Gizem TABAN/GERÇEKİZMİR- Türk Mühendisler Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından düzenlenen Sosyal Belediyecilik ve Yerelde Kalkınma temalı söyleşi Tepekule Kongre Merkezi’nde gerçekleşti.
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in konuşmacı olarak davet edildiği söyleşiye yoğun bir katılım oldu. İsmi CHP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için geçen Soyer, İzmir’e yönelik önemli mesajlar verirken, Soyer’in konuşması esnasında katılımcılar alkışlarla “Başkan Tunç Soyer” sloganı attı.
Konuşmasının bitmesinin ardından katılımcıların sorularını cevaplayan Soyer’e program bitiminde, Türk Mühendisler Mimarlar Odaları Birliği İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından plaket ve çiçek takdim edildi.
Etkinliğe TMMOB İzmir Şube Başkanı Gürkan Erdoğan, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ve KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Mustafa Güven de katılım sağladı.
ERDOĞAN : “DÜN YANYANA YÜRÜDÜKLERİMİZLE BUGÜN DE YANYANAYIZ”
Etkinliğin açılış konuşmasını TMMOB İzmir Şube Başkanı Gürkan Erdoğan yaptı. Erdoğan , “Bu kentin bir yukarıda bir de aşağıda olanları vardır. Yukarıda duranlar, bunlarla iletişim kurmak çok daha kolaydır, bu insanların kendi kişisel çıkarları vardır. Çok daha hızlı harekete geçirip, çok daha hızlı siyasetçiye yardımcı olabilirler. Bir de aşağıdakiler vardır, projesini çizen inşaat mühendisleri, şantiyede ekmek parası için çabalayan insanlar… Bunların bir kitle örgütleri vardır, İnşaat Mühendisleri Odası ve bağlı olduğu TMMOB… Biz belki yukarıdakiler kadar hızlı hareket edemiyoruz, zor bir topluluğuz. İdare etmek belki bir kat daha zor. Ama hepimizin bu kente dair ortak kaygıları, ortak talepleri var. Bunları biz mümkün mertebe bu görevlere talip olanlara, bu görevlerde bulunanlara iletmeye çalışıyoruz. Siyasetçinin zor ikilemi aslında bu yukarılarda oturanlarla, TMMOB, DİSK, KESK gibi kitle örgütleriyle mi iş yapacak, yoksa yukarıda oturanlarla mı iş yapacak… Bu zor bir ikilem ama siyasetçinin bize göre zoru seçmesi gerekiyor. Zoru seçenler bir yerden sonra mutlaka kazanıyor. Bizim etkinliğimize gelirsek, dün yan yana yürüdüklerimizle bugün de yan yana yürüyoruz. Bugüne kadar etkinlikleri yaptığımız Tunç başkanımızla bugün de yan yanayız, yarın da yan yana olacağız. Eğer biz, bugün çeşitli görevlere aday olan siyasetçileri, belediye başkanlarını demokratik kitle örgütleri olarak bizim için dayanışan insanları yalnız bırakırsak o zaman o insanlar bu kentin yukarısındaki insanların lütfuna kalıyor. Bu anlamda bu etkinliği çok anlamlı buluyorum. Gelen herkese çok teşekkür ediyorum ” diye konuştu.
KRİZİN ÇÖZÜMÜ DEMOKRASİ VE YERELLEŞME
Erdoğan’ın konuşmasının ardından sahneye çıkan Başkan Soyer ise konuşmasına Türkiye’de yaşanan ekonomik krize dikkat çekerek başladı. Soyer konuşmasında şunları söyledi :
Merkezi hükümet politikaları ile bugünkü insanlığın yüz yüze olduğu krizlerle başa çıkmak mümkün değil. Ancak kentlerde üretilen çözümler, insanların derdine derman olan çözümler haline geliyor. Burada yeni bir hikaye ile karşı karşıyayız. Bu çözümlerin olabilmesi için iki önemli şart var. Biri demokrasi biri de yerelleşme... Demokrasi ile ilgili, belki de tüm dünyada karşılaşılan sıkıntının gerçek panzehiri… Burada Türkiye’ye dönük bir fotoğraf sizinle paylaşmak istiyorum. Türkiye’de bu global krizlerin ötesinde çok daha derinleşen ekonomik bir kriz var. Bu krizle ilgili şöyle öngörülerde bulunuyor, 7-8 yıl sürecek ve Türkiye’nin gayri safi milli hasılası 800 milyarlardan 500 milyar dolarlara düşecek ve çok enteresan rakamlar var. Konda’nın ve Metropol şirketinin yaptığı değerlendirmelere göre son Ekim ayı içerisinde Türkiye’de sadece yüzde 12’nin geliri giderinden fazla olmuş. Yani yüzde 88 gelirinden fazla gider yapmış. Yine Metropol’ün araştırmasına göre yüzde 66 geçen aya gre daha çok borçlanmış. Türkiye nüfusunun yüzde 80’i bu tabloyu ekonomik kriz olarak tanımlıyor. Yüzde 40’ı siyasetten umudu kesmiş. Bu rakamlar bize çok net bir şey gösteriyor. Önümüzdeki 7-8 yıl içinde çok ciddi bir daralma, küçülme ve yoksullaşma bizi bekliyor. Bu tablo bir tarafta dursun başka bir tablodan da bahsedeceğim.
ORTAK BİR BAŞARI HİKAYESİ ORTAYA KOYMAK ZORUNDAYIZ
En az 3 tane Türkiye var. Bir tanesi Trakya’dan başlayarak Ege kıyıları, Akdeniz’e kadar uzanıyor. İkincisi bütün Orta Anadolu’yu ve İç Anadolu’yu en geniş şekliyle düşünün, Karadeniz’i de içine alan bir coğrafya… Bir de Doğu ve Güneydoğu coğrafyası var. Bu 3 coğrafya 3 ayrı kültüre, ideolojiye sahip. Seçim sonuçlarına bakarsak, Ege kıyılarını, Trakya’yı içine alan coğrafyada CHP’nin yüzde 50’in üzerinde oyu var. Orta Anadolu dediğim en geniş coğrafya AKP’nin yüzde 50’den fazla oyu var. Güneydoğu ve Doğu dediğim coğrafyada da HDP’nin yüzde 50’den fazla oyu var. Seçim sonuçlarına yansıyan bu tablo şuna da tekabül ediyor. ilk coğrafyada Atatürkçü laik modernler olarak tanımlanan, Ortada muhafazakar dindar olarak tanımlanan, diğerinde de kürt olarak tanımlanan kültürel bir bölünme var. Belki daha fazla Türkiye var, belki Suriyeliler tek başına 4. Bir Türkiye artık bilmiyorum. Ama bir şey biliyorum. Türkiye bu yaklaşmakta olan, her gün içine girmeye daha çok devam ettiğimiz büyük ekonomik krizle bu kadar ayrışmış bir Türkiye olarak başa çıkamaz. Üç, dört Türkiye ile biz bu global krizden, ekonomik krizden çok daha fazla yara alarak çıkarız. Onun için mutlaka ve mutlaka yeni bir gelecek tahayyülü, ortak bir başarı hikayesi ortaya koymak zorundayız. Başka çaremiz yok. Çünkü aksi takdirde bu daralma, küçülme kimsenin gözünün yaşına bakmayacak. Hepimizin üzerinden silindir gibi geçecek. Türkiye’de de bu hikayenin çaresi demokrasi ve yerellikle başa çıkılabilecek bir hikaye...”
PANZEHİR SOSYAL DEMOKRASİ
Sosyal demokrasinin önemini vurgulayan Soyer konuşmasına şöyle devam etti :
Bugün sosyal demokrasiye tarihte hiç olmadığı kadar çok ihtiyaç var. Popülizm ve aşırı milliyetçiliğin hızla yükseldiği bu can yakıcı konjonktür panzehiri sosyal demokrasiden başka bir şey değil. Sosyal demokrasi, insanlığın, diktatörlükler, savaşlar ve büyük acılar pahasına ortaya koyduğu en insani yaşam modeli… İnsanoğlunun yeryüzünde refahını arttıran eğitim, sosyal haklar, sosyal güvenceler, sendikal haklar gibi alanlarda elde edilen tüm tarihsel kazanımlar, eşitlik, adalet ve özgürlük alanında aşılan tüm merhadeler sosyal demokrasi mücadelesinin zaferidir. Sosyal demokraside yapılabileceklerle ilgili 3 tane yol haritası tanımlanabilir. Bir, yoksul ailenin emek miktarını arttırmak. İki, arz edilen emeğin bilgi ve becerisini geliştirerek nitelik ve kalite kazandırmak… Üç, yoksulların kendi aralarında bir dayanışma duygusu geliştirerek bir popülite oluşturmaları ve böylece bir güç kazanmaları mümkündür. Kadınların ürettiklerini satabilme imkanı yaratılması, üniversitelerle işbirliğini arttıracak sertifika programları yapılması, üretimi arttıracak kooperatiflerin kurulması… Bu anlattığım önermeler Seferihisar’da izlediğimiz bir yol haritası oldu. Öncelikle kentin tüm kılcal damarlarına nüfuz ederek bizden olan ya da olmayan diye bir ayrım yapmadan kadınların, gençlerin ve çocukların hayatına dokunmalı, onların hayatlarını iyileştirecek çareler üretmeliyiz. Vatandaşla doğrudan iletişim içinde, doğrudan hayatlarına müdahil olmak, sorunu çözemesek de çözme irademizin samimi olduğunu göstermek zorundayız. Aslında bu hikaye, katılımcılığı, şeffaflığı mümkün kılan, kenti ortak akıl yönetmeye imkan veren, kentin arka sıralarındakilere öncelik veren bir siyaset anlayışı geliştirmeyi ve bir yerel yönetim anlayışını oturtmayı gerektiriyor. Değişen dünya düzeniyle paralel olarak değişimi yakalamak için sosyal demokrasi 4.0’ı yaratmak ve bu değişime uygun bir ekonomik, siyasi düzeni yeniden kurmak gerekiyor.”
İZMİR’DE YEPYENİ BİR GELECEK İNŞA EDİLEBİLİR
İzmir’e yönelik önemli mesajlar veren Soyer şunları söyledi :
İzmir neden bu hikayede çok önemli bir rol üstlenebilir? İzmir nasıl olurda Türkiye’yi değiştirebilir? İzmir yüzlerce yıldır bir liman kenti ve Akdeniz çanağının en güçlü liman kenti… İzmir tek başına Akdeniz çanağının ticaret hacminin yüzde 30’unu yaparken İstanbul yüzde 12’lerde, İskenderiye, Beyrut yüzde 2-3’lerde… Bu büyük liman kenti olmak İzmir’e bir yaşam kültürü getirmiş. Çünkü liman kentinde pastayı büyütmek paylaşmaktan geçer. Onun için İzmirli, Ermeni’siyle, Fransız’ıyla, Levanten’iyle komşu olarak, paylaşmayı becererek şehri büyütmüşler. Şehir olağanüstü büyük artı değerler yaratmış. Şehir güzelleşmiş ve bir arada yaşama kültürünü beraberinde getirmiş. Türkiye’nin herhangi bir yerinden gelen vatandaş, örneğin Kayserilidir ama İzmir’de 6 ay sonra İzmirliyim demeye başlar. Çünkü o yaşam kültürü sarar sarmalar. Bu birinci özelliği İzmir’in çok güçlü bir özelliğidir. İkinci özelliği ise İzmir aslında Anadolu’nun ve bütün Doğu’nun, Batı’ya açılan kapısıdır. Aynı zamanda Batı’nın da Anadolu’ya girdiği kapıdır. İlkler hep İzmir’dedir. İlk konsolos, ilk futbol takımı, ilk gazete, ilk orkestra, ilk belediye, ilk kurşun, ilk iktisat kongresi… Neden? Gerçekten İzmir Batı ile çok iç içe geçmiş, Batı ile hep bir köprü olması İzmir’i Türkiye’nin öncü kenti haline getirmiş. Dolayısıyla İzmir bu özellikleriyle bahsettiğimiz global krizler, ekonomik, siyasi krizlerin hepsinin çözümünü yerelde yapabilecek bir kent. İzmir’in bu yaşam kültürü o kadar güçlü bir damar ki buradan yepyeni bir gelecek inşa edebilirsiniz.
SADECE ÖN SIRADAKİLER İÇİN PROJE YAPMAMAK LAZIM
İzmir ile ilgili neler yapılabilir konusunda saatlerce proje konuşabiliriz ama iki şeyin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Birincisi, bu tarihsel geçmişten ve köklerden beslenmek gerekiyor. Yani bir kentin kimliği o köklerden beslenerek oluşuyor. Siz onun üzerine başka bir şey inşa etmeye kalkarsanız üzerinizdeki bol ceket gibi dökülür, oturmaz. Ama köklerden beslenen kimliği geliştirebilir, güçlendirebilirsiniz. Onun için İzmir tekrar bu global dünyada Akdeniz’i global bir aktör haline getirecek bir çalışmaya soyunabilir. İkincisi de; Bu kentte şöyle bir şey hayal ediyorum. Bizim kentimiz Amfi tiyatro gibidir. Sahnesi körfez olan, tüm çeperleri de sahneye bakan oturaklar… Bizim sahnemiz biraz zayıftır, renksizdir, hareketsizdir ama oysa o sahneye herkes bakıyor, cıvıl cıvıl, rengarenk olabilir. Ama sadece ön sıradakiler için, protokol için proje yapmamak lazım. Bu şehrin bu sahneyi görmeyen arka sıradakileri var, onlar da bu şehirde yaşıyor. Oralara hizmet götürülmüyor demiyorum. Ama perspektifi değiştirmek başka bir şey.
İZMİR’DE YENİ BİR HİKAYE YAZMAYA BAŞLAMAMIZ LAZIM
Bakış açısını değiştirip arka sıradakileri görmeye başlamak, daha doğrusu önceliği onlara vermek başka bir şey… Ben bunun vaktinin geldiğini düşünüyorum. İzmir, az önce bahsettiğimiz sosyal demokrasiyi en güzel yapacak kenttir bu ülkede. Arka sıradakilere öncelik vermeyi en güçlü yapacak kenttir İzmir. Çünkü zaten kucaklaşmaya çok hazırız, sarılmaya, birbirimizi kabul etmeye, bir arada olmaya çok hazırız. Ama İzmir sadece kordon değil. Bizim önceliğimizi değiştirmemiz ve arka sıradakilerle beraber İzmir’de yeni bir hikaye yazmaya başlamamız lazım.
İZMİRLİLER BENİ BAŞKAN SEÇERSE…
Projeler faslına geçmiyorum. Çünkü projeleri eğer İzmirliler beni başkan seçerlerse, projeleri cebimden çıkarıp bunlar uygulanacak demeyeceğim. O projeleri beraber yapacağız. Odalarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla, sendikalarımızla, ilgilisi olan herkesle beraber yapacağız. Bu mümkün! “En iyisini ben biliyorum, en güzel projeler bende” Yok böyle bir dünya! Beni eğer başkan seçerlerse vazifem; orkestrasyondur, birlikte ortak akıl üretmeyi mümkün kılmaktır, o insanların aynı masada oturup proje üretmesine imkan sağlamaktır. Yapabileceğim maksimum şey budur. Ben projelerimi uygulamayacağım, birlikte yapacağız.
KATILIMCILARLA SORDU SOYER YANITLADI
Soyer, konuşmasının bitiminin ardından katılımcılardan gelen soruları yanıtladı. Sorular ve yanıtları ise şöyle :
ORTAK BİR BAŞARI HİKAYESİ YAZARSAK BAKIN TÜRKİYE NASIL DEĞİŞİYOR
“Seferihisar’da başladığınız bu koşuya İzmir’de demokrasi kültürüyle harmanlayarak, yereldeki panzehiri Türkiye’ye nasıl yayacaksınız” sorusuna yanıt veren Soyer, “Biz İzmir’den bunu yapmaya başlayalım bakın Türkiye nasıl peşimizden geliyor. Bütün Türkiye İzmir’in gözünün içine bakıyor, tüm Türkiye İzmir’i merak ediyor. Türkiye İzmir’i bekliyor. Çünkü tarih boyunca böyle olmuş. Hep İzmir öncülük etmiş ve Anadolu hep İzmir’i merak etmiş. Burada eğer demokrasi şöleni yaratırsanız, el birliği, ortak akıl ile bir hikaye yaratırsanız bakın görün tüm Türkiye nasıl değişiyor. Ekstra bir şeye gerek yok. Sadece burada hep beraber bir başarı hikayesi yaratalım. Ayırmadan, kimseyi dışarıda bırakmadan ortak bir hikaye yazmaya başlayalım bakın Türkiye nasıl değişiyor” ifadelerini kullandı.
HANGİ YÖNTEMLE ADAY SEÇİLMEK İSTERSİNİZ?
Soyer, “Hangi yöntemle aday seçilmek istersiniz” sorusuna ise şu cevabı verdi: “ Bunu aslında parti büyüklerimize sormak lazım hangi yöntemle seçmek istersiniz diye. Biz sonuçta bu göreve talibiz. Bu görevi yapabileceğimize dair bir heyecanımız, inancımız var. Nasıl isterlerse öyle seçerler. Biz sadece talibiz. Tabi ki en demokratik biçimde seçilmeyi arzu ederiz ama nasıl derlerse öyle olacak.”
İZMİR ÖYLE BİR KAHRAMANLIK DESTANI YAZACAK Kİ…
“Yaşadığımız ekonomik kriz döneminde belediye bütçelerinin azaltılmış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusunu yanıtlayan Soyer, “Felaket diye düşünüyorum. Tüm dünyada yerel yönetimlerin gücü arttırılıyor, yetkileri genişletiliyor. Bizde de nasıl daraltırız, nasıl küçültürüz telaşı var. Ama bunu da yemezler. Ne yaparlarsa yapsınlar İzmir öylesine bir kahramanlık destanı yazacak ki, hiçbir şey yapamayacaklar. Bütçe kısıtlı diyebilirsiniz ama eğer İzmir’in Türkiye’yi değiştirecek potansiyeline inanıyorsanız ne bütçe ne mevzuat vız gelir” dedi.
BÜYÜKŞEHİR, ADAYLIKLA ÇIKILACAK BİR MERTEBE DEĞİL
“Büyükşehir belediye başkanlığına aday mısınız? Adaysanız neden adaylığınızı açıklamadınız” sorusuna cevap veren Soyer şunları söyledi: “Ben büyükşehir belediye başkanlığı gibi bir görevin adaylıkla çıkılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ben 2014’te de ne Seferihisar’a ne Büyükşehir’e aday değildim, yine aday değilim. Adaylığın gerçekten bir duruşu olması gerektiğine inanıyorum. Aile ilişkinizden tutun, birikiminiz, neyiniz var neyiniz yoksa birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gereken bir mesele olduğunu düşünüyorum. Adaylıkla çıkılacak bir mertebe değil, o nedenle aday olmadım. Bu benim şahsi fikrim.”
DİJİTAL TEKNOLOJİLERLE SOSYAL DEMOKRASİ BİRLEŞTİRİRSEK…
“Yereldeki demokrasiyi hayata geçirmek için mekanizmalara ihtiyaç olacak. Bununla ilgili somut önerileriniz var mı” sorusunu yanıtlayan Soyer,” Cep telefonuna uygulayacağınız aplikasyonla, “opera binası istiyor musun, bütçesi ne olsun” diye sorabilir anında cevap alabilirsin, yapıp yapmayacağına da karar verirsin. Bu dijital teknolojiler sosyal demokrasi ile birleştiğinde inanılmaz çözümler ortaya koyabilir. Dünyada bunun çok güzel örnekleri var. Yeter ki bunu tercih edin. Ben dijital teknolojileri sosyal demokrasi için kullanacağım derseniz sonsuz imkanlar var. Demokrasiyi teknoloji ile buluşturup daha çok söz hakkının olduğu bir hikaye yaratmak mümkün” diye konuştu.
İZMİR’E İNANCINIZI KAYBETMEYİN
Soyer, soru-cevap kısmının sona ermesinin ardından konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
İzmir’e inancınızı asla kaybetmeyin. İzmir çok güçlü bir şehir. Bakmayın belki 150 yıldır kan kaybediyor ama kök orada duruyor. Binlerce yıllık çok güçlü bir hikaye var. Oradan pırıl pırıl bir gelecek yaratmamız mümkündür. İzmir’ inanın. İzmir çok daha iyisini yapacak bir kenttir.”
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |