GERÇEKİZMİR - Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, Bir TV’de yayınlanan Politika Durağı programında Sercan Avcı’nın sorularını yanıtlarken, ilçe, kent ve ülke gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu.
Söze Kahramanmaraş’ta meydana gelen 2 büyük depremle yaşanan büyük felaket hakkında mesajlar vererek başlayan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, “Depremin olduğu gün yola çıktım, ertesi varabildim hava muhalefeti nedeniyle. Hatay’dan Adıyaman’ın Malatya sınırına kadar tüm bölgeyi gezdik. Problemleri yerinde görmek, felaketin boyutunu anlamak, nelere ihtiyaç olduğunu tespit edip ona göre yardımları yönlendirmek amacıyla gitmiştim. Döndükten sonra gitmedim ama ben oradayken somut saptamam şu olabilir, felaketin boyutunu görünce, ‘Burada normal yaşama dönüş çok uzun yıllar olacak, büyük bir insan göçü olacak’ demiştim. Şu gün itibariyle orada normal bir yaşam sürme şartları yok. Çadır ya da konteynerlerde kalmak zorunda kalan insanlar gitme olanağı olmayan insanlar olabilir. Bunun ne kadar zor olduğunu hepimizin hayal etmesi lazım. İşte son sel felaketi. Orada kalmak zorunda kalan herkese Allah yardım etsin” diye konuştu.
BUNLARI YAPMASI GEREKEN BAKANLIK... İZMİR İHMAL EDİLMİŞ DURUMDA!
Karşıyaka Belediye Başkanı Tugay, Mavişehir-Bostanlı ve Atakent bölgeleri için sıvılaşma riskinin altını çizdiği ancak medyaya ‘taşınıyor’ olarak yansıyan açıklaması ve gelen eleştirilerin yanı sıra yapı stoku sorunu ve depreme hazırlık konusunda ise şunları söyledi: O eleştiriler biraz popülist işler. Ben o gazeteye verdiğim beyanatta ne dediğimi gayet iyi biliyorum. Daha sonra onu sosyal medyada birileri farklı şekilde lanse ettiler ve maalesef anlamsız bir durum yaşandı. Özeti şu, Karşıyaka’nın sahil bölgesinde yer alan kısımları, 600 hektarlık büyük bir alandan bahsediyoruz, burada 2016 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kabul etmiş olduğu resmi rakamlara göre sıvılaşma riski yüksek zemin var. Ben bu haritadaki duruma dayanarak, ‘Sahil bölgelerimizde zemin problemli, yüksek yapılar biraz daha fazla riskli olabilir, eğer böyle bir sonuca ulaşırsak, yani daha ileri araştırmalar yapmak gerekir, o zaman şehrin bir miktar sağlam zemini olan alanlara doğru taşınması gerekebilir’ dedim. Benim söylediğim buydu. Bu söylediğimi sadece ben söylemedim, benden önce de yüzlerce sayıda insan söyledi. Benden sonra da pek çok insan söyledi. Hocalar söyledi, meslek odaları söyledi. Ancak şu demek değil, bir kere ‘Mavişehir’ demedik, sahilde ve yüksek bina deyince otomatik olarak öyle algıladı insanlar ama genel konuştuk. Çünkü Sıvılaşma riski yüksek olan Z, ZF dedikleri kötü zeminde gerçekten çok özel yapılşma koşulları olması gerekiyor. Bina zemin ilişkisiyle ilgili çok doğru yapılaşmalar olması gerekiyor ve biz baktığımız zaman verileri biraz eksik, daha detaylı araştırma gereken durumlar diye görüyoruz. Onun için işte bugün konuşuyoruz, mikro bölgelemeyle zeminin daha detaylı incelenmesi, buna dayalı olarak binaların temel ve üst yapısı hesaplamalarının daha detaylı yapılması, ivme-rezönans gibi değerlerin göz önünde bulunurulmasıyla ilgili bir durum var. Ben deprem bölgesini gezdikten sonra ve oradaki büyük yıkımı gördükten sonra açıkçası ürktüm. 30 Ekim depreminde Karşıyaka’da yıkılan bina olmadı ama ağır ve orta hasarlı binalarımız oldu. 1000 civarında binamızda hasar oldu. Bunlar bize o zaman için ‘dayanıklıymışız’ diye bile düşündürmüştü. Ancak Hatay’da sıvılaşma riski olan bölgelerde, ya da Gaziantep Nurdağı gibi yumuşak zeminli bölgelerde yıkımın biraz fazla olduğunu görünce ve bu konuyu araştıran bilim insanlarının ‘Burada bir hesap hatası yapılmış’ açıklamalarını görünce... Yeni yapılmasına rağmen, tamamen sağlam olmasına rağmen devrilen bir sürü bina var. Bunun nedeni tamamen zeminde yeterli çalışma yapılmamış olması. Şunu söylemiyorum, Karşıyaka’daki tüm binalar böyle değil tabiki... Yeterli zemin çalışması yapılmış bir sürü bina var. Zemin çalışması yapılmamış binalar da var. Sadece şuanda bize yeterli gibi görünüp ama detayına girdiğimizde, özellikle ivme spektrumu ve rezonana girip girmeyeceğiyle ilgili biraz riskli olduğunu anlamamız gereken binalar çıkabilir. ‘Vardır’ demiyorum ama bunlar olabilir. Ama şundan emin olmamız lazım, eğer insanlarımızın hayatlarını riske etmek istemiyorsak tüm bu ince hesapları yapmamız lazım ki İzmir bu açıdan gecikmiş durumda... İzmir gecikmiş durumda derken Türkiye’nin bir çok yeri böyle... Yani burada aslında zeminin özelliklerinin saptanması, bina standartlarının saptanması, bina yapımıyla ilgili mevzuatın düzenlenmesi, denetim süreçleri ve ayrıca imar planlarının yapılması hepsi aslında bakanlığın yetkisinde olan şeyler. Burada ben üzülerek kentsel dönüşüm konusundan Büyükşehir Belediyesi’ni suçlayan konuşmaları izliyorum. Çok büyük bir haksızlık var orda çünkü bakanlık aslında kendi üzerine düşen görevi yapmış değil. İmar planı yaparken, zemine göre yapıyorsunuz. Zemin etütleri yeterli yapılmayan yerlerde imar planı yapılmış durumda... Bu eksiği gidermesi gereken bakanlık. Bakanlık mesela bunu 1999 depreminden sonra İstanbul’da yapmış. Büyükşehir Belediyesi yapmamış, bakanlık yapmış. Tabi işin hızlı işlemesi için yerel yönetimlerle iş birliği yapması gerekir. Biz de zaten hazırız. Karşıyaka Belediyesi olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Büyükşehir Belediyesi’nin de buna hazır olduğunu biliyorum ama burada İzmir’in biraz ihmal edilmişliği var.
’6306’ ÇIKIŞI, FON ÖNERİSİ VE ADA BAZLI DÖNÜŞÜM VURGUSU!
Başkan Tugay ilçedeki kentsel dönüşüm çalışmaları hakkında son durumu da şu sözlerle anlattı: Bizde İZBETON’un aracılığıyla toplu konut çalışması yapılan bir bölge var. Örnekköy’de kooperatif modeliyle yapılan bir dönüşüm bölgesi var. Bizim yol haritamız şu: Şuan da belediyenin girişinde 2 inşaat mühendisi arkadaşımız var. Binaların güvenliğiyle ilgili endişesi olan vatandaşlarımızı dinliyorlar, kayıtlarını alıyorlar ve sırayla gidip evleri kontrol ediyorlar. Bu bir süre yaptığımız çalıştaylarla toplantılar sonrasında bizim biraz yapmak zorunda olduğumuz bir iş olarak başladığımız bir çalışma oldu. Vatandaşlarımız endişeli ve binalarının kontrol edilmesini istiyorlar. Biz de başvuru üzerine bunu yapıyoruz. Biz kendi deneetimlerimizi kendimiz yapmaya başladık. Bunlardan sonra dışarıdan da destek alarak bir hızlı tarama yapacağız. Bunların sonunda ileri derece riskli olan binalarımızın bir an önce dönüşüme girmesi için çaba göstereceğiz. Bugün kentsel dönüşümün 6306 sayılı yasa belirliyor. Bu yasadaki tüm yetki bakanlığa ait. Sadece 30 Ekim depreminden sonra riskli yapı kararı tescilini bizlere bıraktılar. Biz de zaten o dönemde kentsel dönüşüm müdürlüğü kurmuştuk, o arkadaşlarımız yürütüyor süreci. Bir binaya riskli demek için neler yapılması gerektiğini söylemek ya da takibini yapmak değil burada sorun. Sorun yaşanan bölüm şu, dönüşüm için yeterli destek sağlanamadığı için dönüşümü yapamıyor insanlar. İmkanları farklı olan malikler arasında görüş ayrılıkları yaşanıyor, uzlaşı sağlayamıyorlar. Ve geçen 2 yıl içerisinde inşaat maliyetlerindeki anormal artış da bu süreci iyice zorlaştırdı. Yasanın insanlara sağladığı avantajlar şunlar; ya 1.5 sene ayda 1500 lira kira yardımı yapıyorlar ya da bir defada 400 bin lira para veriyorlar kredi olarak. Onunla müteahhit parasını ödemesi bekliyor. Ama ne 1 bin 500 liraya ev bulabilirsiniz şu anda ne de 400 bin lirayı binayı dönüştürebilirsiniz. Bu miktarların gerçek rayiçlere çekilmesi planlanıyor. Bunu da yapabilir bakanlık. Kaynak ayırabilir, fon oluşturabilir. Hatta bunu talep ediyorum ben, bize yapsınlar. Bir kentsel dönüşüm fonu oluştursunlar. Buraya gelecek kaynağı tanımlasınlar, orada biriken parayı binaların dönüşümü için insanlara kullandırtalım. Kendi kendini çeviren bir sistem olsun. Belediyenin başka bir işi için kullanılamasın sadece kentsel dönüşüm için kullandırılan bir fon oluşsun. Afete maruz kalan bölgede yeniden bina yapılması için bir fon oluşturmuşlar. Ya onu deprem olmadan önce yapsanıza illa deprem mi olması gerekiyor. Deprem olmadan önce yapın da insanların başına bişey gelmesin, binaları da yıkılmasın. Bugünkü kentsel dönüşüm esası kentsel dönüşüm yasasıdır, o yasayı yapan hükümettir ve o yasanın yetersizlikleri nedeniyle dönüşüm olmamaktır. Onun dışında belediyelere kat verin, emsal verin gibi baskıları yapay bir şekilde yapıyorlar ama bunların şehirlere getireceği yüklerden kimse bahsetmiyor. Bugün o dönüşümler sırasında göz göre yaşanan hatalar var. Binaların inşaat miktarı artmasa da içinde oluşturulan bağımsız alanları artırarak dönüşüm gerçekleştiren kişiler var. Bu da otomatik olarak nüfusu artırıyor. Bu gerçekten vahim bir durum. İnşaat artmıyor, evler küçülüyor daire sayısı artıyor ve nüfus artırıyor. Bunları niye seyrediyoruz bilmiyorum ben. Bunlara müdahale etmemiz lazım. Zaten nüfus artıyorsa ve o şehir bunu kaldırıyorsa o zaman insanlara emsal artışı da verebiliriz. Ama temel mantık olarak İzmir’in çoğu yerinde durum böyle, bitişik nizam, sokakların dar, sosyal alanların otoparkların yetersiz olduğu alanlarda çok açık ve net ki ada bazlı dönüşüm planları yapmanız gerekiyor. Biz bunun için çalıştık. 2.5 senedir Karşıyaka’nın yarı diyebileceğimiz bir alanda bir analitik etüt çalışması yaptık. Bununla ilgilli taslak planlar hazırladı arkadaşlarımız. 6 Şubat depreminden önce yaptığımız bir çalışmaydı. Ama bunları ne zaman tartışmaya açsak hep önümüze bariyer, zorluk konup duruyor. Karşıyaka Belediyesi’nde kararı almak ve yukarıya onaylatmak istiyoruz ama duvara çarpıp geri döndüğümüz bir sürü durum oluyor.
KARŞIYAKA STADI AÇIKLAMASI
Tugay, yapımı yılan hikayesine dönen Karşıyaka Stadı Projesi için ise, “Ümitliyim ve mutlaka olacak gözüyle bakıyorum. Sorun sorun olarak kalsın diye uğraşanlar bunu hala devam ettiriyorlar. Bunun değişeceğini düşünüyorum, en azından genel seçimde de ne kadar istismar edeceklerse edecekler ama daha sonra mecbur kalacak ve verecekler. Bakanlık biz bu stadı yapacağız diye söz vermiş, sonra işte belediyeler engelliyor diye uzunca bir süre bahanelerin arkasına sığınmışlar. Engeller kalktı, Bakan Bey’le görüştük, ‘Biz kaynak ayıramayız’ dedi, ‘Büyükşehir yapsın’ dedik, ‘Tamam’ dediler. O protokolle devir aşamasında illa bizim mimar bu çalışmaya devam etsin dendi, Büyükşehir de ‘Biz kendimiz karar vermek istiyoruz’ dedi, orada mimar muafakat vermesi gerekiken vermedi, defalarca istendi ama vermesi gerekirken vermedi. Neticede siyasi bir engelleme oldu orada. Bu arada Karşıyaka’ya para bulamayan kişiler bir sürü yere bir sürü stat yaptılar. Neticede biz kendi stadımızı kendimiz diye düşünüyorum. Büyükşehir Belediye Başkanımız da söz verdi zaten. Ama bütün bu araya giren gündem, acil dönüşüm gündemi bir de araya genel seçim geldi girdi. Genel seçimden sonra iktidar değişikliğini görürsek ondan sonra bazı şeyleri hızlıca çözeceğimizi düşünüyorum” açıklamasını yaptı.
"YARDIM EDEN DE BİR TELEFON AÇIP GEÇMİŞ OLSUN DİYEN DE OLMADI"
Tugay, belediyede ödeme aksamaları nedeniyle yaşanan kriz ve iş bırakma eylemi hakkında ise, “O eylem üzerine çok konuşmak da istemiyorum açıkçası çünkü gerçekten hukuksuz bir tarafı vardı o işin ve onunla ilgili süreç devam ediyor. Ben şunu söylemek isterim, bizim bugün maddi sıkıntılarımız var, ödeme güçlükleri yaşıyoruz, maaşlarımızı bir kaç defada ödediğimiz de doğru ama toplamda baktığımızda çok büyük bir borcumuz yok. Eski dönemlerdeki gecikmiş ödemelere baktığım zaman, ki o zamanlar ikramiyeler senede bir kaç kere ödenirmiş, bir her ay ödüyoruz maaş gibi, bunları da düşünürseniz buradaki gecikmelerin biraz da yan ödenemelerden kaynaklandığını düşünebiliriz. Hep birlikte yaşadığımız bu durum için üzgün olduğumu söylemek isterim. Şunun bilinmesini isterim, bizi üzen çok şey yaşadık ama yardım eden hiç kimse olmadı, bir telefon edip geçmiş olsun diyen de olmadı. Kendi başımıza sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz. Bize dışarıdan müdahele etmesinler, biz kendi ayaklarımızda duracağız. Yani Karşıyaka Belediyesi güçlü bir kurum, çok önemli hizmetleri var. Türkiye’de hiç bir yerde olmayan birçok işi yapıyoruz. Ayda 500 lira ücretle anaokulu hizmeti veriyoruz, ayda 300 lira ücretle yurt veriyoruz, gelişimcilik merkezinen sivil toplum yerleşkesine kadar birçok şey... Bütün bunların karşılığında mali açıdan da kesinlikle sağlıksız bir yapıda değiliz. Bizi sadece son 1-1.5 yıldaki yüksek enflasyon ve maliyetlerdeki anormal artış zorladı. Tüm aldığımız mallar yüzde 200 zamlandı, personel ücretler yüzde 80-90 arttı. Bunlar artarken belediyenin gelirleri bu oranda artmadı. İller Bankası daha önce ödediğinin biraz daha üzerinde ödüyor, hatta gerçekten çok yetersiz ödüyor. Diğer bütün gelirlerimiz de sabit kaldı. Bununla da kalmadılar. Gayrimenkul satarak tolere edebileceğimiz bir durum vardı. Orada da SGK ve Vergi Dairesi bir tedbir kararı aldı. Ne olursa olsun ben şunu iddia ediyorum, bu sıkıntı çok büyük bir sıkıntı değil, çok kısa sürede olay kendi dengesine gediğind biz ayaklarını çok sağlam yere basan ve hiç bir hizmetinde de geri kalmayan bir belediye olarak yolumuza devam edeceğiz” diye konuştu.
SAHADA BİRLİK-BERABERLİK VE İYİ BİR DESTEK VAR!
Tugay’dan programda seçim gündemine ilişkin de önemli mesajlar geldi. İlk olarak 6’lı masada yaşanan krizi ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını yorumlayan Karşıyaka Belediye Başkanı, “Ben o süreçte neler yaşandığını tam bilmiyorum ama nihayetinde gelinen noktada bir araya gelinmiş olması ve Genel Başkanımızda uzlaşılmış olması bence çok olumlu birşey. Bugün sahada bir birlik ve beraberlik hali görüyorum, Millet İttifakı’na desteğin iyi yönde olduğunu görüyorum. Umarım bu süreç böyle gider. Biraz belki milletvekilliği adaylığı tercihleri bazı şeyleri yerel olarak değiştirebilir. Onun dışında Cumhur İttifakı’nın seçim dönemlerinde bazı taktikleri oldu, onlarla ilgili de bekleyip görmemiz gerekiyor” dedi.
KARŞIYAKA’DAN BİR MİLLETVEKİLİ İSTİYORUZ!
Tugay, aday adaylığı hareketliliğinin gölgesinde Karşıyaka’dan bir milletvekili çıkarma konusunda ise şu mesajları verdi: Ben bir süredir, son 1 yıldır bu konuda katkı vermeye çalışıyorum. Önemli bir eksik olduğunu düşünüyorum. Karşıyaka’dan bir milletvekilli istiyoruz, bekliyoruz ama nihayetinde bu konuda kararı Genel Merkezimiz verecek, farklı bir karar verirse de itiraz edecek bir halimiz yok. Ama olursa da saha çalışmalarımız daha rahat olur. Biraz olağanüstü bir dönemden geçiyoruz, bunu da görmek lazım. Hem ittifak içinde olmanın getirdiği bazı zorluklar hem de ulusal ölçekte düşünülmesi gereken hassasiyetler var. Ben yakın tarihte değişik vesilelerle de Karşıyaka’nın böyle bir beklentisi olduğunu ifade etti. Ama Genel Merkezin içinde bulunduğu sıkışıklığı da anlıyorum. En doğru kararı vereceklerine inanıyorum. Sonuçta bizim dışımızda yürüyen bir süreç bu, ben de çok agresif şekilde müdahale etmenin doğru olmadığını düşünüyorum.
Karşıyaka Belediye Başkanı milletvekilliği listeleri konusunda ise, “Bizim İzmir’de bazı hassasiyetlerimiz var. İzmir’in dokusunu ve yapısını göz ardı etmemek lazım. Bizim mesela Balkan kökenli göçmen vatandaşlarımızı gittikçe artan bir hassasiyeti oldu, buna duyarsız kalmamak gerektiğini düşünüyorum. Benim partimizde biraz eksik gördüğüm şey, esnaf ve iş dünyası ile köprü olacak insanların orada olması önemli diye düşünüyorum. Yerel parti örgütünden gelen insanların mutlaka orada olması gerektiğini düşünüyorum ama demin dediğim gibi Genel Merkezin içinde bulunduğu sıkışıklığı da anlamak lazım. Biz bu hassasiyetleri dile getirelim ama verilen karar ne olursa olsun bizim de kararımız olacak ve onun arkasında duracağız” dedi.
İKİNCİ DÖNEME ADAY MI?
Tugay son olarak ikinci dönem adaylık sorusuna ise şu yanıtı verdi: Aslında ben hep genel seçim geçsin, ondan sonra konuşalım bu konuyu diyorum. Sadece belediye başkanı olarak biraz problemli bir 4 yıl yaşadık. Pandemi yaşadık, İzmir depremini yaşadık, ekonomik krizi yaşadık ve büyük depremi yaşadık. Bunlar performansımızı etkiledi. Benim Karşıyaka ile ilgili yapılması çok önemli gördüğüm pek çok konu var.
Gerçekten çok şey yaptık ama tabi ki herşeyi yapamadık. İnsan bunlarla ilgili belli bir öngörüye sahip olunca istiyor tabiki tekrar görev alayım ve bunları da yapayım diye. Ama şunu söyleyeyim kesinlikle aşırı bir hırs içerisinde değilim ve olmayacağım. Burada önemli olan, ben ya da bir başkası Karşıyaka’ya, İzmir’e, Türkiye’ye en iyi hizmeti getirsin. Ben sadece içimde bir hizmet isteği olduğu için, o istek devam ettiği için yeniden aday olmayı istiyorum diyebilirim. Ama bunun şartlarını da oluşması lazım. Bunu da genel seçimden sonra konuşmak daha doğru olacak.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |