararın neresinden dönülse kardır, milyonları riske atmayın.
İzmir’deki nükleer çöplüğü temizlemek için acil olarak ve şeffaf bir şekilde harekete geçin.
Ne Ülkemizde ne de dünyanın herhangi bir yerinde nükleer santral istemiyoruz.
Nükleere Hayır, Yaşasın Hayat!
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |