GERÇEKİZMİR - İsmi Mart 2019'da yapılacak yerel seçimelr için Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için geçen, Seferihisar Belediye Başkanı CHP’li Tunç Soyer, Gerçekizmir’de Gazeteci Sercan Avcı’nın hazırlayıp sunduğu Kafe Siyaset programına konuk oldu.
Başkan Soyer, Seferihisar, İzmir, uyguladığı belediyecilik modeli ve isminin Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için geçmesi özelinde önemli açıklamalarda bulundu.
Yerelde kalkınma, küçük üreticinin desteklenmesi ve tarım politikalarının kentler açısından önemine değinen Soyer, hayatın yerelde aktığının altını çizdi ve “Kentler belediye vasıtasıyla çözüm üretmeye çalışıyor. Bunların çözümleri daha gerçekçi sonuç alıcı ve insana dokunan ve yaşam kalitesini yükselten çözümler. Sadece yerelde üretilen çözümler insanların derdine derman oluyor. Ulus devletlerle çözülebilecek sorunlar geride kaldı. İnsanlık yereli yeniden keşfediyor ve hayatı da yerelden kurgulayarak akıtmaya başlıyor. Benim de hayata bakış açım bu perspektiften ve o nedenle yerelin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu perspektifin getirip dayattığı yaklaşımlardan biri küçük üreticiyi yaşatmak ve korumak zorundasınız. Bu sadece onun göç etmesinin durduran bir şey değil. Aynı zamanda kentlinin daha çeşitli, sağlıklı ürünlerle buluşmasını sağlıyor. Küçük üreticinin ekmeğini büyütüyorsunuz bu hem göçü durduruyor hem de kentlinin daha sağlıklı yaşam yaşamasına neden oluyor” dedi.
4 BAŞLIKLI TARIM POLİTİKASI
Soyer, Seferihisar’da örnek gösterilen tarım politikalarını dört başlık altında uyguladıklarını ifade etti.
Seferihisar Belediye Başkanı, “Birincisi küçük üreticinin ürününü pazarlamasındaki engelleri kaldırmak diyoruz. İkinci olarak küçük üreticiyi kooperatif çatısı altında buluşturuyoruz ki tek başına kalmasına engel oluyoruz. Üçüncü olarak tarım ürünü işleyip sanayi ürününe dönüştürmek lazım diyoruz. Dördüncüsü yerel tohuma sahip çıkıyoruz" diye konuştu.
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA
Sürdürülebilir kalkınma modelinin önemine değinen Soyer, “İlhan Tekeli Hocamızın dediği gibi ‘Sürdürülebilirlik geçmiş nesillerle gelecek nesiller arasındaki adalettir.’ İnanılmaz doğru ve kapsayıcı bir tanımlama. Bizim yapmaya çalıştığımız tam da bu. Biz muazzam bir kadim kültürü olan milletin evlatlarıyız. Bunu çok iyi hazmetmeli, iyi kavramalı, onun ışığını geleceğe tutmalıyız. Yetmiyor. Geleceği doğru okuyarak geleceğin bilgisini üreterek onu bu kadim kültürle buluşturmalıyız. Sürdürülebilirlik tam da bu...” dedi.
BELEDİYECİLİĞİN ANAHTARI: KENDİNİ O ŞEHİRDEN SORUMLU HİSSETMEK
Belediyeciliğin "bu benim görev alanıma girer, bu girmez diye bir lüksü yok” diyen Soyer şöyle devam etti:
Senin alanına girmese bile kimin alanına giriyorsa oradan o çözümü üretmesi için elinden geleni yapmalısın. Belediyeciliğin anahtarı ; kendini o şehirden sorumlu hissetmek. İnsanından, çocuğundan, kadınından, ağacından, böceğinden aklınıza ne geliyorsa. Bir kentin her şeyinden...Canlı cansız her şeyden sorumlu hissetmek. Bir belediye başkanın en temel hikayesidir bu...
YEREL GÜÇLENDİRİLMELİ
Yerel yönetimlerin merkezi hükümet tarafından güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Soyer, “ Hayat yereli güçlendirmeyi söylüyor. Çözümler hep yerelde üretilmiş çözümler. Hükümetin devletin de bunu görmesi lazım. Yerelin kaynaklarını arttıracak, sorumluluklarını artıracak, kaynaklarını arttıracak çözümler ortaya koymalı. Bütün dünya yerelleşiyor. Dünya böyle bir evrimin içinde. Önümüzdeki dönemlerde fazla örneğini göreceğiz. Türkiye buna ayak uydurmalı. Dışında kalmalı...”
SEFERİHİSAR İLE ÖVÜNÜYORUM
Seferihisarla övündüğünü, Seferihisarlı olmanın gurur vesilesi haline geldiğini ifade eden Soyer, şunları söyledi: Dünyada 26 kente yönelik Gallup araştırma şirketi bir araştırma yapmış. On binlerce insanın tercihleri değerlendirilmiş. Soru şu: İnsanlar kentlerini neden sever? 10 cevap var. Lideri dolayısıyla, ekonomik zenginlikleri nedeniyle, güvenlik gibi 10 cevap var. Bunların içinde çıkan ilk üçü söyleyeyim. Birinci sıra sosyal yaşam alanları... İnsanlar bir kenti en çok sosyal yaşam alanlarının zenginliği nedeniyle seviyor. İkinci olarak kapsayıcılık çıkmış. Bir kenti ne kadar çok kapsayıcı olması insanların en çok seçeneklerinden biri olmuş. Üçüncüsü de kentin estetiği... 5 duyuya hitap eden estetik. Görsel işitsen duyusal zenginlikten bahsediyor. Bu 3 başlık bir kentin nenen sevildiğine yönelik temel sebepler olmuş. Biz de Seferihisar’da farkında olmadan bunlarla uğraşmışız en çok...Bunları yaratmaya çalışmışız. O nedenle zannediyorum Seferihisarlı olmak gurur vesilesi haline geldi. Seferihisarlılar Seferihisarlı olmaktan gurur duyuyor. Ben Seferihisar’la övünüyorum. “İyi ki Seferihsar’da yaşıyorum”, “Ben Seferihisar’da yaşıyorum” diyebilmek hoş bir duygu. Bu nedenle biz doğru yerlerde olduğumuzu, doğru işler yaptığımızı düşünüyoruz.”
SEFERİHİSAR 9-10 KAT BÜYÜDÜ
Soyer, Seferihsar’ın değerinin geride kalan 9 yılda 9-10 kat arttığını söyledi. Soyer, “Hangi kriterden bakarsanız bakın 9-10 kat büyüyen bir Seferihisar var. Metrekare birim fiyatından esnafın ticaret hacmine kadar” dedi.
YURTDIŞI EŞLEŞTİRİLERİNE YANIT: GİTTİĞİNİZ YERDEN KENTİNİZE UFUK, BİLGİ, YENİLİK TAŞIYORSUNUZ
Soyer, yurt dışına 178 kez çıktığına yönelik yapılan haber ve eleştirilerin doğru olmadığını söyledi. Soyer şu ifadeleri kullandı:
178 rakamı var ama bu 10 yılda Seferihisar Belediyesi’nden yurt dışına çıkan personel sayısı. Halk oyunları ekibi, plaj futbol takımı, çocuk belediyesi gibi toplam 178 kişi belediyemizden yurt dışına çıkmış 10 yılda. Bu benim yurt dışına çıkış sayım değil. Ben ne kadar çıktım ona baktık. 60 kez yurtdışına çıkmışım. 24’ü Cittaslow Genel Başkan Yardımcısı olarak genel kurul ve koordinasyon toplantılara katılımlar. 12’si Birleşmiş Kentler Yerel Yönetimler Birliği toplantısına katılım. Orada iki komitenin eş başkanlığını yapıyorum. 5 kez BM’nin davetlisi olarak yurtdışına gittim. 7 kez AB kapsamında Brüksel’e gittim. 4 kez kardeş şehir için yurt dışına çıkmışım ve geride kalanlar farklı organizasyonlar işte Galler Prensi’nin daveti gibi. Bunların hiçbiri tatil ve keyfi değil. Görev nedeniyle yaptığımız çıkışlar. Keşke daha fazla gitsek. Gittiğiniz yerden kentinize ufuk, bilgi, yenilik taşıyorsunuz. Hayatı yakalamamız lazım...Dünyanın gidişinden haberdar olmamız lazım. Nasıl olacak bu iş. Vizyon dağın arkasındaki vahayı görebilmektir. Nasıl göreceğiz bunu. Eğer ilham alacağımız besleneceğimiz yeniliklerle buluşamazsak kente nasıl yeniliği bilgiyi getireceğiz. Galler Prensi’nin daveti nedeniyle gittiğim toplantıda Dünya’dan davet edilen tek belediye başkanıydım. Gerisi tamam akademisyen STK temsilciydi. 80 kişilik toplantıydı. Bu Türkiye içinde bir onurdu. Orada yüreğim pır pır ediyordu. Türkiye’yi temsil ettim orada. İzmir yüzlerce yıl boyunca aslında Anadolu’nun Dünya’ya açılan kapısı olmuş. O nedenle Dünya ile hep sıkı bir ilişki içinde kalmış. Farklılıkların bir arada yaşamasını mümkün kılan bir tablo oluşturmuş. Yıllar içinde İzmir kendi kabuğunun içine kapana bir kent haline gelmiş. Halbuki İzmir potansiyellerini dışarıya açarak büyütecek. Böyle yaşamış İzmir yıllarca, Dünya ile iç içe...Şimdi biz kendi içimize kapanıyoruz. Bu eleştirilerin anlamı bu. Çıkma kardeşim yurtdışına gitme diyor.”
BÜYÜKŞEHİR NOKTASINDA ÇOK HEYECANLIYIM
2014 yılında olduğu gibi 2019 sürecinde de Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için ismi geçen ancak başvuru yapmayan Soyer, “Görev istenmez verilir” düşüncesiyle hareket ettiğini söyledi. Soyer, “Bu görevler aday olacak mertebeler değil. Bunlar görev verilerek çıkacak mertebeler. Bunu istemekle olmaz. Layık görülmeniz gerek. Layık görürlerse yaparsınız görülmezseniz işinize devam edersiniz. Büyükşehir noktasında çok heyecanlıyım. Bu müthiş heyecan verici bir durum. Çünkü görüyorsunuz bambaşka bir hikaye yazabilirsiniz” dedi.
İKİ HAYALİM VAR...
İzmir için iki önemli hayali olduğunu söyleyen Soyer, bunların İzmir’i Akdeniz çanağının önderi yapmak ve sahnesi Körfez olan bir amfi tiyatroya benzettiği İzmir’de arka sırada oturanlara yönelik çok daha fazla proje yapıp, yaşamlara dokunmak olduğunu söyledi. Soyer İzmirle ilgili iki hayalini şu sözlerle anlattı:
İzmir 'Akdeniz Çanağı'nın önderi olabilir. Bu benim için en heyecan verici durum. İskenderiye, Beyrut, İzmir, Atina, Roma Marsilya ve Barselona... 7 kent saydım. Bu Akdeniz’in doğu kıyısındaki şehirler. Bu kentler aynı zamanda 7 ulusun kenti. 7 kentle başlatacağımız Akdeniz hikayesinden bahsediyoruz. Yüzlerce yıl İzmir Akdeniz çanağının liman kenti olmuş. İzmir’in yapması gereken şey bu kentlerle masaya oturup Akdeniz’i tekrar güçlü bir aktör hakline getirecek bir çalışmayı masaya yatırmak. Bu 7 başkanın bir araya geldiğini düşünün. ‘Gelin Akdeniz’i temizleyelim’ diye yola çıksalar mesela. Ortak tarım, turizm, gençlik, çevre, sanat, pazar projeleri yapsalar mesela. O kadar çok şey var ki yapılabilecek. İnanılmaz işbirlikleri yapılabilinir. Hiçbirinin de hükümeti devleti ‘sen ne yapıyorsun’ diyemez. Tam tersine o kentler hükümeti zorlayacak noktaya gelir. Hayal ediyorum Akdeniz kentler birliği...Akdeniz’i tekrar güçlü liman kentleri olarak ortak bir hikaye yazmak. Bu çok heyecan verici. Buradan güzle bir hikaye yeşerir. Düşünseneze bu kentlerde okumuş gençlerimiz var. Beyin göçü nasıl tersine döner. İzmir bunu hak ediyor. İzmir en gösterişli merak edilen parmakla gösterilen kent olabilir. Ne Barcelona ne Marsilya’dan geri kalmayacak ivmeyle bambaşka yere gidebilir. Bu hikayenin öncüsü İzmir olmak zorunda. İzmir bu önderliği alırsa Türkiye içinde Akdeniz içinde muazzam bir liderlik fırsatı yakalamış olur.
İkinci olarak da İzmir’in bir de arka sıradakileri var. İzmir sahnesi Körfez olan bir amfi tiyatroysa bütün etrafında oturanlar o sahneyi izliyorsa İzmir onlarca yıl hep ön sıradakilere protokole proje üretti. Tramvay, feribotlar, opera binası, rekreasyon alanları. Burada asla şunu söylemek istemem. Arka sıradakilere bir şey yapılmadı. Bunu demiyorum. Ama perspektif öncelik ön sıralara oldu. Sahneyi göremeyenler var. Baya arkada olanlar var. Onlara çok daha fazla yatırım götürmek gerekiyor. Dokunmak gerekiyor. Hayatlarını iyileştirecek çareler üretmek gerekiyor. Sosyal yaşam alanlarını çoğaltmak gerekiyor. Kentin kapsayıcılığını büyütmek gerekiyor. Kentsel estetiği zenginleştirmek gerekiyor.
Bu çerçeveyi böyle tanımlarsanız bir tarafta Akdeniz’de liderlik meselesi, bir tarafta kentin arka sıralarındakilerine öncelik vermek meselesi. Bunların içini dolduracak onlarca yüzlerce proje çıkacaktır. Nereden mi... İzmirlilerden... Üniversiteler, odalar, STK’lardan...O kadar çok yapı var ki İzmir için bir şey yapmaya çalışan fikir üreten...Bu insanları bu masanın etrafında toplamamız lazım. Ortak akılla projeleri birlikte üretip İzmirlinin önüne koyabiliriz. Yeter ki bu iradede olur. İzmir için hayal ettiğim 2 şey var. 2’si içinde yanıp tutuşuyorum. Bunların sadece İzmir’i değil bütün Türkiye’yi değiştirebileceğini düşünüyorum. Yeter ki bu adım atılsın. Bunu yaparken de demokrasinin bütün imkanlarından kullanmak lazım. Son derece kavrayıcı kucaklayıcı olmak lazım. İzmir öyle bir kent. İzmir’i yönetenler İzmir gibi olmak zorunda. Nedir İzmir güler yüzlü, diktir, dışa açıktır. İzmirli olmaktan gurur duyar. Kenti yöneten kente benzerse o kentin insanları o insana daha fazla yetki vermek ister.”
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |