İzmir’in Tire ilçesine bağlı Küçükkale Köyü’nde yaşayan Zeynel Aydın, dağ yürüyüşü yaptığı sırada tarihi bir keşfe imza attı.
İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'in haberine göre Kartal Dağı’ndaki maden ocağı tehdidine karşı mücadele eden isimlerden biri olan Aydın, dağın güney yamacında yürüyüş yaparken defineciler tarafından tahrip edilen tarihi eser kalıntılarına rastladı. Aydın’ın durumu yetkililere bildirmesinin ardından tarihi buluntuların yaklaşık 2 bin yıllık olduğu öngörülen eski bir yerleşim yerine ait olduğu tahmin edilirken, 93 dönümlük saha da tescillenerek 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edildi. Dağın farklı alanlarında da kültürel varlıklar ve yerleşim örnekleri bulunduğuna dikkat çeken Aydın, bölgede yürütülmek istenen madencilik faaliyetlerine isyan etti.
DOĞADA İZ SÜRERKEN KARŞILAŞTIM
5 yıl önce Tire’ye bağlı Küçükkale Köyü’ne yerleşen ve dağ yürüyüşü yaptığı sırada tarihi bir keşfe imza atan Zeynel Aydın, “Burada kurduğumuz yeni yaşam biçimi ile kırsalda kaybolan mimari ve geleneksel yaşam unsurlarını gözlemleyerek fotoğraflıyorum. Günümüzde hızla talan edilen doğa ve çevresel sorunları gözlemliyorum. Bu arkeolojik buluntular ile doğada iz sürerken karşılaştım. Köye geldiğim ilk yıllardan itibaren dağın zirvesine ulaşma tutkusu, orman içi dip dokusunu keşfetme ve fotoğraflama isteği, dağcılık sporuna olan ilgimizden de beslenen dağı yakından tanıma gerekliliği yavaş yavaş şekillendi zamanla ve sık orman dokusu içindeki flora ve fauna çeşitliliğini gözlemlemeye başladım. İşte böyle bir yürüyüş esnasında dağdaki ormanlık alanda usulüne uygun olarak kesilmemiş yüzlerce ağaç ile karşılaşınca keşif yolculuğumuz tamamen başka bir sürece yöneldi. Kartal Dağı’nın bir taş ocakları sorunu var. Dağın 99.9 hektarlık bir kısmının maden arama sahası olarak ilan edildiğini öğrendik. Bu gerçeğin orman içinde usulünce kesilmemiş ağaçlarla ilişkisini sorguladık ve köyümüzün 350m üstünde, 24.9 Hektarlık bir orman dokusu içine kurulmak istenen bir taş ocağı projesi çıktı karşımıza. Bu araştırma çalışmalarım esnasında orman içinde bir yapı örneği ile karşılaştım ve köy muhtarlığı üzerinden sorguladığımda buranın arkeolojik özellikleri olan bir yerleşke olabileceğini düşünerek hemen Tire Müze Müdürlüğü ile irtibata geçtim. İki gün sonra müzeden bir heyet gelip yerinde bir tespit çalışması yaptı. Tutanaklar tutuldu; arkeolojik sit tescili için raporlandı” dedi.
ARZUM YARINLARA MİRAS KALMASI
Dağın farklı alanlarında da kültürel varlıklar ve yerleşim örnekleri bulunduğuna dikkat çeken Aydın, “Kültür Bakanlığı Orman Bölge Müdürlüğü ve birçok makama konu hakkında bilgilendirme mesajları yazarak ortalama 2000 yıl öncesine uzanan böyle bir kültürel değerin varlığından habersiz olan tüm yetkili kurumları bilgilendirerek korunması ve araştırma yapılması talebinde bulunduk. Çünkü alandaki heyet incelemelerinde bölgenin kaçak kazılarla talan edildiği tespit edilerek suç duyuruları da yapıldı. Her şeyden önce sorumlu bir vatandaş davranışı benim yaptıklarım. Ben karşılaştım, gördüklerimi fotoğraflayarak belgeledim; süreci takip ve yönetmekle görevli resmi kimliklere bıraktım nöbeti; ancak sonrasında, sorgulayan ve cevap arayan bıktırıcı bir takip süreci yürüttüm. Kartal Dağı’nda çok geniş bir alanın içine dağılmış olan arkeolojik buluntuların, geçmişteki yaşanmışlıkları ve varlık nedenleriyle birlikte dağdaki bulunma sebeplerinin sorgulanarak bu dağın bir bütün olarak ele alınıp, doğal güzellikleri ve yaşam unsurlarıyla beraber topyekun değerlendirilmesini bekliyorum. Dağın farklı alanlarında, hatta açılması planlanan taş ocaklarının şantiye yerleşim planları içinde kalan bölgelerinde de 1. derece sit ilan edilmesini beklediğimiz kültür varlıkları var. İlave olarak yedi farklı bölgede de daha yerleşim örnekleri mevcut ki, bu da bence dağın tarihi geçmişi ve arkeolojik buluntularıyla birlikte doğal sit alanı ilan edilmesi veya milli park ilanıyla türlerin ve çeşitliliğin korunması zorunluluğu sağlanmalıdır diye düşündürüyor; bu değerlerin yarınlara miras kalmasıdır arzum” ifadelerini kullandı.
2 BİN YILLIK YAPILAR VAR
Geç Antik Dönem’de Küçük Menderes Havzası Antik Yerleşimleri üzerine hazırladığı tez çalışmasını sürdüren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Doktora Öğrencisi Ali Özkan ise, Zeynel Aydın’ın rehberliğinde bölgede yaptığı incelemenin ardından arkeolojik buluntularla ilgili şu bilgileri verdi: “Zeynel Bey’in rehberliğinde Küçükkale köyü yakınlarında daha önce belgelenmemiş arkeolojik verilere ulaştık. İlk izlenimlerime göre bir dağ kilise olduğu kesin. Kilisenin Geç Antik Dönem’de yani 5-6. yüzyılda ilk inşa edildiğini ancak yapının Geç Bizans Dönemi’ne kadar kullanıldığını düşünüyorum. Yapı mimari plan itibariyle oldukça iyi durumda. İleride mutlaka arkeolojik kazısı yapılmalı. Zaten makalemde de bu konuya da değineceğim. Sadece kilise değil farklı yerlerde yeni arkeolojik verilere rastladım. Örneğin bir kırsal yerleşimde beklediğimiz işlik-atölye, bir zeytinyağı sıkım atölyesi ve depolama alanları izine rastladım. Köyün daha yukarısında antik taş ocakları ve Roma öncesi dönene ait tapınımla ilgili adak alanları var. Bu nedenle geniş bir alana yayılıyor. Makaleyi hazırladığımda daha geniş bilgi olacak ama köy Helenistik Dönem’den Bizans’a değin Ephesosa oldukça yakın ve uzun süre ona bağlı bir dağ yerleşimi olarak özel arkeolojik envanterler barındırıyor. Kilise günümüze daha yakın fakat köy çevresinde farklı noktalarda Bizans döneminden daha eski yapılara ulaştım. En erken tarih olarak Helenistik Dönemi diyebiliriz. Bu da yaklaşık M.Ö 2. yüzyıl yani kabaca 2 bin yıl önce.” (Çağla Geniş/İlkses Gazetesi)