“Teneffüslerde yalnız başıma otururdum. Beni kızdırır, alay ederlerdi; insanlar acımasızdı.”
“İnsanların davranışları bana garip geliyor. Yalan söylüyorlar, birbirleri hakkında kötü konuşuyorlar... Sonra da hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ediyorlar. Ben neysem oyum! Bu da beni problemli konumuna sokuyor. İnsanların yalanlarını yüzlerine söylediğim için beni istemiyorlar.”
“Otizmli bireylerle iletişim kurarken bir anda fazla bilgi vermemelisiniz. Çünkü beyinleri yavaş işliyor. Kısa ve öz olmanız gerekir.”
“Aşk, birini olduğun gibi kabul etmek ve kötü günde birlikte savaşmaktır. Kolay değil ama gerçekten birini seviyorsan bu olabilir.”
Bu sözler Hollanda’da yaşayan 35 yaşındaki Birsen Başar’a ait... Birsen, okul hayatı boyunca diğer öğrenciler ile iletişim kuramadığı için teneffüslerde yalnız kaldı, sırasında hep yalnız oturdu. Ailesinin desteğiyle eğitimini sürdüren Birsen’in katıldığı grup terapilerine rağmen sorunları hiç tükenmedi. Ta ki 21 yaşında, otizm teşhisini alana dek… Birsen, otizm teşhisi konulduktan sonra kendisini daha iyi anlamaya başladı. İnsanların da otizmi anlamaları için hayatına dair kitaplar yazdı, seminerler verdi. Hayatı ve insanları algılayışındaki farklılıkları anlatabilecek beceriye sahip olan Birsen, 4 dil biliyor, yaşadığı kentin belediyesinde çalışıyor ve günlük yaşamını tek başına sürdürüyor. Birsen, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nde otizmin iç dünyasını İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'e anlattı.
TENEFÜSLERDE YALNIZ OTURURDUM
Birsen Başar, 1986 yılında Hollanda’nın Breda kentinde dünyaya geldi. Sosyalleşme konusunda yaşadığı zorluklar nedeniyle okul hayatı boyunca hep yalnız bir çocuk oldu. Sınıf arkadaşları onu ya dışlıyor ya da kızdırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Yüksek öğrenimini işletme alanında yapan Birsen için üniversite dönemi de hiç kolay olmadı. Neredeyse hiç konuşmadığı için hocaları ve sınıf arkadaşları tarafından uyarılıyordu. Hatta bir defasında hocalarından biri, “Sen konuşma özürlü müsün?” diye sordu. Üniversiteyi bitirmeden 2,5 ay önce otizm teşhisi konulan Birsen, çocukluk yıllarından itibaren yaşadığı yalnızlığı şu sözlerle anlattı: “Farklı olduğumu ilk anladığımda 9 yaşındaydım. Yalnız kaldım, nasıl arkadaşlık kuracağımı bilmiyordum. Kurmak istediğim zamanlarda da hep yanlış şeyler söyledim ve reddedildim. Kızdırdılar, alay ettiler. Küçüklüğümden bu yana hiçbir şey değişmedi hala o farklılığı hissediyorum. Şimdi de arkadaşım olsun istiyorum ama çocukken bu eksiklik daha zoruma gidiyordu. İnsanlar acımasızdı. Liseye geçtiğimde kimseyi tanımıyordum. Teneffüslerde yalnız başıma otururdum. Sınıftakilerin yanına gitmek istesem de ne yapacağımı bilemezdim. Öğretmenler dersten sonra çıkıp giderdi, onlarla da bir bağımız yoktu. Hala daha sosyalleşme konusunda zorluklar yaşıyorum. Otizmli bireylerde sosyalleşme alanındaki sorunlar hayat boyu devam eder. Bu sadece çocukluk yaşlarında yaşanılan bir problem değil. İnsanlarla sosyalleşme problemim hiçbir zaman geçmeyecek. Bu da benim en büyük sorunlarımdan biri.”
OTİZMİN İÇ SESİ
21 yaşındayken otizmli olduğunu öğrenen Birsen, kitaplar okuyarak ve başka otizmli bireylerle tanışarak kendini daha iyi tanımaya başladı. 2010 yılında birinci kitabı olan ‘Ben de artık fark edilmek istiyorum’ yayınlandı. Bu kitapta otizm teşhisini alana dek yaşadığı zorlukları anlattı. Hayatının otizm teşhisi aldıktan sonraki dönemini ise 2013’te ‘Otizmle ile yaşamak’ ve 2015’te ise ‘Otizm benim dünyam’ adlı kitaplarında anlattı. Otizm konusunda kendini eğitmek için, 2011 ve 2014 yılları arasında Belçika’da otizm uzmanlığı bölümünü okudu. Mezun olduktan sora otizmli bireylere profesyonel bir şekilde rehberlik yapmaya başladı. Şu an sosyal hizmetler alanında ikinci üniversitesini okuyan Birsen, 2009’dan beri Breda Belediyesi’nde çalışıyor. Pek çok ülkede otizm alanında verdiği seminerlerle tanınan Birsen, “Salgın sebebiyle otizm alanında düzenlediğim seminerlere 1 yıl ara vermek zorunda kaldım. Şimdilik online olarak devam ediyorum. Türkiye için iki tane deneme semineri yaptım ve iyi geçti. Otizm Farkındalık Haftası’nda Hollanda’da 5 günlük bir program yapacağım. Şimdiye kadar verdiğim seminer sayısı bini geçmiştir sanırım. Seminerlerimde kendi hayatımı anlatıyorum insanlara. İnsanlar bu sayede çok şey öğrendiklerini söylüyorlar. Sosyal hizmetler alanında iş arıyorum. Her yere soruyorum. Tecrübem olmadığı için kabul etmiyorlar. Bu sebeple kendimi dışlanmış hissediyorum. Bence otizmli olduğum için beni işe almıyorlar. O anlarda otizmli olduğuma lanet ediyorum. Seminerler veriyorum, kitaplar yazıyorum. Üstüne bu konuyla ilgili üniversite okuyorum ama işyerleri bana şans vermiyor. Bu duruma moralim bozuluyor” diye konuştu.
MAALESEF İNSANLARI ANLAMIYORUM
“Beni en çok mutlu eden şey yaptığım projelerin başarıyla sonuçlanması. En çok üzen şey ise insanların yalan söylemesi” diyen Birsen, “Hedefim otizm alanında dünyaca tanınan önemli bir insan olabilmek. Ben maalesef insanları pek anlayamıyorum. Tüm davranışları bana garip geliyor. Dediklerini yapmıyorlar, yalan söylüyorlar, birbirleri hakkında kötü konuşuyorlar... Sonra da hiçbir şey olmamış gibi birbirleriyle konuşmaya devam ediyorlar. Ben ise neysem oyum! Bu da beni problemli konumuna sokuyor. İnsanların yalanlarını yüzlerine söylediğim için beni istemiyorlar. Teşhis konulmadan önce insanlar otizmli olduğumu düşünmezdi. Zaten benim otizmli olup olmadığım suratımdan belli olmuyor ki. Eğer otizm teşhisi konulmasaydı insanlar benim otizmli olduğumu bilmezdi. Sadece biraz kaba ve sert biri derlerdi. Ben de düzenimin ve her şeyin aynı kalmasını isterim diğer otizmliler gibi ama bu pek mümkün olmuyor. Hep aynı yemekleri yemem çünkü bıkarım. Hep aynı giysileri giyerim. Hep aynı konuyla yani otizmle ilgilenirim. Aynı yerlere gitmem hep, ondan da sıkılırım. Her şeyin aynı kalmasını isterim ama. Yaşlanmak istemem hep böyle kalmak isterim. Saçımı hiç değiştirmem, hep aynı markanın ürünlerini kullanırım. Benim en büyük takıntım otizm. Hep bununla ilgileniyorum. Projelerim var, boş zamanımı hep bu konuya ayırıyorum. Birisiyle bir tatsız bir olay yaşadığımda kafama hep takılır. Ne demek istedi, ne olacak, ne diyecek, kızdı mı bana gibi... Bu gibi soruları hep takıntı yaparım” ifadelerini kullandı.
EĞER GERÇEKTEN SEVİYORSAN...
Otizmli ailelerine ‘içeriden bir ses’ olarak tavsiyelerde bulunan Birsen, “Aileler teşhis konulunca hep, ‘Nasıl daha iyi olur, otizmi nasıl yener...’ gibi şeyler düşünüyorlar. Oysa ki otizm yenilmez. Aileler biraz da kendilerine bakmalılar. Kendilerine iyi bakıp, psikolojilerini güçlü tutmaları lazım ki çocuklarına yardımcı olabilsinler. Hepsi çocuklarını eğitime gönderiyor ‘iyi’ olsunlar diye ama aileler yardım etmezse eğitimler faydasız olur. Yardımcı olurlarsa çocuğun başarma gücü daha da yükselir. Otizmli bireyler dünyayı farklı algılar. Sosyal iletişim alanında değişik davranırlar. Otizmli bireylerle iletişim kurarken bir anda fazla bilgi vermemelisiniz. Çünkü beyinleri yavaş işliyor. Kısa ve öz olmanız gerekir” dedi.
Uzun süreli bir birlikteliği olan Birsen, ‘aşk’ üzerine ise şunları söyledi: “Aşk, birbirini olduğun gibi kabul etmek, kötü günde birlikte savaşmaktır. Kolay değil ama gerçekten birini seviyorsan bu olabilir. Bir erkek arkadaşım var. İlişkimiz uzun zamandır devam ediyor. Aramız bazen iyi bazen de kötü... Korona yüzünden kötü zamanlarımız oluyor ama bu her ilişkide olur. Onun bazı beklentileri oluyor. O değişiklikleri seviyor, ben sevmiyorum. Nasıl olacak ben de bilmiyorum.” (Çağla Geniş / İlkses Gazetesi)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |