İzmir'de, peş peşe yakalandığı meme ve tiroit kanserinden 3 yıl süren tedaviyle kurtulan Hülya Çağlayan, Kanserle Dans Derneği'nde hastalıkla mücadele eden kadınlar için çalışıyor.
Karabağlar ilçesinde yaşayan 3 çocuk annesi 54 yaşındaki Hülya Çağlayan, yaklaşık 10 yıl önce evinde yaptığı meme muayenesi sırasında göğsünde bir kitle fark etti. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran Çağlayan'ın yapılan tetkiklerinde dördüncü evre meme kanseri olduğu belirlendi.
Hastalığını ailesinden saklayan, tedavi sürecinde eşinden de ayrılan Çağlayan'ın vücudundaki kanserli kitle ameliyatla alındı.
Kemoterapi ve radyoterapi gören Çağlayan, meme kanseri teşhisinden 28 gün sonra da tiroit kanseri olduğunu öğrendi. Babasını akciğer kanserinden kaybeden Çağlayan, küçük yaştaki çocukları için kanserle mücadeleye başladı. Çağlayan'ın vücudundaki iki farklı kanser hücresiyle savaşı 3 yıl sürdü. Azmiyle doktorları da şaşırtan Çağlayan, yaşama sevinci ve çocuklarına olan bağlılığıyla hastalığın üstesinden geldi.
Hastane koridorlarında geçen sürede kanser hastası kadınlara destek olmak için kurulan Kanserle Dans Derneği üyeleriyle tanışan Çağlayan, tedavisinin ardından onkoloji hastası kadınları yalnız bırakmadı.
Haftanın belli günlerinde tedavi gören kanser hastalarını ziyaret eden Çağlayan, mücadele ruhunun diğer hastalara geçmesi için çabalıyor.
"Artık hayatımı onlara adadım"
Hülya Çağlayan, AA muhabirine, kanser olduğunu ilk öğrendiğinde gözünün önüne çocuklarının geldiğini, onlar için yaşama dört elle sarıldığını söyledi.
Tedavi sürecini hiç aksatmadığını, bu dönemde moralini hep yüksek tuttuğunu vurgulayan Çağlayan, "Çocuklarım küçüktü onun için 'ölmek gibi bir lüksüm yok' dedim. Çocuklarım okuyup ayaklarının üzerinde duracaktı. Kanser benimle inatlaştı ama benim inadım ağır bastı. 'Sana yenilmeyeceğim' dedim. Etrafımdaki insanlar bana ölecekmişim gibi baktıklarında çok sinirlendim. 'Hayır, hastalandım diye ölmeyeceğim' dedim. Kimseye tutunmadan sadece çocuklarım için mücadele verdim. Bir çocuğum evlendi, diğeri ikisi ise üniversite okuyor." dedi.
Kanserle Dans Derneği ile tanıştığı günlerde hayatının değiştiğini anlatan Çağlayan, şunları kaydetti:
"İlk zamanlar dernek üyesi kadınlarla birlikte hastanelerin onkoloji servislerinde tedavi gören kadın hastaları ziyaret ettik. Daha sonra çocukları kanser tedavisi gören annelere moral ziyaretlerinde bulunduk. Daha sonra ise dernek başkan yardımcımız Güzin Hanım ile şehir şehir dolaşarak kanser hastalığını anlatarak farkındalık çalışmaları yaptık. Kontrollerime 6 ayda bir gidiyorum. Artık hayatımı onlara adadım. Onlar da mutlu oluyor ama ben daha çok mutlu oluyorum. Yaşamımın sonuna kadar kanser hastalarına destek vermek istiyorum."
"Kanseri atlattıktan sonra genç Hülya'ya geri döndüm"
Çağlayan, kanserle mücadelede tıbbi tedavi kadar moralin de çok önemli olduğunu, tedavi boyunca moralini hiç bozmadığını ifade etti.
Kanser teşhisi alan hastaların hayatlarına eskisi gibi devam etmesi gerektiğinin altını çizen Çağlayan, "Morallerini yüksek tutsunlar, bu yolun sonu değil, aslında başlangıcı. Ben kanser olup atlattıktan sonra genç Hülya'ya geri döndüm. Hastalığı atlattıktan sonra dışarda bir hayatın olduğunu fark ettim. Ölümün kıyısından döndüm. 'Niye evde iş yaparak zamanımı geçireyim' dedim. 'Eğlenmeliyim, gezmeliyim, aktivitelerde bulunmalıyım' dedim. Kimse pes etmesin, hayat çok, güzel yaşamaya değer. Her sıkıntı bir gün geçiyor ve güneş doğuyor. Kimse 'bittim' demesin çünkü bitmiyor." diye konuştu.
Kanserle Dans Derneği Başkan Yardımcısı Güzin Yıldırım da Çağlayan'ın hem hastalığının tedavisinde hem de topluma anlatılmasında çok önemli mücadeleler verdiğini anlattı.
Çağlayan'ın derneğin tüm etkinliklerine katıldığını dile getiren Yıldırım, "O kanserle mücadelede bizim bir simgemiz oldu. Hiç pes etmedi, hala da çalışmalarda yer alarak kanser teşhisi alan kadınlarımızın en büyük destekçisi." diye konuştu. (AA)