Mehmet İŞLER /GERÇEKİZMİR- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, ‘İzmir Zamanı Ortak Akıl Buluşması’ adı altında düzenlenen basın toplantısında önemli mesajlar verdi. İlki İstanbul’da gerçekleştirilen buluşmanın ikincisi Kültürpark’taki İsmen İnönü Sanat Merkezi’nde yapıldı.
Toplantının ana gündem maddesi geçtiğimiz 30 Ekim’de 6.9 şiddetinde yaşanan ve 117 ölüme yol açan deprem oldu. Program İzmir depreminde oluşan görüntülerin yer aldığı bir video sunumuyla başladı.
SADECE BELEDİYE OLARAK BİZ YAPMADIK, KURUMLARIN DAYANIŞMASI VAR
Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer, ‘İzmir Buluşmaları’nın düzenlenmesinin altında yatan sebebi açıkladı. Belediye Başkanı Soyer, “Son 18 ayda İzmir tarihinin en büyük orman yangınını, pandemiyi, depremi, Türkiye’nin ilk tsunamisini ve artan pandemiyi yaşayarak geçirdik. Çok acı tecrübeler yaşadık. Hızlı çözümler ürettik, bunların faydasını da gördük. Bunları sadece belediye olarak başarmadık, İzmir’deki tüm kurumların dayanışması var. Bunca felaketin içinde yaraları sarmaya çalıştığımız sırada İstanbul’da bir buluşma gerçekleştirdik. İstanbul’da olmamızın nedeni krizler sıcakken tecrübelerimizi paylaşmak ve herkesle birlikte konuşmaktı. Davetli sayısını pandemi koşullarından dolayı 50 kişi ile sınırlamıştık” dedi.
DEPREMİ UNUTMAMAK VE UNUTTURMAMAK İSTİYORUZ
Dirençli kent olmanın önemine vurgu yapan Başkan Soyer, yaşam hakkının gözetilmesine dikkat çekti. Soyer, “İzmir zamanı girişimimiz doğamızla barışık, afetle karşı dirençli bir mücadeleyi İzmir’den başlatmak için bir ortak çağrıdır. Biz dönüşüme sadece mekansal değil fikirsel olarak da bakıyoruz. Mekansal dönüşüm fikirsel dönüşümle olursa bir faydası olur. Bu girişimin sözcülüğünü sadece İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak değil kentteki 69 kuruluşunun yer aldığı İzmir Vakfı’nın yönetim kurulu başkanı olarak yaptım. Her şeyin olağan göründüğü durumlarda sen-ben tartışmasına giriyoruz. Pandemi koşullarında bizi birbirimizden ayıran özelliklerimiz değil birleştiren özelliklerimiz ortaya çıkıyor. Buluşmaları tam da bugün, beraber hareket etmemizin çok iyi anlaşıldığı dönemde yapmak istedik. Depremi de dayanışmamızı da unutmamak ve unutturmamak istiyoruz. Felaketlerin yıkıcı bir hale dönüşmemesi için şimdi birleşmek gerekiyor. İzmir’de bir düşünce meydanı oluşturmak ve Türkiye’ye taşımak istiyoruz. Yaşamın tüm alanlarını birlikte tasarlamak istiyoruz” açıklamasında bulundu.
YEREL YÖNETİM REFORMU YAPILMALI
Soyer sözlerini sürdürdü ve “Stratejik planımızı BM’nin sürdürülebilir 17 kalkınma hedefiyle uyumlu hazırladık. 7 ana hedeften biri altyapı ve kentsel dönüşümdür. Yaşadığımız deprem felaketi şehirlerdeki mekansal ihtiyacı bir kez daha gözler önüne serdi. Depremle ilgili en büyük yanılgı, unutmak... Biz depremin ardından bu tecrübeyi unutmamak istiyoruz. 2 hafta önce düzenlediğimiz çalıştayın sonuçlarını kendimize rehber edineceğiz. Geniş katılımcı bir afet yönetim platformu oluşturacağız. Daha önce kurduğuz afet bilim kurulu da teknik ve bilimsel çalışmalarda bize yol göstermeye devam edecek. Afetlerle başa çıkma ve toplumsal direnci oluşturmak için çalışmalara başladık. Yer bilimsel çalışmalara başlıyoruz. Kentimizin jeolojik yapılarını detaylı olarak ortaya koyacağız. Senaryolara göre tedbirleri alacağız. Kentimizdeki bina stokunun envanterini çıkaracağız. Yapı sertifikalandırma sistemi oluşturuyoruz. Bir nevi deprem güvenlik karnesi olacak. İlçe belediyelerimizle birlikte çok etkin bir denetim sistemi oluşturacağız. Yıkılan ve hasarlı binalarımızdan gördük ki deprem odaklı felaket risklerini azaltmanın en önemli araçlarından biri kentsel dönüşüm. Ağır ve orta hasarlı binalarla, envanterler belirlenecek yapıların dönüşümü için kentsel strateji belgesinin hazırlığını yapmaya başladık. Yeni bir perspektife ihtiyaç var. Kullandığımız teknoloji, sosyal hayatımız baş döndürücü bir hızla değişiyor. Kentlerin gelişim hızı ve geldiği nokta bu mevzuatlarla yönetilecek gibi değil, sorunları da çözecek gibi değil. Yenilikçi ve çağdaş bir vizyona ihtiyaç var. Pandemi ve İzmir depremi gösterdi ki, yerel yönetimlerden beklenti bu mevzuatlarla belirlenenden çok fazla. Bir yerel yönetim reformuna ihtiyaç var. Bu reform yaşamın tüm alanlarına yerelden bakan bir perspektif taşımak zorundadır” ifadelerini kullandı.
DAHA DİRENÇLİ BİR DÜNYA İÇİN İZMİR’E DAVET
Hayata geçirilecekleri detaylı bir şekilde sıralayan Soyer, “Tüm çalışmalarımızın odağında doğayla uyum var. Tüm önerilerimizin doğayla uyumuna bakmak gerekiyor. Doğayla uyum yoksa sürdürülebilirlik de yok. Tüm canlıların yaşam hakkını en az insanlar kadar önemsiyoruz. Doğaya uygun yenilikleri İzmir ile buluşturmak istiyoruz. Tüm canlılara merhamet değil adalet borçluyuz. Bu meydanda ortak akılla oluşturduklarımızı herkese armağan edelim. İzmir’in gelişimini birlikte tesis etmek için yeni bir girişim tasarlıyoruz. Daha dirençli bir dünya için girişimcileri İzmir’e katılmaya davet ediyoruz” dedi.
VATANDAŞ, OTURABİLİR Mİ OTURAMAZ MI ONA BAKIYOR!
“Yeni bir yerel yönetim reforma paketine ihtiyaç var” düşüncesini bir kez daha yineleyen Soyer, “1959 yılındaki afet yasasıyla yürüyoruz. O mevzuatla bugünün hayatını yönetmek, sorununa çare bulmak mümkün değil. Az, orta, ağır hasarlı var. Vatandaş oturabilir mi oturulamaz mı buna bakıyor. Oturulamaz diyorsanız devlet olarak buna çare üretmeniz lazım. Şu an mevzuat ağır hasarlılar için çözüm üretiyor. Orta hasarlılarla ilgili düzenleme yok. Güçlendirirsen oturabilirsin. Güçlendirmezsen 1 yıl sonra yıkarım diyor. Yıkarsa ağır hasarlılara tanınan haklardan yararlanıyor mu? Hayır. Bunun mutlaka değişmesi lazım. Orta hasarlı binalar için de düzenleme yapılması lazım” açıklamasında bulundu.
REZERV ALANIN ALTINDAN FAY HATTI GEÇMESİ TEK BAŞINA BİR SAKINCA DEĞİL
Rezerv konut yapılacak alanın altından fay hattı geçmesiyle ilgili gelen soruyu yanıtlayan Soyer, “Fay hattı dünyanın her yerinde var. Dünyanın her yerinde birçok fay haritaları var. Üzerinde yaşam olduğunu görüyorsunuz. Fay hatlarının tespiti yapıldıktan sonra bir zone oluşturuluyor. O zone üzerinde yapı yapılmasına izin verilmiyor, sağında solunda yapılaşma oluyor. Zeminin sertliği çok daha önemli bir parametre... Zemin sağlam olduğu zaman altta fay hattı olması tek başına bir sakınca değil. Önemli olan onun doğru tespitinin yapılması ve doğru tarif edilmesi. Orada bir sıkıntı görmüyor bilim insanları. Takip ediyoruz. Bizim müdahil olmamızı gerektirecek bir durum yok” dedi.
19 AYDIR İLK DEFA BU KADAR GÜLER YÜZLE MECLİS YAPTIK
İstanbul’daki buluşmaya dair gelen soruyu yanıtlayan Soyer, “İzmir’in bu kadar ilgi gördüğünü doğrusu düşünmüyordum. Olağan zamanlarda birbirimizle çok kolay çatışıyoruz. Öteki tartışmalarına giriyoruz ve hayatı buradan görüyoruz. Afet zamanında bu bir kenara bırakılıyor ve birbirimizi daha kolay anlıyoruz ve dinliyoruz. 19 aydır ilk defa bu kadar güler yüzle meclis yaptık. Eleştiri var mıydı? Çok ağırı vardı hem de! Ama bu iklim yaratıyor. Bu iklim yatırımcı ve girişimci için güven veriyor. Bir ülkede, kentte çatışma yoksa bir biçimde uzlaşarak hayat devam ediyorsa bu bir şekilde yatırımcıya geçiyor. İzmir tam da böyle bir iklim yaşıyor. O nedenle İzmir zamanı diyoruz” diye konuştu.
BAKANLIK İLE TARİHİMİZDE HİÇ OLMADIĞI KADAR İÇ İÇEYİZ!
Merkezi iktidarla sorun yaşanıp yaşanmadığıyla ilgili soruyu cevaplandıran Soyer, “Sıvılaşmanın yoğun olduğu alanda da bina yapılabilir. Birçok yerde denizin ortasında da yapılıyor. Yıkılan binaların olduğu alanda gökdelenlere bir şey olmadı. Mesele inşaat teknolojisiyle ilgili ve ne kadar güçlü bir teknoloji kullandığınızla ilgili... Depreme dayanıklılık meselesi elbette alanın hassasiyet gözetmenizi gerektiriyor ama bir o kadar da kullanılan teknolojiyle ilgili. Bu ikisini ayırmak lazım… Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’yla tarihimizde hiç olmadığı kadar uyumlu ve iç içe çalışıyoruz. Bütün geçmişten taşınan problemli meseleleri masaya yatırıyorlar. Çözüm üretmeye çalışıyorlar. Bu son derece kıymetli… Bir planın iptali için mahkeme gitmemiz başka bir yol bulamadığımız zaman yapacağımız bir şey. Devletin devletle davalaşması doğru değil. İkimiz de kamuyuz, kamu çıkarları açısından birbirimizi anlayıp hareket etmemiz lazım. Beraber çalışmaya başladık. Tekrar o noktalara geleceğimiz sanmıyorum” açıklamasına imza attı.
YAŞAYARAK GÖRECEĞİZ
Büyükşehir binasının yıkılmasından sonra izlenecek yol haritasına dair konuşan Soyer, “Gerçekten ben de bilmiyorum. Yaşayarak göreceğiz. Çok seçenek var. Arkadaşların büyük bölümü Kültürpark’a yerleşti. Farklı yerlere dağıldık. Büyükşehir bu süreci ağır yaşıyor. Binamız yok. Bunu dert etmiyoruz, çare bulacağız” ifadelerini kullandı.
İZMİR’DEKİ SUSUZLUK UYKULARIMI KAÇIRIYOR
İzmir’de susuzluk probleminin yaşandığını aktaran Soyer, “Gerçekten uykularım kaçıyor denilecek kadar vahim bir durum var. Yağmur yağmıyor diye değil. Evet yağmur yağmıyor ama İzmir çok ciddi bir şekilde kuraklığa doğru gidiyor. Eskiden 5 metreden su çıkarmış şimdi 300 metrede su yok. Bu çok vahim bir durum... Kendi kendimizin ayağımıza sıktık. Son derece yanlış üretim süreçlerinin içine girmişiz. Hiç olmaması gereken ürünlerle on yıllardır haşir neşir olmuş ve kendimizi kurutmuşuz. Bakış açımızı değiştirmemiz lazım. Ürün tercihlerinde bulunmamız lazım. Öncelikli meselemiz budur. Su farkındalığını İzmir’e göstermek durumundayız” dedi.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |