CHP İzmir Milletvekili ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi Mustafa Ali Balbay 2017–2018 eğitim öğretim yılının sorunlarla başladığını söyledi.
Balbay şu değerlendirmeyi yaptı: “Okula gidiş geliş saatlerinden servis güvenliğine, müfredat tartışmalarından ders kitaplarının yetişip yetişmeyeceğine, TEOG’dan öğretmen sorunlarına, barınma ve yurt sorunundan okullarda kantin ve yemekhanelere kadar pek çok sorunla yeni eğitim öğretim dönemi başlıyor.
Bu sorun yumağı içinde eğitim öğretime başlayan öğrencilerimize, öğretmenlerimize, veli ve tüm eğitim paydaşlarına başarılı bir eğitim yılı diliyorum. Bakanlığın içinde bulunduğumuz sorunların bir an evvel çözümü için eğitimcilerle, sendikalarla uyumlu bir çalışma yürütmesini diliyorum.”
Balbay yeni döneme ilişkin sorunları şöyle sıraladı:
ÇOCUKLARIMIZ YİNE KARANLIKTA
Geçen yıl hükümet “gün ışığından daha fazla yararlanmak ve enerji tasarrufu sağlamak adına” aldığı karar ile yaz saati uygulamasına gitti. Görüldü ki beklenen tasarruf sağlanmadı. Bunu Elektrik Mühendisleri Odası da açıkladı. Bu yıl yine aynı uygulamaya devam edileceği anlaşılmakta. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bakanlık ısrarın arkasında yatan gerçeği kamuoyu ile paylaşmalı. Uygulamanın öğrencileri can güvenliği başta olmak üzere, sağlık ve bedensel gelişimleri ile eğitim öğretimdeki başarıları açısından da olumsuz etkilerken, hükümet bu uygulamadan neden vaz geçmiyor? Bakanlık topu valilere atmadan, parçalı değil genel çözüm üretmeli.
SERVİS GÜVENLİĞİ YOK
İzmir – Çiğli’de 3 yaşında bir çocuğumuzun uyuduğu okul servisinde unutularak yaşamını kaybetmesi sonucu ortaya çıkan servis sorunları hala giderilmiş değil. Servis şirketleri ve şoförlerinin gerekli denetim ve incelemeden geçmediği, sabıkalı kimi insanların şoförlük yaptığı, bazı okullarda ranta dayalı ilişkilerin döndüğü, okul bahçelerinde silahlı çatışmaların yaşandığı, şoför, rehber görevlisi ve şirket güvenliğinin sağlanmadığı bir ortamda çocuklarımız okula başlıyor. Servis taşıma ücretlerinin yüksekliği de bir başka sorun. Araçların güvenilirliği için servis bakım ve teknik şartları yerine getirilip getirilmediği sürekli kontrol altında tutulmalı, velilerin bütçelerini zorlayan servis taşıma ücretlerine ise bir indirim uygulanmalı. Gerekirse özel okul teşvikleri gözden geçirilerek öğrenci servislerine taşıdıkları öğrenci sayısına göre devlet desteği verilebilir. Bu durum ayrıca şirketlerin daha ciddi ve güvenli hizmet vermelerini sağlayacaktır.
MÜFREDAT DEĞİL MAHVET-AT
13 Ocak 2017 günü müfredat değişikliği olacağını duyuran bakanlık, Haziran ayında bu yıl uygulanmayacağını, Ağustos ayında tekrar uygulanacağını ilan etti. Yani kafaları karışık bir iş yapıyorlar. Eğitim programı elbette günün şartlarına ve gelişmelerine göre akıl, bilim ve teknoloji doğrultusunda güncellenebilir. Pek çok yeni konu, tema, program eklenebilir. Ancak iktidar bunu böyle yapmıyor. “Milli” olması gereken eğitimi, ideolojik, kendi inanç, yaşam görüşü ve tarihe bakışına göre yapıyor. Bu tutum ve davranışı ile diğer pek çok alanda olduğu gibi ayrıştırıcı, bölücü ve kutuplaştırıcı bir ortamı eğitimde de sağlamış oluyor. Bu kabul edilir bir politika değil. Eğitim programında ortak değerlerimizi yok sayarak, onları olabildiğince azaltarak bir yere varılmaz. Eğitim sistemini çağdaş, bilimsel normlardan uzaklaştıramazsınız. Eğitim programında alel acele bir değişikliğe gidilmemeli. Onun için bir an evvel öğretim birliği sağlanmalı. Akademisyenlerin, eğitim uzmanlarının, öğretmen ve velilerin kısaca ulusal ve uluslararası tüm paydaşların değerlendirmeleri önerileri dikkate alınarak program değişikliğine gidilmeli. Bu haliyle müfredat olmuş eğitimi mahvet-at.
ÖĞRETMENLER
İnsanı insan yapan eğitimin mimarı öğretmenler. Ancak bugün Türkiye’de eğitim deyince öğretmenler en son akla geliyor. Belki de Atanamayan öğretmenler bu cümleye karşı çıkacaklar “Ne demek öğretmenler en son akla geliyor; hiç akla gelmiyor” diyecekler. Doğru. 400 bine yakın atanmayan öğretmen sayısı bunu gösteriyor. Yüz bin öğretmen açığı varken atama yapılmaması kabul edilemez.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması getirdiler. Her ne kadar ücret bakımından çok fazla fark olmasa da sözleşmeli öğretmenlerin en az altı yıl görev yerlerinde çakılı kalmaları, hiçbir şekilde eş durumundan tayin hakkı verilmemesi, sözleşmeli öğretmenler ile kadrolu öğretmenler arasında özlük hakları bakımından bir eşitsizlik sözkonusu.
Eğitim öğretim sistemimizde bir de ücretli öğretmenlik uygulaması var. İki yıllık önlisans mezunu olan ve hangi bölümden mezun olduğunun hiçbir önem taşımadığı, pedagojik enfermasyon aranmayan bir yöntemle yapılan görevlendirmeler. Bu uygulama ile hem öğretmen olarak görevlendirilenlere hem de onlara teslim edilen öğrencilere büyük haksızlık yapılmaktadır. Ücretli öğretmenler eğitim sisteminin taşeronlarıdır. Aldıkları ücret ek ders saat ücretlerine göre belirlenmekte. Ağırlıklı olarak asgari ücretin altında kalan maaşlara çocuklarımızı eğitip öğretmeleri beklenmekte. Ücretli öğretmenler ortalama 15 – 21 saat verdikleri derse karşılık aylık 900 ila 1.300 lira maaş almaktadırlar.
Öğretmenlerimize gerekli ekonomik, bilimsel ve teknolojik destek verilmeli. Onların özgür bir şekilde eğitim öğretim yapmalarının olanakları sunulmalı.”
TAŞIMALI EĞİTİM
Eğitim öğretimde bir başka sorun taşımalı eğitim uygulaması. Taşımalı sistemin uygulandığı yerlerde öğrencilerin okula gidiş gelişleri, eğitime adaptasyonları, yol ve can güvenlikleri, velilerin öğrencilerini takip edememeleri, beslenme zayıflığı, veli-öğretmen-okul ilişkisinin kurulamaması gibi pek çok olumsuzluklar yaşanmaktadır. Bölgesel örf ve adetlerin de etkisi ile kimi bölgelerde kız çocukları taşımalı olması nedeniyle eğitime verilmek istenmiyor.
TEOG MAĞDURLARI
Eğitim sistemimizin ortaöğretimde doğurduğu temel sorunlardan birisi de Temel Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi. Sistem öyle sonuçlara neden oluyor ki henüz 14 yaşlarındaki çocuklarımızı eğitim öğretim hayatının dışına atıyor. Öğrenciler sistemin yaptığı sınav sonucunda aldıkları puana göre okullara yerleşiyorlar. Tercih ettikleri okul mesafe, alan ve olanaklar bakımından hiç istemedikleri bir okul dahi olabiliyor. Eğer yerleşememişlerse açık liseye yerleştirilerek örgün eğitimden kopuyorlar. Bu sistem veliler açısından ağır ekonomik koşulları beraberinde getiriyor. Sistem mutlak suretle gözden geçirilmeli ve eğitim paydaşlarının tavsiye ve önerileri doğrultusunda düzenlemeye gidilmeli.
BARINMA-YURT
15 yılda yurt sorununu çözememiş iktidar ile yeni bir eğitim öğretim yılına daha başlıyoruz. Özellikle taşımalı, birleştirilmiş sınıf ve yatılı bölge ortaöğretim okullarının en önemli sorunları barınma merkezleri. Hükümet İzmir, Karaman, Adana Aladağ gibi pek çok ilimizde yaşanan ve yürek yakan olaylardan ders çıkarmamıştır. 6.5.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği ile yeni bir düzenlemeye giderek, gerçek ve tüzel kişilere Ortaokul düzeyinde yurt açma izni vermiştir. Bu yönetmelikte bakanlık özel yurtların açılması için en az 40, pansiyon için 30, apart ve stüdyo daire için de 10 öğrenci şartı getirmiştir. Ortaokul düzeyinde çocuklarımıza gerçek veya tüzel kişilerin böyle hizmet vermesine imkan sağlamak telafisi mümkün olmayacak gelişmelere zemin hazırlamaktır.
Üniversite öğrencilerimizin yurt sorunu da aynı şekilde devam etmekte. Gençler Kredi Yurtlar Kurumuna yaptıkları başvuru sonrası çoğunlukla yerleşemiyorlar. Gittikleri ilde büyük mağduriyet ve moral bozukluğu yaşıyorlar. Öğrenciler ekonomik ve güvenilir gördükleri kimi özel yurtlara yerleşiyorlar. Bu durum gençlerimizin daha sonra farklı emel ve amaçlar için kullanılmalarına neden oluyor. Hükümet bu olumsuzlukların yaşanmaması için TOKİ aracılığı ile yurt ve barınma sorununa son vermelidir.
BESLENME–KANTİN
Okullarda çocukların kolay erişir oldukları bir mekan da kantinler. Kantinlerde hijyen, sağlık ve kalite standartları sağlanmalı. Yemekhane hizmeti verilen okullarda yemek şirketleri sıkı denetime alınmalı. Özellikle geçtiğimiz aylarda kışlalarda yaşanan yemek zehirlenmelirinden ders alarak olası riskleri yok edecek inceleme, tespit ve tedbirler uygulanmalı.
EĞİTİMDE TARİKAT–CEMAAT–VAKIFLAR!
Milli Eğitim Bakanlığı son yıllarda 16 ayrı tarikat, cemaat, vakıf ve dernekle imzaladığı protokollerle eğitimi adeta devretmiştir. Protokol amacına baktığımızda; yaygın eğitim kurumlarında kursiyer ve eğiticiler ile örgün eğitimdeki öğretmen ve öğrencilere yönelik sosyal, sanatsal, kültürel, sportif, bilimsel, teknolojik etkinlikler ile ilgili seminerler düzenlemek, proje çalışmaları yarışmalar ile mesleki ve teknik kurslar düzenlemek olduğunu görüyoruz. Hükümetin devlet kaynaklarını kamu okullarına harcaması yerine buraları kendine ortak yapması günümüz Türkiyesinde kabul edebileceğimiz bir şey değil. İktidarın bu tasarruffununu sürdürmesi ülke bütünlüğümüze, cumhuriyetimize, demokrasimize ve özgürlüklerimize mal olan olaydan ders almadığını göstermektedir.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |