Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - Bilim ve siyaset dünyasına önemli hizmetleri bulunan Prof. Dr. Adnan Oğuz Akyarlı'nın vefatının ardından Kent Konseyi’ne başkan seçilen İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Sözcüsü Nilay Kökkılınç kent gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu.
İZMİR KENT KONSEYİ’NE 3 TANE DAHA MECLİS GELİYOR!
Kent Konseyi Başkanı Kökkılınç konseyde yer alan engelli, kadın, gençlik, çocuk meclislerinin yanına üç yeni meclisin daha ekleneceğini açıkladı.
Kökkılınç, "İzmir Kent Konseyi bir sivil toplum örgütü çatısı. Buranın iki ayağı var. Birisi belediye ile bir bağı var. İzmir Kent Konseyi Müdürlüğü çatısı altında sekreterya hizmetlerini üretiyor aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin aktarmış olduğu bütçe ile faaliyetlerini gerçekleştiriyor. Bir diğer tarafı da; Belediye yasasının 76. maddesinden doğmuş olan bir paragrafla bu yasa ile yönetiliyor bu yasadan dolayı da bakanlık bir yönetmelik çıkarmış bu yönetmeliğe bağlı olarak da İzmir Kent Konseyi’nin çıkarmış olduğu bir yönerge var. Bu mevzuat çerçevesinde STK’lardan noterlerden, meslek odalarından, sendikalardan ve sivil toplum örgütlerden gelen seçimle gelen bir yapısı var. Seçimle gelen kişilerden oluşan yürütme kurulu var aynı zamanda yine kendi hazirunundan kent konseyi meclisleri var. Bugün engelli, kadın, gençlik, çocuk meclisleri gibi seçimle gelen meclisleri var. Yeni kurulmasına karar verilen üç meclis var. İki teşkilat şemasıyla yürüyen çok değerli bir sivil toplum örgütü. Üç tane daha meclis gelecek bir tanesi tarım meclisi, diğer muhtarlar meclisi, bir diğeri ise iklim değişikliği ve ekoloji meclisi. Ocak ayından itibaren o meclislerin de kurulmasını sağlayacağız" dedi.
BELEDİYE İLE ARASINDA KÖPRÜ OLACAK
Kent Konseyi'nin yeni Başkanı, ‘’Ben açıkçası İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden meclis üyesiyim biliyorsunuz. Dolayısıyla kent konseylerinin de bu belediyelerle olan yakın bağı anlamında belediye meclis üyesi olarak İzmir Kent Konseyi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında bir köprü olacağını düşünüyorum. Kent konseylerinin Büyükşehir Belediyesine giden veya ilçe kent konseyleri ise ilçe belediyelerine giden önergeleri oluyor. Genel kurulda kabul edilen önergeler Büyükşehir Belediye meclislerine veya ilçe belediye meclislerinin ilk toplantılarında gündeme alınıp belediye meclis kararı haline gelebiliyor dolayısıyla kent konseylerinden belediye meclis toplantılarından çıkan kararlar icrai bir nitelik kazanıyor. Bu anlamda kent konseyi ile belediye arasında köprü vazifesi en fazla etkin olacaktır diye düşünüyorum. Yereldeki katılımcı demokrasi ile yerel yönetimlere sözünü iletmesi oluyor bu anlamda" diye konuştu.
SİVİL TOPLUMA ÇAĞRI!
Kökklınç, konseyde yeni döneme dair sözlerini, "Daha fazla sivil toplum örgütünün İzmir Kent Konseyi çatısı altında etkin olmasını diliyoruz. Bu sebeple İzmir’de faal olan proje üreten tüm sivil toplum örgütlerimizi vakıf olsun dernek olsun İzmir Kent Konseyi çatısı altında toplanmaya davet ediyorum yeni seçilmiş bir kent konseyi başkanı olarak" diyerek noktaladı.
"KEŞKE ŞEHİR HASTANESİ’NİN YERİ PLANLANIRKEN…"
Yapımı Sağlık Bakanlığı tarafından bitirilmek üzere olan ve kent gündemini uzun süredir meşgul eden Şehir Hastanesi’ne ulaşım konusunda açıklamalarda bulunan Kökkılınç, ‘’Her zaman kent yönetimlerinde yerel yönetimlerle merkezi idarenin uyumlu çalışması kent yararınadır. Bunu başarabilen kentler çok daha hızlı yol alırlar. Burada da kriterin aslında yerel yönetimlerin görüşlerinin öncelikle dikkate alınması noktasında olması gerekir. Siz yerel yönetimde seçimle göreve geliyorsunuz kentin yönetmek üzere halk tarafından görevlendiriyorsunuz. Merkezi idarede merkezi hükümetin atadığı kişiler tarafından yatırımları organize ediliyor. Bu yatırımlar programlanırken öncelikle yerel yönetimlerin görüşleri kent kararlarının dikkate alınması lazım. AFAD ile ilgili bir kriz toplantısı oldu fakat İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı davet edilmedi. Daha önce de Çeşme Projesi ile ilgili toplantılar olmuştu kimisine ilçe belediye başkanları davet ediliyor kimisine edilmiyor. Türkiye’de başka kentlerde örnekleri var. Burada bir şehir hastanesi yapılırken büyükşehir belediyesi ile birlikte hareket edilmesi yeri konusunda, yapılıp yapılmaması konusunda birlikte yol alınması gerekir. Ben yaptım oldu dediğiniz zaman işte örneğini vereyim limandaki köprü ayakları karayollarının halen yıkılmış değil peyzajla kente kazandırılmaya çalışıldı aynı şekildeki Konak’taki seyir terasları orada da bir köprü yapılırken sorun çıkmıştı yargıya yansımıştı. Bir şehir hastanesi yapılırken öncelikle büyükşehir belediyesinin kentin neresinde nasıl planlama yaptığının dikkate alınıp yerel yönetiminin planlarının kolaylaştırıcı olması noktasında tavır alınması lazım. Genelde bizim ülkemizde yerel yönetimlerde merkezi idarenin bazen buluştuğu İzmir’de deprem örneğinde muazzam bir birlik beraberlik yakalandı. Dirençli kentler noktasında güzel bir örnek teşkil etti. Diğer kent kararlarında merkezi idare çoğu zaman yerel yönetimi dikkat almadığında yetkileri noktasında çatışma meydana gelebiliyor. Orada bir hastane kurulmuş. Kente kazandırılması önemlidir. Artık büyükşehir belediyesi de alt yapısı ile ilgili yapılması gereken ne varsa, ulaşımı ile ilgili yapılması gereken ne varsa yapılması noktasında ivedilikle hareket edecektir. Teleferik o da bir ulaşım aracı ama ambulansı teleferik ile taşıyacak durumunuz yok tabi hastaneye. Bunu biraz kara mizah olarak da ortaya koyabiliriz. Dolayısıyla teleferik de olsun. Şehir Hastanesi’nin konumlandığı yer de Bayraklı coğrafi olarak zor bir ilçe. Yükseltisi olan bir ilçe. Depremin yaşandığı da bir yer. Orada yapılacak olan her şeyin çok daha dikkatle yapılması gerekiyor. Teleferik olmasının yanlış bir tarafı yok. Bireysel ulaşımda mutlaka etkin olacaktır. Hastaneler sürekli trafiğin yaşanacağı bir yer. Hatta helikopter pistine kadar olması lazım. Belediye kendi üzerine düşen ne varsa yapacaktır. UKOME’nin kararları da esas oluyor ulaşımla ilgili kararlarda. Burada da sadece Büyükşehir Belediyesi yok merkezi idarenin temsilcileri de var. Hatta son toplu ulaşım tarife teklifleri UKOME tarafından reddedildi yapısı değiştirildiği için daha önce belediyenin hakim olduğu bir kuruluş olmasına rağmen yapısı değiştirildi mevzuatla. Daha çok şimdi merkezi idarenin hakim olduğu bir kuruluş haline geldi. Alt yapısı dediğiniz zaman bunun tek muhatapı büyükşehir değil ama elinden geleni yapacak. Şehrin başka noktalarından hastaneye ulaşan otobüsler olabilir. Gerçekten çok tepe, merkezde ulaşım noktasında çok güç bir yere inşa edilmiş. Keşke şehir hastanesinin yeri planlanırken büyükşehir belediyesi ile birlikte hareket edilebilseydi, belki çok daha ulaşım yönünden kolay merkezlerde şehir hastanesi kurulabilirdi. Bizim ülkemizde böyledir olup bittikten sonra problem çözmeye çalışırsınız’’ açıklamalarında bulundu.
UKOME KRİZİ YORUMU: BU ÇATIŞMADA KAYBEDEN İZMİRLİ OLUYOR!
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi(UKOME) toplantılarında Büyükşehir kanadından gelen ulaşıma zam talebinin iki toplantıda da reddedilmesinin ardından olay krize dönüşürken İZBB konuyu yargıya taşıdı.
Kökkılınç konuya ilişkin açıklamasında şunları kaydetti: Burada çok büyük bir fedakarlığı var İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin. ESHOT Genel Müdürlüğü tarafından yürütülüyor toplu ulaşım hizmetleri. Bu da Büyükşehir’e bağlı bir kuruluş. Bir de kamu şirketleri Metro A.Ş. gibi deniz feribotları yönünden İZDENİZ var, bir de İZBAN ile olan ortaklığı var TCDD ile yürüyen hizmetler var. Bakıyorsunuz bütün kurumlar bütçelerini hazırlarken belli bir enflasyon tahmini ile yol alırlar ama bizim ülkemizde o kadar inanılmaz ölçüde artışlar meydana geldi ki yakıt da olsun, ham madde de olsun, demir-çelik de olsun… Bunun da bir şekilde maliyetleri karşılaması adına zam yapılmasını gerektiriyor. Burada işte UKOME de merkezi idare tarafından yönetilen bir kurum noktasına getirildiği için Büyükşehir Belediyesi’nin bu talebi iki seferdir reddediliyor. Bu da doğru bir şey değil. Kamu kurumusunuz ve başka hizmetleriniz de var. Düşünün bir benzinini karşılayamadığınız otobüs servis vermezse ne olur? Otobüslerinizin hizmet edemediği bir nokta olduğunda toplu ulaşım engellenmiş olacak. Merkezi hükümetin ekonomi politikaları sizin hizmetlerinizin de ücretlerini etkiliyor. Elektriğe zam gelmiş çok yüksek oranda, yakıta zam gelmiş, enflasyon geçmiş yılların en yüksek seviyesini yaşamış, yabancı para ile temin ettiğiniz ham maddeniz var bunların alırken dövizdeki fiyatlar değişmiş. Sizin de ulaşım değerlerinizi uyarlamanız gerekiyordu. Büyükşehir belediyesi zaten toplu ulaşım hizmetini verirken halk taşıt dediği bir uygulamaya da geçmişti. Günün belli saatlerinde yarı ücretle siz toplu ulaşım hizmetini verebiliyorsunuz. İş çıkışı ve işe gidiş saatlerinde. Vatandaşlarımıza bu noktada yüzde 50 bir indirimli ulaşım imkanı sağlanmış. 120 dakikaya endeksli aktarmalı ulaşım sistemi var. Burada uyarlama istediğiniz tek şey maliyetlerinizi karşılamaya yönelik bir talep idi. Burada iki seferlik karşılıklı bir politika çatışması var. UKOME’nin ve merkezi idare birimlerinin bu konuda daha anlayışlı olması lazım. Bütün taksi ücretleri, servis ücretleri diğer bütün ulaşım araçlarının ücretlerini uyarladılar ama toplu ulaşıma gelince burada sabit tuttular. Aslında bu diğer özel sektördeki ulaşım hizmeti veren araçlar için de haksız rekabete yol açan bir durum da yaratıyor. Bu sefer hiç kimse diğer araçları tercih etmiyor. Çok yönlü sonuçları var, kaybeden İzmirli oluyor bu çatışmada. Merkezi idarenin buradaki bakışını yerel yönetime göre değerlendirmesi gerekir. Özel sektördekilere nasıl yaklaştıysa Büyükşehir’in toplu ulaşımına da böyle yaklaşması gerekirdi. İzmir Büyükşehir Belediyesi her sene ESHOT’u sübvanse ediyor, destekliyor açık kalan kısmını karşılıyor. Bu şekilde yol alıyor ama bu da sizin başka hizmetlerinizin eksilmesine sebep oluyor. Vatandaş aslında çok makul karşılıyor her şeyi. Farkında her şeyin filesi eskisi gibi dolmuyor. Öğrencilere indirimli, öğretmenlere indirimli, engelli yurttaşlara indirimli, şehit yakınlarına ve gazilere indirimli. Askere, polise indirimli. Devlete bağlı çalışan birimlere bile onlara bile büyükşehir belediyesi kendi bütçesinden indirimli toplu ulaşım hizmeti veriyor. Normalde kendi ait oldukları kurumların toplu ulaşım ücretlerini karşılaması gerekir. Büyükşehir Belediyesi hepsine bu hizmeti vermeye gayret ediyor.
BÜYÜKŞEHİR’İN PLANLAMA YETKİSİ VAR!
İzmir’in Buca ilçesinde bulunan cezaevinin yıkılmasının ardından alana ne yapılacağı konusundaki tartışmalar durmak bilmiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın arazi için rezerv alan kararı alması ve planları askıya çıkarmasının ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi de söz konusu alan için bir plan hazırlamış ve yetki tartışmalarının gölgesinde plan meclisten oy çokluğu ile geçmişti. Gelişmelerin ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın rezerv yapı alanı kararının iptali için dava açtı.
Konu hakkında konuşan İzmir Büyükehir Belediye Meclisi CHP Grup Sözcüsü Kökkılınç ‘yetki’ tartışmaları ile ilgili net konuşarak ‘Büyükşehir’in planlama yetkisi var’ açıklamasında bulundu.
Kökkılınç, ‘’Büyükşehir’in Buca Cezaevi alanını planlama ile ilgili yetkisi var. Aslında ülkemizin en büyük problemlerinden birisi de farklı yetkili kuruluşlar kılmak ve çok fazla mevzuat çıkarmak bazen de böyle işte mevzuat çatışması ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Planlama hukuku açısından söylemek istiyorum; 1/1000’lik planları ilçe belediyeleri hazırlıyor, burada da belli bir hiyerarşik sıralama var. 1/5000’lik planları ki Buca’da yapılan planlamalar 1/5000’lik planlardır. Bu konuda da büyükşehir belediyeleri yetkilidir. 1/25000’lik çevre düzeni planlarıdır bunlarda da büyükşehir yetkilidir. En büyük planı da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yapar bu da 1/100000 planlardır. En küçüğünden en büyüğüne birbirine uyumlu olması gerekir. Burada ilginç bir durum oldu. Buca Cezaevi alanı ile ilgili İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin zaten hazırlamış olduğu bir söz konusu plan vardır. Geçen Meclis’te Pazartesi günü Meclis’e sunuldu ve acil denildi. Bir ayda üç kez toplanıyoruz. Pazartesi girmiş olan kararın Cuma günü çıkması beklenir. Aynı gün bakanlığın da bir plan yaptığı bilgisi geldi ve buranın bir rezerv alanı olduğunu söylediler. Burası rezerv alan mı değil mi, büyükşehir belediyesine hiçbir tebligat gelmemiş. Bir bildirim yapılmamış. Bakanlığın planlama çalışması ile ilgilide meclisin bilgisi yok. Bu konu imar komisyonuna gittiğinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavirliği’nden görüş istendi. Biz bu alanda bakanlık da devreye girdi İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yetki tartışması konusundaki görüşü soruldu. Alınan yanıtta nazım imar planlarının İZBB tarafından yapıldığı rezerv kararı ile ilgili de İzmir Büyükşehir Belediyesi'ye hiçbir bildirim yapılmadığı bu sebeple de İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu planlama kararını almakta hukuken herhangi bir yanlış olmadığı, askıya çıkan planların da kesinleşmiş planlar olmadığı yani siz bir itiraz yaparsanız askıda 30 gün içerisinde bakanlık plan kararını değiştirebilir. Kesinleşmemiş bir plandan da bahsedildiği gerekçesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin planlama yetkisi olduğu noktasında bir görüş verdi. Biz bunu CHP grubu olarak da grup toplantımızda paylaştık. Meclisimizde de oranın tamamen yeşil alan olması ve deprem toplanma alanı olarak da değerlendirilecek bir alan olarak kazandırılması noktasında planlamamızı gerçekleştirdik. Şehir Plancıları Odası’ndan ve TMMOB’dan bir destek de var. Bakanlığın planında da orası rezerv alanı ama rezerv alan oraya yapı yapılacak alan demek. Her ne kadar içinde yeşili de barındırsa tamamen yeşil alanla peyzaj çalışmalı bir yapısal alan arasında çok ciddi ve önemli bir fark olduğunu en küçük bir çocuk bile anlayabilir. İZBB hem burada planlamasını yaptı yeşil alan yolunda hem bakanlığın rezerv kararına ve askıya çıkarmış olduğu bakanlık kararlarına itirazlarını yaptı. Hem de rezerv kararını yeni öğrendiği için askıya çıkan planla öğrendiği için yasal dava açması süresi içerisinde yargıya başvurusunu yaptı’’ dedi.
BÜYÜKŞEHİR BAKANLIĞIN PLANLARINI DA YARGIYA TAŞIYACAK!
Kökkılınç, ‘’Büyükşehir bakanlığın askıya çıkardığı planlar için de yargıya başvuracağını açıklayan Kökkılınç; Bir hazırlık var. Onun için de başvurusunu yapacak. Orada gerçekten baktığınızda bütün etrafı yapı sadece beton, çok da önemli bir yerde. Halkın kullanımına yeşil alan olarak kazandırılması halkın da arzusu. Umarım bakanlık bunu dikkate alır yargı sonucunu beklemeden bu kararından vazgeçer ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin almış olduğu yeşil alan planlamasına uyum gösterir ve rezerv kararından vazgeçer’’ dedi.
‘’REZERV ALAN YAPI YAPILACAK ALAN DEMEKTİR!’’
Kökkılınç konuyla ilgili olarak sözlerini, ‘’Bakanlığın planında rezerv alan kararını getirmişseniz, rezerv alan yapı yapılacak alan demektir. Yapı yapacağınız bir yerde ticaret de olur, AVM de olur her şey olur. Depremzede vatandaşlara rezerv alan ayrılmalı, cezaevinin olduğu yer yeşile ihtiyaç duyulan bir yer. Rezerv alan olarak ayrılabilecek çok yer var oralardan bir yerden ayrılması buranın da sadece yeşil alan ve afet toplanma alanı olarak değerlendirilmesi iki amaca da hizmet etmiş olur. Bakanlığın uzlaşıya açık olması gerekir. Son depremden sonra afet toplanma alanlarının önemi yeniden ortaya çıktı’’ diye noktaladı.
‘’BU KARARI ALMAZSANIZ GÖREVİNİZİ KÖTÜYE KULLANMIŞ OLURSUNUZ!’’
İzmir'in Urla ilçesi İskele Mahallesi'ndeki Klazomenai Antik Kenti'ni de kapsayan alan, İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 2018 yılındaki kararıyla '1'inci derece arkeolojik SİT alanından çıkartılıp, '3üncü derece arkeolojik SİT alanı' olarak tescil edildi. Bölgeye ilişkin vatandaşların imar planı değişikliği önergesi, daha önce İzmir Büyükşehir Meclisi'nde reddedildi. Reddedilen teklif, uzun süre ihtisas komisyonlarında kaldıktan sonra ikinci kez eylül ayı meclis toplantısında yeniden gündeme geldi. SİT alanı sınırları içindeki 34 bin metrekarelik alanda imar plan değişikliği önerisi Büyükşehir Belediyesi ekim ayı son oturumunda CHP ve İYİ Parti'nin oyları ile oy çokluğuyla kabul edildi.
Konu İzmir siyasetince CHP ve AK Partiyi karşı karşıya getirirken İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin CHP Grup Sözcüsü Kökkılınç konuya ilişkin açıklamada bulundu, ‘’SİT kurulları Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı. Daha önce İZBB’ne gelmiş planlamayla ilgili 1. Derece SİT alanında olması sebebiyle büyükşehir belediye meclisi bunu kabul etmemiş ama SİT kurulu bunun yapılaşmasına imkan sağlayacak şekilde düzenlediği için konu tekrar meclise geldiğinde tüm kurum ve kuruluşlardan uygun olduğuna dair yanıtlar gelmiş. Sonuçta vatandaşın hakkı olarak karşımıza çıkıyor. Urla zaten yatay yerleşim olan bir yer. Doğayla barışık olarak yerleşime izin veriliyor. SİT kurulu bu konuda uzman bir kuruluş zaten. Biz belediye olarak kendi alanımızı da biliriz. Uzmanlık gerektiren kurum ve kuruluşlarında uzmanlığına saygı duyarız. SİT kurulunun vermiş olduğu karara ki tarihçiler de vardır içinde saygı duyduk. Vatandaşın yasal hakkı olan, imar hukukundan gelen hakkını tanıyarak bu planlama kararını getirdik. Cezaevi ile ilgili karar bütün şehir ilgilendiren bir karar ama Urla’daki karar bir özel mülkiyete ait bir konu. Oradaki özel mülkiyetin yapılaşma hakkı doğmuşsa, siz ben bunu vermiyorum dediğinizde zaten yargıya gittiğinizde sizin aldığınız karar iptal olur. Cezaevini olduğu alanda bir inisiyatif hakkınız vardır. Urla’da özel bir mülkiyet var. Siz Urla’da yasal hakkı tanıyorsunuz. İmar hakkı vermezseniz keyfi davranmış olursunuz. Asla hukuksuz bir durum yok burada. Burada inisiyatif kullanma hakkı yok. Zira SİT kurulunun o konuda yetkinliği var. Büyükşehir kendini yetkin kılamaz. İmar hukukundan sahip olduğu haklarını vatandaşın tanımakla yükümlüdür. Bu konuda yargıya gidilse, zaten SİT kurulu kararlarında bilirkişi incelemesi yapılır. Bilirkişi incelemelerinde de adı üzerinde SİT kurulu o işin uzmanları belirler. Yapılaşmaya uygun mu değil mi diye. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kendini yetkin görmesi zaten mümkün değil. SİT kurulları zaten bu nedenle oluşturulmuş. Vatandaş kim olursa olsun bu şekilde geldiğinde aynı şekilde karar çıkardır. Bu şekilde bu kararı almak zorundasınız, almazsanız görevinizi kötüye kullanmış olursunuz.