Ankara’da 31 yıl önce Angel’s Farm Sanctuary adıyla kurulan ve 7 yıl önce İzmir’in Kemalpaşa ilçesine taşınan ülkenin ilk ve en büyük hayvan çiftliğinin kurucusu Sibel Çakır, 10 yıldır kurban pazarlarını gezerek anlamlı bir mesaiye imza atıyor.
İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'in haberine göre yasak olmasına rağmen kesim için pazarlarda bekletilen gebe, engelli ve yavru hayvanları gelen bağışlarla satın alan Çakır, 4 günde 67 küçükbaş hayvanı kesimden kurtardı. Çakır bu yıl kurtarılan hayvanları da, kurbanlık olarak alındıktan sonra sahibinin elinden Rize’den Trabzon’a kadar yüzerek kurtulan Ferdinand adlı boğanın da yuvası olarak bilinen çiftliğe götürerek yuva verdi.
10 YILDIR KURBAN PAZARLARINI GEZİYOR
Çiftliğin kurucusu Sibel Çakır, kurban pazarlarında 10 yıldır sürdürdüğü gönüllü mesaiye nasıl başladığını anlatarak, “10 yıl evvel komşularımız bayramda kesmek için iki hayvan satın almıştı. O zamanlar kurban pazarları yoktu, sokak ortasında hayvanlar kesiliyordu ve biz de her şeyi görüyorduk. Komşularımızın kestiği iki hayvan da gebeydi. Gözümüzün önünde o yavrular da kesildi. Bu işte dehşet verici bir yanlışlık vardı. İnsanlığa, dine... Hiçbir şeye sığmayan bir durum... Bireysel olarak hiçbir şey yapamıyorum. Devlet değilim, bu yanlışı engelleyemiyorum. O günden sonra her sene kurban pazarlarını gezerek gebe, yavru ve engelli hayvanları kurtarmaya başladım. O zamanlar sosyal medya çok yaygın değildi. Destekçilerimiz de yoktu. Paramın yettiği kadarıyla bir gebe bir de kuzusu olan koyunu alarak çıktım pazardan. Sonrasında desteklerle birlikte bu sayı artmaya başladı. Son 5 yıldır sosyal medyanın çok yaygınlaşmasıyla her bayramda minimum 50 tane hayvanı kurtarıp çiftliğe getiriyoruz” dedi.
GEBE, ENGELLİ, YAVRU VE HASTA...
Bu anlamlı mesai için çiftliğe gelen bağışlarla bayram boyunca 67 küçükbaş hayvanı kurtardıklarını dile getiren Çakır, şunları söyledi: “Pazarlarda ben artık mimlendim. Herkes ismime kadar tanıyor, biliyor. Kimisi hayvanlarını benden saklıyor ki bu sebeple şikayet ettiklerim de oldu. Parasını ödeyip çiftliğe götürmek istediğim hayvanı bana satmak istemeyenler oluyor. Kimisi ‘Ben et yiyemiyorum ama çocuklarımı okutmak için bunları ürettim, kesim yapmıyorum’ diyenler oluyor. Beni görünce sevinenler, ‘Abla bak bunu kurtar’ diyenler de var. Fiyatı yarıya indiren de indirmeyen de var. 4 günde yaklaşık 67 hayvan kurtardık. Yüzde 60’ı gebe, yüzde 20’si yavru, kalanı da engelli ve hasta. Bu sene inek kurtaramadık. Her sene 1 ya da 2 tane inek kurtarıyorduk ama bu sene fiyatlar korkunç. O kadar paramız olmadığı için büyükbaş hayvan kurtaramadık.”
HİÇBİR DENETİM YOK
Her sene kurban pazarlarında karşılaştığı manzaraları da anlatan Çakır, “Satılan 100 hayvandan 80’i hasta! Yani insanlar et yerken hastalanma riskleri var. Eğer o hasta hayvanlar kurban pazarında satılamazsa kasaplara veriliyor. İnsanlar taze ve sağlıklı et yediklerini sanıyorlar. Ama öyle değil. Ne yazık ki pazarlarda hiçbir denetim yok. En sonda gittiğimiz Torbalı Pazarı’nda hayvanlar güneşin altında nefessiz kalmışlardı. Hastalar, öksürüyorlar... Zabıtaya pazarların üzerine en azından gölgelik yapılmasını şart koşmalarını söyledim. ‘Bir şey olmaz onlar birazdan yüklenip götürülür’ dedi. Hayvanlar birbirlerini eziyorlar, rahat hareket edebilecekleri alan yok. Önlerinde yem yok, su yok. Bunların haricinde kesimhaneler zaten tam bir kabus. Madem dini inanca göre bu hayvanlar kesiliyor, o zaman hayvanın kıbleye dönük olması gerekiyor! Hayvanı okşayacaksın, seveceksin, dua edeceksin. Bunların hiçbiri yok. Kurban pazarında iki kadını uyardım. ‘Aldığınız bu kurbanlar hamile. Bunları bana satın’ dedim. ‘Bu bizim kısmetimiz’ diye karşılık verdiler. Kesimhaneler ne hijyenik, ne dine ne de vicdana uygun. Kurban pazarları başlı başına bir eziyet senaryosu. Hayvana da eziyet, oraya gelen insanlara da” ifadelerini kullandı.
KRİZ ÇİFTLİĞİ DE VURDU
Çiftliğin ekonomik kriz sebebiyle kapılarını kapatma noktasına kadar geldiğini ancak sonuna kadar direnmeye çalıştıklarını kaydeden Çakır, “Türkiye’de bizim gibi bir kuruluş yok. Burada 31 yıllık bir geçmiş ve tecrübe var. Elimizden geldiğince çiftliği ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ama birden birçok sektör kriz sebebiyle darbe yedi. Herkes çöküş içerisinde. Biz gönüllü bir kuruluş olduğumuz için daha fazla zorlanıyoruz. Bir çuval yem oldu 400 TL. Bir koyun ayda minimum 2 çuval yem yiyor. Kendi ürettiğimiz ürünler var, satış yaparak gelir elde etmeye çalıştığımız. Bağışçılarımız da var ama belli yüklerimizi üzerimizden alabilecek hayvan dostu sponsorlar bulmamız gerekiyor. Ama hep hayır cevabı alıyoruz. Hala yorulmadan, sıkılmadan ve bıkmadan firmaların kapılarını çalıyoruz. Maalesef henüz bir tane bile olumlu geri dönüş alamadık. ‘Madem para kalmadı satın oradan bir tane boğa’ diyorlar ama o bizim için bir et değil. Bir evlat, bir birey o. Umarım kapılarımızı kapatmak zorunda kalmayız” açıklamasını yaptı. (Çağla Geniş/İlkses Gazetesi)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |