GERÇEKİZMİR - İzmir’de Urla Zeytineli ve Çeşme Alaçatı Mahallelerinde bulunan ve toplamda 511 parsel arazinin acele kamulaştırılmasını öngören, 2054 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının yankıları sürüyor. Çeşme Alaçatı’da bakanlığın kamulaştırma kararı aldığı bölgede Suudi Arabistan merkezli bir şirket tarafından çizilen ve içinde oteller, AVM’ler, yat limanları, marinalar ve çok sayıda konutun yer aldığı bir projenin hayata geçirileceği iddiası sonrası TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu konuya dair görüşlerini kamuoyu ile paylaştı.
Şehir Plancıları Odası’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan İzmir Şube Başkanı Özlem Şenyol Kocaer, kamulaştırma kararında bahsi geçen bölgenin 13 Eylül 2019 tarihinde yayımlanan Resmi Gazete’de yer alan 1532 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile ‘Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’ ilan edildiğini hatırlattı. Kocaer, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ‘Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim’ bölgelerinin amacının ve işlevinin, ‘tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve/veya turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak’ olarak belirtildiğini ifade ederek, “Ancak bu konuda yaşanan gerçekler göstermektedir ki Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan etmenin karşılığı doğal alanların imara açılmasıdır. Doğal, tarihi veya tarımsal önemleri nedeniyle korunması gereken alanlara dair, rant çevrelerine ait yatırımların önünü açması, bunu kolaylaştıracak kararların alınması ve bu doğrultuda planların onaylanmasını sağlamak için kullanılmak üzere turizm alanı statüsü bir araç olarak kullanılmaktadır” ifadelerini kullandı.
ENDİŞEMİZİN DOĞRULANDIĞINI GÖRÜYORUZ
Doğal alanları korumayı esas almayan ve ranta dönük olan turizm koruma ve gelişim alanlarına özellikle Akdeniz ve Ege kıyılarında sık rastlandığına işaret eden Kocaer, “Geçtiğimiz günlerde ilan edilen acele kamulaştırma kararının içeriği incelendiğinde bu endişemizin doğrulandığını görüyoruz. Kamulaştırılacağı ilan edilen parsellerin bir kısmının tarım alanlarında ve doğal sit alanlarında, kalan kısmının da el değmemiş doğal alanlarda kaldığı görülmektedir. Ayrıca 2015 yılında onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda ve 2017 yılında onaylanan 1/25.000 ölçekli İzmir Batı Bölgesi Nazım İmar Planı’nda bahsi geçen parsellerin tarım alanı, orman alanı ve doğal sit alanında kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla tarımsal amaçlı halinin ve doğal niteliğinin korunması gerektiği kararı, 2018 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayladığı Çevre Düzeni Plan kararlarında görülmektedir. Aynı zamanda kamuoyuna yansıyan alanda bir havaalanı yapılması planlanmaktadır” dedi.
KARAR PEŞKEŞ AMACI TAŞIYOR
Bölgenin, hem İzmir Büyükşehir Belediyesi hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı planlardaki tarım alanı, orman alanı ve sit alanı kararları ile korunduğunu vurgulayan Kocaer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çevre Düzeni Planı ve Nazım İmar Planlarında koruma alanlarında yer alan bu parsellerin nasıl bir kullanıma dönüştürüleceği, nasıl bir kamu yatırımının gerçekleştirileceği belirtilmeksizin acele kamulaştırma kararının alınması endişe uyandırmaktadır. Daha önce benzer bir yolla kamulaştırılıp sonrasında plan onama yetkisine sahip kurumlar eliyle yapılan planlarla arazilerin rant değerinin artırıldığını ve bazı sermaye gruplarına peşkeş çekildiğini biliyoruz. Suudi yatırımcıların bu bölgeye ilişkin ‘Yeni Çeşme’ projesinin görselleri geçtiğimiz gün basında ortaya çıktı. Bütün bunlar açıkça acele kamulaştırma kararının peşkeş amacı taşıdığını göstermektedir. Ayrıca satışa konu alanların bulunduğu konumun yaklaşık 2 km. mesafesinde, geçtiğimiz yıllarda ‘kaçak Urla villaları’ ile kamuoyunun gündemine gelmiş ayrıcalıklı imar hakkı tanıyan doğal sit ve imar planı değişikliğine konu yerleşim alanı da bulunmaktadır. Aynı zamanda yine söz konusu parseller çevre yoluna yaklaşık 2 km. uzaklıktadır. Alanda, yapımı tamamlanmış RES için yapılmış olan yolların da bulunduğu tespit edilmiştir.”
YURT SAVUNMASI İHTİYACI VE OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA…
Acele kamulaştırma işleminin, sadece yurt savunması ihtiyacı ve olağanüstü durumlarda uygulanabilir olduğuna dikkat çeken Kocaer, “Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle doğal alanların ve dolayısıyla ekolojinin yok edilmesi ve halkın malının acele kamulaştırılması kararı ile sermayeye rant sağlanmasına dönük bir araç olarak kullanılması durumunda hukuki mücadele vereceğimizi kamuoyuna bildiririz. Ancak özellikle Körfez Geçiş Projesi gündemde olduğu sıralarda yaptığımız uyarıları bir kez daha yinelemek istiyoruz. Ranta dayalı ekonomiden beslenen AKP iktidarının yeni hedefi İzmir ve çevresidir. Buna ilişkin birçok rant projesini hayata geçirmek için çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Bu politikalar hayata geçirildiğinde gelecek kuşaklara, tarihi, kültürü, doğal yaşam alanları ve kent kimliği yok edilmiş bir İzmir bırakma olasılığımız yüksektir. Bu nedenle çağrımız yerel yönetimler, meslek odaları, emek örgütleri ve tüm sivil toplum kuruluşlarınadır. Rant politikaları ile yargı sürecinde mücadelemizi sürdüreceğiz. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Önemli olan İzmirli yurttaşlar olarak ortak siyasi mücadeledir. Bu nedenle tüm hemşehrilerimizi İzmir’e sahip çıkmaya davet ediyoruz” açıklamasında bulundu.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |