Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - Türkiye 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği seçimler için sandığa giderken parlamentoda çoğunluğu Cumhur İttifakı sağladı.
2. tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise seçmen 28 Mayıs’ta tercihini Millet İttifakı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile girdiği yarışta Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yana kullandı.
Erdoğan 3. kez Cumhurbaşkanı seçilirken muhalefet cephesinde ise büyük bir hayal kırıklığı yaşandı.
Ekonomik kriz, pandemi, 11 ili etkileyen büyük depremler ve iktidarın 20 yılı aşan yıpranmışlığı kamuoyunda seçmenin tercihini değişimden yana kullanacağı fikrini oluştururken beklenen olmadı.
Siyasal Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun Milleti İttifakı’nın hatalarını masaya yatırırken, AK Parti’nin ve Erdoğan’ın seçim zaferini Türkiye’nin sosyolojisi ile anlattı.
Siyaset Bilimci Tosun ayrıca İç Aanadolu’da yıllardır değişmeyen tercihleri ‘göreli yoksulluk’ kavramı, aile ve sosyal çevre bağları ile açıklarken Sinan Oğan ve Ümit Özda’a oy veren seçmenin ikinci tur kararı ile ilgili de değerlendirmede bulundu. Prof. Dr. Tosun, ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır’ fenomeni yıkıldı mı? ve ‘Z kuşağı muhalif’ argümanı çöktü mü?’ sorularına da yanıt verdi.
"NÜFUS KÜÇÜLDÜKÇE ERDOĞAN’A DESTEK ARTIYOR, BÜYÜK KENTLERDE KILIÇDAROĞLU"
Siyaset bilimci Tosun, ‘Millet İttifakı nerede hata yaptı?’, ‘Kampanya stratejisi yanlış mıydı?’ sorusuna yanıt vererek başladığı değerlendirmesinde, "Ben Millet İttifakı’nın hatasından kaynaklanan bir durum olduğunu çok fazla düşünmüyorum. Toplumun sosyolojik yapısı ile bir de Erdoğan ile seçmenin kurduğu güçlü ilişki ile ilgili 2002’den bugüne Erdoğan’ın ile seçmenin bir ilişki kurmuş. Bu ilişki güven alanı içinde kendisini hissetmesine yol açmış. Çünkü parti yüzde 30-35’e düşüyor ama Cumhurbaşkanlığını yüzde 52 ile kazanıyor, tabu bunda ittifakların da etkisi var. Burada MHP, YRP onların desteği önemli seçmenini ama son tahlilde bu süreçte kampanya döneminde çok ciddi anlamda eşitsiz bir süreç yaşandı. 14 Mayıs öncesinde özellikle buna da şaşmamak gerekir. Tabloya bakıldığında oy desteği anlamında Türkiye’nin seçim coğrafyasında 2‘li bir yapı dikkat çekiyor. Genel seçim için düşündüğümüzde. Bir tarafta kıyılarda güçlü bir Millet İttifakı desteği var. Güneydoğu’da yine Yeşil Sol’a yönelen bir kitle var. Orta Anadolu, Karadeniz’de Cumhur İttifakı güçlü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bakıldığında 2’li bir ayrışma var. Ayrışmanın bir tarafında Türkiye’nin nüfus açısından büyük kentlerinde nüfus açısından en büyük ilk 5 kentte de, ilk 10 kentte de, ilk 15 kentte de Kılıçdaroğlu’na yönelik destek Erdoğan’a yönelen destekten daha fazla. Nüfus küçüldükçe Erdoğan’a destek artıyor. Bunun nedeni, bir yandan sosyolojik yapı ile ilgili siyasi-kültürel değerler ile ilgili. Yerleşim yeri küçüldükçe o kesimin medya dışında dış dünya ile iletişimi daha sınırlı. Sosyal kontrol, aile, akrabalık bu ilişkiler ile kalan bir sosyal etkileşim var ama büyük kentlerde durum farklı. Büyük kentler, küçük kentler bir tarafta Batı bir tarafta Anadolu şeklinde özellikle Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarında bir kamplaşma dikkat çekiyor. Bir de var olan ekonomik krizden etkilenme düzeyi büyük kentlerdeki seçmenler için çok daha fazla hissediliyor. Dayanışma ilişkileri o kadar güçlü değil. Yaşama şartları daha ağır. Başta kiralar olmak üzere ama yerleşim yeri küçüldükçe dayanışma ilişkileri güçlü. İhtiyaçlar da daha sınırlı olduğu için bu krizin etki düzeyi oradaki insanlar için o kadar fazla değil. Bir de Erdoğan’ın karizmatik liderliği, seçmenle kurmuş olduğu bağ o da etkili. Özellikle küçük yerleşim yerlerinde milliyetçi-muhafazakar değerler seçmen tercihlerinde değişimi sınırlıyor" ifadelerine yer verdi.
İÇ ANADOLU’DA TERCİHLERİN DEĞİŞMEMESİNİN NEDENİ: GÖRELİ YOKSULLUK!
İç Anadolu’da seçmenin tercihini yine AK Parti ve Erdoğan’dan yana kullanması hakkında konuşan Prof. Dr Tosun, bu bölgede Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve DEVA’nın etki alanına ve 3 parti için konuşulan ‘ittifak içi ittifak’ formülüne de değindi, bölgedeki değişmeyen oy tercihlerini, ‘göreli yoksulluk’ kavramı ile açıkladı.
Prof. Dr. Tosun, "Kutuplaşmanın ürettiği bir sonuç olarak tek başına okunamaz. Değerler farklılaşması olarak düşünmek lazım. Siyasal-kültürel değerler farklılaşması Anadolu’daki sosyal yapı. Burada Saadet Partisi, DEVA ve Gelecek Partisi ittifak içinde ittifak olarak girseydi de bu sonuç kolay değişmeyecekti. Çünkü bu partilerin Anadolu’da Millet İttifakı adına seçim sonuçlarını değiştirecek bir etkisi yoktu. Matematikle de kazanılamayacaktı. Siyasal temsil adına bu partilerin vaatler seçmen satın almadı. Erdoğan’a olan güven nedeni ile terci değiştirmiyor. Kolay bir şey değil de değil. Seçmen tercihi sadece vaat ile değişmiyor. Zaten aileden, anne-babadan aktarılan tercihler var, küçük yerleşim yerlerinde sosyal çevre etkisi var. Bu ekonomik krizin seçmen tercihinde etkisinin sınırlı kalmasını göreli yoksulluk kavramı ile açıklayabiliriz. Göreli yoksulluk dediğimiz şey de; Büyük kentlerde ekonomik krizi hissetme ile küçük kentlerdeki hissetme derecesi farklı. Bir de neye göre ve kime göre yoksulluk? Büyük kentteki birisi için yılda en az bir kere tatile çıkamadığı takdirde bunu yoksulluk olarak algılıyorsa ya da sanat faaliyetlerine katılamamayı yoksulluk olarak algılıyorsa küçük kentlerdeki seçmenler için yoksulluk en temel ihtiyaç maddelerine erişim imkanı yoksa yoksulluk olarak algılanabilir. Öyle bir sorun da olmadığı için bu sosyal yardımlar, sosyal çevre dayanışması iktisadi olarak küçük yerleşim yerlerinde böyle bir yoksulluk algısı farklılaşması var’’ dedi.
"İSTANBUL’U KAZANMAK DEĞİL…’’
‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır’ fenomeni yıkıldı mı? sorusunu yanıtlayan Tosun, ‘’Evet. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde Kılıçdaroğlu’na destek daha fazla olsa bile bu oy desteği bir adayı aşırı biçimde öne çıkarmadığı için İstanbul, Ankara ve İzmir’de birinci olmak oy makasının çok açık olması lazım. Mesela 3 büyük kentin kayıtlı seçmen sayısı dikkate alındığında diğer kentlerle karşılaştırıldığında nüfusun 3’te 1’ine veya 4’te 1’ine denk geliyor. Orada da tercih farklı olmadığı için yani fark atamıyorsanız İstanbul’da seçimi kazanamıyorsunuz. İstanbul’u kazanmak değil İstanbul’da rakibe karşı çok güçlü olmak ancak Türkiye’yi kazandırabiliyor’’ diye konuştu.
"ANADOLU OY TERCİHİ KUŞAKLAR ARASINDA DEĞİŞMİYOR"
‘Z kuşağı muhalif’ argümanı çöktü mü?’ sorusunu yanıtlayan Tosun, ‘’Bunun için daha derinlemesine seçmen tercihlerine bakmak lazım. Alan çalışması yapmak lazım. Büyük kentlerde böyle bir Z Kuşağı özellikle ağırlıklı olarak muhalefet adayına vermiş olabilir ama Anadolu’daki aday tercihlerinde kuşaklar arasında farklılaşma çok fazla olmadı diye düşünüyorum. Nedeni de; aday ve parti tercihlerinde aile etkisi ile sosyal çevre etkisi. Anne-babanın yapmış olduğu tercih doğrultusunda bilimsel çalışmalara göre çocuk da yüzde 60-70 oranında çocuk da tercihte bulunuyor. Bunun bir alan araştırması ile tespit edilmesi gerek’’ ifadelerini kullandı.
"OĞAN VE ÖZDAĞ OYLARI ADAYLAR EŞİT DAĞILDI"
Seçimlerden önce birlikte Ata İttifakı’nı kuran ve Cumhurbaşkanı adayı olarak Sinan Oğan’ı belirleyen Zafer Partisi Lideri Özdağ ve Oğan 28 Mayıs’a gelindiğinde farklı konumlarda pozisyon aldı. İki ismin oyları 2. turda eşit şekilde dağılmış gözüküyor. Erdoğan’ın kazanmasında bir değişken oldu mu iki ismin tavırları?
Tosun, "Tabi. Araştırmalar daha ağırlıklı olarak Kılıçdaroğlu’na yöneleceklerine işaret ediyordu ama öyle olmadı eşit dağıldı. Eşit dağılmanın etkisi ile yansıması da eşit oldu. İlginç olan bir şey var Güneydoğu Anadolu’da 14 Mayısa göre katılım düştü fakat katılım düşmesine rağmen sandığa gidenler içinde o bölgede Oğan’a oy veren yine sandığa girmiş gibi görünüyor. Şuna baktım o illerde seçime katılan seçmene miktarı ile Erdoğan’a destek miktarı arasındaki ilişkiye, Erdoğan’ın aldığı oy miktarı Sinan Oğan’ın o bölgede almış olduğu oy kadar. Dolayısıyla Güneydoğu’da Oğan oyları muhtemelen güvenlik görevlileri falan da ağırlıklı olabilir Erdoğan’ gitmiş. Bölge seçmenin sandığa gitmemesi 500 bin civarında katılım düşmesi dikkat çekiyor, Türkiye’de 2 milyon civarında neredeyse bunun 4’te 1’i Güneydoğu’da yaşandı" diye konuştu.
"CUMHUR İTTİFAKI SOSYAL MEDYAYI DAHA ETKİN KULLANDI"
‘Millet İttifakı ne yapmalıydı ve yapmadı?’ sorusuna yanıt veren Prof. Dr. Tosun, ‘’Sosyal medya çok daha etkin kullanılabilirdi. Şimdi yeni yayınlanan bazı sosyal medyada analizler var. Sosyal medyayı etkin kullanma anlamında Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ın taraftarları çok daha etkin kullanmış. Özellikle kampanya sürecindeki güvenlik, beka, istikrar söylemi sosyal medyada Facebook’ta İnstagram’da özellikle ayrıntılı bir şekilde işlenmiş. Türkiye’de toplumda istikrar, güvenlik ve güçlü devlet algısı çok önemli. Sosyal medya daha etkili bir şekilde kullanılsaydı bu destekte bir artış olabilirdi. Pozitif bir strateji vardı bu olumludur ama bunu devlet güvenlik ve beka ile ilişkilendirerek sunmuş oldularsa sosyal medyada başa baş bir rekabet olabilirdi o biraz eksik kalmış görünüyor’’ diyerek sözlerini noktaladı.