Koronavirüs salgını Türkiye’ye ve dünyaya 1 yılı aşkın süredir kabus dolu günler yaşatıyor. Virüsün uğradığı mutasyonlar sonucu ortaya çıkan varyantlar yeni ve şiddetli bir dalga doğururken, ülkemizde de atılan normalleşme adımlarının da etkisiyle rekor can kaybı ve vaka sayılarına neden oldu. Risk haritasında kırmızı renkte bulunan İzmir’de de durum ülkeden farklı değil... Kentte salgının dördüncü piki yaşanırken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada yoğun bakım doluluk oranı yüzde 80’in üzerinde olan şehirler arasında İzmir’i de saydı. Bu korkutucu veri ışığında İzmir’de büyük bir hastanenin yoğun bakım servisinde görevli doktorun anlattıkları durumun vahametini gözler önüne serdi.
İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'in haberine göre serviste boş yatak olmadığını ve hastaların sıra beklendiğini söyleyen hekim, hasta seçmeye başladıklarını da açıklarken durumu, “Bir yatak sadece vefat eden hastadan sonra temizlenirken boş kalabiliyor ne yazık ki” sözleriyle özetledi. Yeni varyantın hastalar üzerinde yarattığı yıkımı detaylandıran hekim ayrıca sağlık çalışanlarının ayda 330 saate varan mesainin altında yaşadığı tükenmişliği de çarpıcı örneklerle dile getirdi.
HİÇ BOŞ YATAK YOK
Atılan normalleşme adımları sonrasında vaka sayılarında yaşanan artışın yoğun bakım servislerine de yansımaya başladığını söyleyen doktor, “İzmir’de yaşanan depremin ardından ciddi bir vaka artışı olmuştu. Yılın ilk iki ayında vakalar biraz azaldı. ‘Aşı da geliyor acaba azalarak bitecek mi?’ derken Mart ayıyla başlayan süreçte gelinen nokta yine tam kapasite çalışan Kovid-19 yoğun bakımları oldu! Daha önceki dönemlerde olduğu gibi yine hiç boş yatak yok. Yine sürekli yatış bekleyen hastalar mevcut. Kovid-19 yoğun bakımlarında yatan hastaların bakımları çok zor. Hastalarla ilgilenirken sürekli özel ekipman ve tulumlar giyip çıkarmak gerekiyor. Hepimizin yüzünde, kulak arkalarında yaralar oluştu” dedi.
HASTA SEÇMEYE BAŞLADIK
Yoğun bakım servisinde yer olmadığı için serviste bekletilen ve bu sebeple hayatını kaybeden hastalar olduğunu dile getiren doktor, “Yaşanan yoğunluktan dolayı ‘hasta seçme’ noktasına gelindi mi?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Yoğun bakımlarda yer kalmadığı ve servislerde yoğun bakım ihtiyacı olan hastaların yatak beklediği bir gerçek. Serviste yoğun bakım yeri beklerken hayatını kaybeden hastalar mevcut. Mutasyonlu vakaların arttığı şu dönemde hastaların çok daha ağır klinik seyirleri var ve uzun süredir yoğun bakımdan hasta taburcu edemiyoruz maalesef. Yoğun bakıma hasta kabulünde daha çok fayda görebileceğini düşündüğümüz, iyileşme şansı olan hastaları seçmeye çalıştığımız bir gerçek. Bu konuda ilerleyen dönemde vaka sayıları artarsa yaşlı ve ciddi ek hastalığı olanların yoğun bakıma kabulü biraz gecikebilir.”
BOŞALAN YATAKLAR HEMEN DOLUYOR
“Günde ortalama 1 ila 3 hastayı kaybediyoruz” diyen doktor, boşalan yatakların ise hemen olduğunu söyleyerek, “Yatak kapasitesine bakıldığında bu oran günlük yaklaşık yüzde 5 ila yüzde 15 arasına tekabül ediyor. Bir yatak sadece vefat eden hastadan sonra temizlenirken boş kalabiliyor ne yazık ki” dedi. Mutant virüsün gölgesinde hastalığın şiddet seyrine dair ön cepheden izlenimlerini paylaşan hekim, “Mutant virüsün arttığı gerçek. İlk başlarda nadir görülüyordu ancak doğal olarak o da yayılmaya başladı ve pandeminin ilk dönemine göre daha ağır bir gidişat var. Çoğu hasta nefes açlığı çekiyor. Dakikada 40-50’ye varan solunum sayıları oluyor. Bunun ne kadar zor olduğunu anlamak için sadece birkaç dakika bu hızda solumanız yeterli. Bu hastalar tüm günü böyle geçiriyor. Zaten bir süre sonra entübe olup solunum cihazına bağlanıyor ve bu aşamaya geldikten sonra iyileşme sağlanan hasta oranı en iyi ihtimalle yüzde 10’dur” ifadelerini kullandı.
UYKU BİZE LÜKS
Yoğun bakımlarda yaşanan yoğunluğun sağlık emekçilerinin çalışma koşulları ve psikolojilerine etkisinden bahseden doktor, şunları anlattı: “Psikolojik olarak artık söylenecek söz kalmadı. İnsanlar tutkuları ve çıkarları uğruna salonları binlerce kişiyle dolduruyor. İzmir’de de bu tür faaliyetler gerçekleşti ve kısa süre sonrasında vaka sayısı daha da arttı. Bu tesadüfle açıklanamayacak bir tablo... Fizyolojik olarak durumumuz pandemi öncesinde çok kötüydü, şimdi de çok kötü. Ayda 330 saate varan çalışma saatleri insani değil. Günde 11 saat demek bu! Her bir gününüzün yarısını yoğun bakımda geçirdiğinizi düşünün. İdeal uyku süresi için 8 saat denir genelde ama bizler bu lükse sahip olamıyoruz. Günün 8 saati de uyusan 5 saat kalıyor bize. Bu 5 saati hobilerimize mi ayıralım yoksa ailemizle mi geçirelim? Bu çalışma şartlarına rağmen bizler işimizin başındayız. Hiçbir hastamızı gerekli tedaviden mahrum bırakmadan başımız dik çalışmaya devam edeceğiz.” (Çağla Geniş /İlkses Gazetesi)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |