Efes Selçuk’un yanı sıra çevre ilçelerden de birçok katılımcının bulunduğu söyleşide, yerel yönetimler, yerel yönetimlerin işlevi, değişen siyaset anlayışı, ekonomik ve ekolojik krizler karşısında yerel yönetimlerin tutumları konuşuldu.
HALKIN BÜTÜNÜNE DAİR SÖZ SÖYLEMEK ZORUNDAYIZ
Yerel yönetim olarak karşılaştıkları sorunları muhalif bir belediye olma üzerinden örneklendiren Maçoğlu; “Muhalif bir belediye olmak, yapmak istediklerinizin tamamının sizden çıktıktan sonra engellenmesi anlamına geliyor. Biz yerel yönetimi kazandığımızda mevcut sistemin bizimle iletişim kurabileceğini beklemiyorduk. Biz daha çok dayanışma politikası üzerine birlikte iş yapabilme kavramını güçlendiriyoruz. Sistem zor, sistem baskın ama sistem bir o kadar basit, bir o kadar da yenilmeye hazır. Benim her yerde söylediğim bir şey var. Belediye başkanlarının her zorluğu aşabilecek kabiliyette olabileceğini düşünüyorum. Belediye başkanları düz gitmezler, yan giderler ama bir şekilde giderler. Biz halk tarafından seçilmiş yöneticileriz. Bu yüzden halkın bütününe dair söz söylemek zorundayız. Yetki alanınız dışında bir yerlerde köylere hizmet gitmediğinde halk size gelir. Bu durumda “Bana bağlı değil diyemezsiniz ” dedi.
Ovacık Belediye Başkanı olduğu dönemde yaptıkları üretim çalışmaları üzerinden de karşılaştıkları zorlukları anlatan Maçoğlu; “Sağlıklı gıda için Ovacık’ta adım attığımızda küçük taşlar çıktı karşımıza, şimdi kocaman kayalar çıkıyor, önümüzdeki dönemde dağlar çıkacak ama biz buna hazırız. Çünkü bizim yaptığımız şey insanlık adına, doğa adına, yaşam adınadır. Biz herkesin sağlıklı gıda hakkını savunuyoruz” dedi.
KENTE EN YAKINDAN BAKANLAR EN DOĞRUSUNU GÖRENLERDİR
2014 yılından itibaren yerel yönetimlerde bir merkezileşme sürecinin başladığına değinen Başkan Ceritoğlu Sengel; “Olması gereken şu ki, bir yer en ufak birim dâhil olmak üzere yerinden yönetilir. Yerinden yönetim varsa o yer için ekonomik döngü de sağlanır. Sanırım bunu biraz kaybettik. Aldığımız paylardan tutun da mevcut olan çevresel değerlere dahi karar verme yetkisi bile bizde değil. Doğanın korunmasına ilişkin bir şeyin kararını bile bakanlıklar verebiliyor. Doğal olarak kente en yakından bakıp en doğruyu görecek olan yerel yönetimin, mevzuatın gittikçe merkezileşmesine bağlı olarak sadece sıfat tamlaması olarak kalması en büyük problemimiz” dedi.
Yerel yönetim kavramını dünyada değişen siyaset anlayışı üzerinden değerlendiren Başkan Maçoğlu; “Son otuz yılda kapitalizm krizlerle boğuşmaya başladı. Pandemi ve sonrasında yaşanan süreç ile dünya bu krizleri aşamaz hale geldi. Son 500 yılda tatlı suların %30’u yok oldu, son 50 yılda da tatlı suların yine %30’u yok oldu. Bu kadar hızlı tükenen bir dünyayı bu sisteme mi bırakacağız. Devlet dediğiniz halktır. Kamudur devlet. O zaman halksa devlet yönetimi halkın ele alması gerekir. Aksi takdirde dünya daha da çok kaybedecek, dünya daha da çok kötüleşecek, dereler kuruyacak, ağaçlar yok olacak, zeytinler kesilecek. Bütün madenler, tekellere satılmaya başlanacak ve kamucu bir anlayış ortadan kalkacak. Bu da doğanın, yaşamın sonu demektir. Böyle bir anlayışın artık bu sistemde tutmayacağını hepimiz biliyoruz. Şunu da hiçbir zaman unutmayalım; “Kurtuluş bizim ellerimizde, kendi ellerimizde. Başkasından beklememize gerek yok” dedi.
Halkın, yerel yönetimin önemli bir unsuru olduğunun altını çizen Başkan Ceritoğlu Sengel; “Her halk kendini neye layık görüyorsa, nasıl yönetilmek istiyorsa onun için mücadele etmeli. Mücadele etmeden sonuç almak mümkün değil. Yan yana durup bir duruş göstermek en kıymetlisi. Bir arada durup aynı fikirde olanların yoldaşlık etmesi gerekiyor. Biz kendi özelimizde üç yıl boyunca halkla neler yaptık diye düşününce, taş ocağı, mermer ocağı, jeotermal, Havutçulu, Gökçealan için bir mücadele içindeydik. Bu mücadelenin içinden galip bir şekilde çıkmamızın tek bir sebebi vardı. Çünkü bu topraklara sahip çıkanlar bu topraklarda yaşayanlardı. Biraz daha bunun üzerine gidebilmemiz lazım. Toprağımıza sahip çıktığımız sürece bunların hepsini ortadan kaldırabileceğimizi düşünüyorum. Biz sadece ufak bir destek oluruz ama esası halktan geçer” dedi.
ÖNCE SELÇUKLU ÜRETİCİ
Ekonomik ve ekolojik krize karşı üretimin önemine dikkat çeken Maçoğlu; “Siz kendi topraklarınızda üretim yapmazsanız o topraklara gelip sahip çıkarlar. Sandıkta sakladığımız, dedelerimizden kalan o tohumları çoğaltmamız lazım. Türkiye’nin 25 yerinde bizim kooperatifimize bağlı satış noktaları var. Türkiye’de 30 şehirde üretim yapıyoruz, 110 kooperatifle ortak çalışıyoruz. Bizim tek bir hedefimiz var; bütün şehirlerde kooperatiflerle ortak kooperatif birlikleri kurarak bunların karşısında başka bir üretim, başka bir gıda” mümkün diyebilmek. Bizim yaptığımız şey insanlık adına, doğa adınadır. Bizim yaptığımız sağlıklı gıda hakkını savunmaktır. Eğer bu ülkenin ürettiği bir şeyi alıyorsanız siz de üreticisiniz. Sizin de önce Selçuk’taki üreticiyi desteklemeniz lazım. Eğer bunu yapmazsak üretici tükenmeye başlar. Bu ülke topraklarında kim çimlenmeye dair bir çaba harcıyorsa bizim ona destek vermemiz lazım. Sağlıklı nesiller istiyorsak sağlıklı gıda üretimini desteklememiz lazım” dedi.
Efes Selçuk’ta ihracata yönelik bir üretim olmasına rağmen kullanılan konvansiyonel tarım yöntemlerine karşı Efes Tarlası Yaşam Köyü’nü hayata geçirdiklerini belirten Başkan Ceritoğlu Sengel; “Belediyelerin esas itibariyle belediyecilik noktasında yapacağı işler bellidir. Ama bence bir yerde yaşayanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi, çocukların geleceğini kurtarabilmek, sağlıklı yarınlar adına attığımız adımlardır. Bazılarının dediğinin aksine gerçekten belediyecilik yaşam kalitesini yükseltmektir” dedi.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |