GERÇEKİZMİR - Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, salgın süreciyle ilgili Gerçekizmir’e çarpıcı açıklamalarda bulundu
“İKTİDAR ŞEFFAF SÜREÇ GÖTÜRMÜYOR”
İktidarın pandemi sürecini şeffaf götürmediğini söyleyen Özkan, “Şeffaf olsa, zaten baştan itibaren hangi ilde hangi mahallede kaç hastanın bulunduğunu saptar ve bunlara ilişkin önlemler alır, topluma açıklardı. İzmir’de hangi mahallelerde yaygınlık olduğunu görüyoruz şu anda… Bunu biz 1 ay önce görseydik ne yapardık? Oralarda bu yaygınlaşmazdı! Biz bugün söylemiyoruz, o gün söyledik. Bunu yap dedik! Ama yapmadı. İstatistikler doğru açıklanmıyor ve doğru açıklanmamasının sebebi anladığım kadarıyla Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bu konudaki verilerini etkilemek… Biz bunu cenaze gömüm işlerinden de biliyoruz. Şu anda 3’e ayrılmış bir hasta tasnif sistemi var. Gelenler ve eve gönderilenler, gelenler, poliklinikte kontrol altına alınanlar ve entübe hastalar, çok yoğun bakıma alınanlar… Bu ikisini birbirinden ayırıyor, entübe hastaları ve vaka kayıtlarını veriyor. Oysa o arada ölenler… Mesela geldim, test verdim test sonucu bekliyorum, öldüm, gömülüyorum viral deniyor. Ama test sonucum Covid-19! Biz bunu tüm mezarlık istatistiklerinden gözleyebiliyoruz. Zaten bunların tamamını biz kontrol edebiliyoruz. Bu rakamlar gerçekleri yansıtmıyor" dedi.
“HASTA SAYISINI SÜREKLİ AŞAĞIYA ÇEKME ÇALIŞMASI VAR”
Bakanlığın her gün açıkladığı veriler için “1 ay önce partimizin bu konuda oluşturduğu kurulların yaptığı istatistiki sonuçlara daha çok güveniyorum” diyen Özkan, şunları söyledi;
“Hasta sayısını sürekli bir aşağıya çekme çalışması var. Dünyada 2 ülke bunu yapıyor. Çin yaptı, İran yapıyor, şimdi de Türkiye yapıyor. Sorun; toplumsal olarak yaşadığımız felaketin bir insanlık felaketi olduğunu görebilme sorunudur! İstatistikler bize hangi noktada önlem almamız gerektiğini gösterir. Gecikmiş önlemlerle geldi Türkiye! ‘En başta şöyle yapmalıydı, böyle yapmalıydı…’ Başta da hastanelerini kurmalıydı, başta da yatak kapasitelerini ayarlamalıydı. Biz bunları söyledik öneriler halinde. Dünya Sağlık Örgütü'nün istatistiksel değerlendirmelerinden kaçınılmasının en önemli sebebi gerçek rakamların gizlenmek istenmesidir!"
ALMANYA ÖRNEĞİ VERDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Salgına nispeten daha hazırlıklı yakalandık” açıklamasını Almanya ve Türkiye’yi karşılaştırarak değerlendiren Özkan, şunları söyledi;
“Almanya, Türkiye ile birlikte hem 2013’te hem 2014’te hem 2018’de pandemik ataklara karşı önlemler konusunda tedbir alınmasıyla ilgili DSÖ’nün uyarısı üzerine H1N1, domuz gribi ve diğer tür ataklar nedeniyle biz de olduğu gibi pandemi kurullarının oluşturulması için çalışma yapmış. Almanya ne yapmış? 48 bin oksijen makinesi ihtiyacı varmış, hemen ısmarlamış. Almanya ne yapmış? Hasta bakım merkezlerine bu araçlardan, aletlerden göndermiş. Almanya ne yapmış? C vitaminine ihtiyacımız olacak demiş, çinkoya ihtiyacımız olacak demiş. Almanya ne yapmış? İlaçlara ihtiyacımız olacak demiş, bunların hepsinin 10 yıllık anlaşmasını yapmış. Biz ne yapmışız? Biz hangi önlemi almışız? Pandemi kurulu oluşturduk peki bu keşmekeş niye? Pandemi kurulu oluşturdun, bu hastaneleri niye kapatıyorsun? Böyle bir erken hazırlığın vardı da, hastaneleri yok etmek gibi bir olgunun içine neden girdin? Bu soruların yanıtı yoktur! Türkiye yönetilmiyor! Bugün de yönetilmiyor! Kapılarımızı erken kapattık. Nereye kapattın? İran ile kapın neredeyse hala açık! Niye kapattın? Amerika ile geçen haftaya kadar New York’tan seferlerin devam ediyordu. Dünyada salgının en yoğun olduğu yer! Neyi kapattın? Hangi önlemi erken aldın?”
"CHP İKTİDARDA OLSAYDI…"
“CHP iktidarda olsaydı, salgın sürecinde neleri yapardı” sorusunu yanıtlayan Özkan, “ Biz iktidarda olsaydık; hastanelerimizi kapatmazdık, pandemi hastanelerini açık tutardık, yoğun bakım yatak sayımızı 100 binin üzerine taşırdık. Biz iktidarda olsaydık; bu salgından rant elde etmeye kalkmazdık! Biz iktidarda olsaydık; bütün sağlık personelini göreve davet ederdik. Bizim doktor varlığımızın yarısını özel teşebbüste bırakıp sokağa salıp, diğer yarısıyla mücadele etmeye devam etmezdik. Biz hepsini göreve çağırır hepsiyle birlikte mücadeleye devam ederdik! Biz vatandaşımıza; ‘evinde kal, bu 1 yılsa 1 yıl, 2 yılsa 2 yıl, devlet sana bakacak’ın organizasyonunu yapardık! Bugün yapılmayan şey budur. Herkes evinde açlığa terk edilmiştir” dedi.
“BİZ BÖLGESEL-KENTSEL KARANTİNA DİYORUZ”
Ülkedeki ‘karantina’ ve ‘sokağa çıkma yasağı’ tartışmaları için ise Özkan şunları söyledi;
“1928 Hıfzıssıhha Yasası’ na göre karantinaya alınan her şeyin, her evin iaşesi, elektriği, doğalgazı, suyu, yemesi içmesi devlete aittir. Hiçbirini yapmıyorlar! Hiçbir şey yapmıyorlar! Bizim söylediklerimizin bazılarını aklın yolu bir olduğu için haftalar sonra uygulamak zorunda kalıyorlar. Biz sokağa çıkma yasağı istemiyoruz zaten. Biz, ne sokağa çıkma yasağı ne olağanüstü hal ne de sıkıyönetim istiyoruz. Bizim sokağa çıkma yasağından kastımız; karantina! Bölgesel, kentsel karantina… Şimdi ekonomiyi öyle bir noktaya getirmişler ki, kampanyalar açmak zorundalar, para toplamak zorundalar! Bu ekonomiyle vatandaşa bakamayacağını biliyor, tercihini yine zenginden yana yapıyor. Bu nedenle büyük problem yaşıyoruz. Büyük çelişkimiz; o hala rant peşinde, biz vatandaşa hizmet götürme derdindeyiz! Belediyelerimizin engellenmeye çalışılmasının tek nedeni de budur!”
“NE VERDİ İŞÇİYE ESNAFA VATANDAŞA?”
Virüsle mücadele sürecinde iktidarın aldığı ekonomik tedbirleri değerlendiren Özkan, “Ne verdi vatandaşa? Ben işçiyim, benimle ilgili herhangi bir şey yaptı mı? Hayır, ben işe gitmek zorundayım hala! Ben esnafım, dükkanımı kapattı. Bana ne verdi? Ben doktorum, bana söz verdi ‘en yüksek tavandan sana ücret vereceğim’. Verdi mi? Hayır! Ben hemşireyim, bana herhangi bir ekonomik katkı veriyor mu? Hayır! Hasta bakıcıyım, ambulans şoförüyüm, veriyor mu? Hayır! Hastanede paspas yapıyorum, yeri temizliyorum. Bana herhangi bir ekonomik katkı sunuyor mu? Hayır. Bana öğlen yemeği mi veriyor? Hayır. Bana kalacağım ev mi veriyor, çoluğumu çocuğumu hasta etmemek için? Hayır. Kime veriyor? Kimin için bu paraları ayırıyor? İşsizlik Sigorta Fonu’nda biriken 100 milyar lirayı, işçinin alın terini, bu halkın emekçisinin alın terini götürüp merkez bankasına veriyor, oradan nakit para alıyor. Onunla toplu fon(?) Peki çalışana ne veriyorsun kardeşim? İşçiye, memura, emekliye ne veriyorsun? Emekli’ye 1500 lira… Biz emekliye 1500 lirayı 2 seçim önce kampanyamıza koyduk! Toplumun hangi kesimine ne verdiğine dair kimse bir şey söyleyemez” diye konuştu.
"BİZ SORUNLARI ÇÖZERİZ… ÖNEMLİ OLAN SAĞLIK!"
“Önümüzdeki süreçte ekonomik krizin katmerlisi bekliyor” diyen Özkan, şöyle devam etti; “Ama önemli olan bu değil artık. CHP olarak biz iktidara geldiğimizde tüm ekonomik sorunları hallederiz. Önemli olan; yurttaşımız hayatta kalsın, sağlıklı kalsın. Çocuklarımız, gençlerimiz, kadınlarımız, erkeklerimiz sağlıklı kalsınlar, evde kalsınlar. Biz bütün sorunları çözeriz! Bu ekonomik sorunların hepsi çözülür, yeni bir dünya kurulur, biz de o dünyadaki yerimizi alırız. Sorun bu değil. Sorun; bütün bu ekonomik sorunları çözebilme potansiyeli varken, elinde olanaklar varken yapmayıp, halkını hastalıkla ölümle yüz yüze getirmek.”
“SAĞLIK SİSTEMİ DÖKÜLÜYOR”
Türkiye’deki sağlık sistemi için “lime lime dökülüyor” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Özkan, “Bursa’da hastalanan vatandaşımızın şehir hastanesine ulaşmak için ödediği taksi parası 156 lira! İzmir’de Karabağlar’da oturuyorum, buradaki şehir hastanesi bittiğinde kaç paraya gideceğim taksiyle, 200 liraya gideceğim! Bunun adı sağlık sistemimi oluyor şimdi? Yıktığın şey neydi; her mahallede halkına bakmaya yeterli sağlık ocağı düzeneği… Yok ettiğin şey neydi; koruyucu hekimlik. Bugün neyle karşı karşıyayız? Ticarileşmiş bir sağlık sistemiyle! Bütün dünyada çöken şeyin adı ne? Ticarileşmiş sağlık sistemi…” dedi.
“KENT YOKSULLUĞU İZMİR’DE YÜKSEK”
İzmir’in vaka ve can kaybında ikinci sırada olmasının sadece büyükşehir olmasıyla açıklanamayacağını söyleyen Özkan, kent yoksulluğunun İzmir’de çok yüksek olduğunun altını çizerek şunları söyledi;
“İnsanlarımız çalışmak zorunda. Bizim insanlarımız 16-18 yaştan 55 yaşına kadar çalışıyorlar. Hava kirliliği düzelmeyen tek il İzmir! Neden? Çünkü üretmeye devam ediyor. Herkes işe gitmek zorunda… Ve İzmir hala hastalığın yaygın olduğu kentlerden biri… Oysa İzmirli pek çok yerde çok büyük bir uyum gösteriyor ama işe gitmek zorunda, evine ekmek götürme derdini yaşamak zorunda… Ne yapacak? İşte biz de onun için söylüyoruz; biz hükümet değiliz bu sorunların birinci çözüm kaynağı değiliz. Ama biz diyoruz ki; aman direnin, belediyelerimizin verdiği olanaklarla direnin, dayanışma içerisindeyiz, her ilçe başkanlığımız il başkanlığımız bu dayanışmanın merkezi… Aman diyoruz hasta olmayın, aman sağlıklı çıkın. Şu günleri sağlıkla atlatalım bu ekonomik sorunların tamamını çözme sözü biz de! Biz buna hazırlanıyoruz. Biz buna hazırız! Biz iktidar olmak istiyoruz.”
“İZMİR’İN SAĞLIK ALT YAPISI ÇÖKÜK!”
“İzmir’i tarumar ettiler! Merkezi hükümet, kentin sağlık altyapısına yatırım yapmadı yıllarca… Aldığı verginin karşılığını vermedi” diyen Özkan, İzmir’in sağlık alt yapısının çökük olduğunu iddia etti.
Özkan, “Bergama’dan gelin hastane nerede var bir tek? Çiğli’ye gelene kadar hiçbir şey yok. Bu tarafa gelin, hastane nerede? İzmir’in sağlık altyapısı çökük! Üniversite hastaneleri dışında… Üniversite hastanelerinin başına siyasal kimlikleri koydular, hastalar doktorlar hastaneler inim inim inliyor! Bu kentte hep beraber yaşamıyor muyuz, görmüyor muyuz? Sağlık altyapısına bir tek yatırım var mı? Bir; pandemi salgını ortaya çıktığında kentin yatak kapasitesi yetersizdi, hala yetersiz! Salgın ortaya çıktığında; kentte bir organizasyon yoktu, hala yok! Belediyelerimiz dışında merkezi yönetimin yaptığı organizasyon falan yok! Daha Kınık’a Kiraz’a geçen hafta sağlık malzemesi gönderdiler. Sağlık malzemelerinde korkunç eksiklik var” dedi.
"BELEDİYELERİMİZDEN GÜNLÜK İHTİYACIN KARŞILANMASINI İSTİYORUZ"
Özkan, CHP Genel Merkezi’nin partinin belediye başkanlarından virüsle mücadele sürecinde yapmasını istediği öncelikleri şöyle anlatı;
“Belediyelerimizden halkımızın günlük ihtiyacının karşılanmasını istiyoruz, yeme, içme, su, doğalgaz, elektrik, genel temizlik, dezenfekte… Bu ihtiyaçlarının karşılanmasını istiyoruz. Çünkü halkımız sağlıklı kalsın, biz geri kalan sorunları çözeriz. Bu merkezi hükümetin yaptığı yanlışların tamamının üstesinden geliriz. Onlar bu ekonomiyi batırırlar, biz kaldırırız! Sorun yok. Biz buna hazırlıklıyız. Ama her bir yurttaşımız sağlıklı kalmalı, her bir çocuğumuz anneli babalı, dedeli, anneanneli, babaanneli geleceğe ulaşmalı… İnsan odaklı bakış açısı istiyoruz biz! Bunu tüm büyükşehir belediyelerimiz yapıyor.”
“MERKEZİ HÜKÜMET VİRÜSLE DEĞİL BELEDİYELERİMİZLE MÜCADELE EDİYOR”
CHP’li belediyeler ile iktidar arasındaki ‘bağış’ krizine de değinen CHP Genel Başkan Yardımcısı Özkan, “ Aşevlerimizin yardımların kestiler, bloke koydular, yardım toplamamız engelleniyor. Yasasında olmasına rağmen engelleniyor! Biz bunların tamamını aşıp yardımlarımızı yapacağız. İzmir’de bakın tıkır tıkır, ilçeler, belediyelerimiz, büyükşehir belediyemiz aslan gibi bunları gerçekleştiriyor. Mersin’de, Adana’da, Ankara’da, İzmit’te her yerde… Belediye kirasında oturanlardan kira almıyoruz, su paralarını Adana’da yüzde 50 indirdik, diğer yerlerde almıyoruz kesmiyoruz. Bunların elinde olsa zam yaparlar! Otobüslerimizi her gün virüsten arındıracak temizliği pırıl pırıl her gün yapıyoruz. Toplu taşımaya, toplu bulunan yerlere müdahale ediyoruz. Bizim isteğimiz budur. Belediyelerimiz de layıkıyla yerine getiriyor. Hepsine gönül borcumuz var. Hepsini avuçlarımız patlayana kadar alkışlıyoruz. Burada sorun şudur; merkezi hükümet çok kötü bir sınav veriyor. Virüsle mücadele etmiyor, CHP’li belediyelerle, belediye başkanlarıyla mücadele ediyor! Böyle şey olmaz” ifadelerini kullandı.
“CUMHURİYET KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR”
“Siyaset çözüm sanatıdır. Bu, AK Parti’nin elinde çözümsüzlük haline dönüştü” diyen Özkan şöyle devam etti;
“Ayrıştırma, ötekileştirme, kavga, çözümsüzlük, bu siyasi anlayışın anahtarı! Biz bunu karşısındayız. Biz birleştirmeye, siyaset üstü bakarak, insan odaklı, kimin ihtiyacı varsa kim istiyorsa ona biz yardımımızı ulaştıracağız. Evinde suyunun akmasına, elektriğinin açıklanmasına, telefonunun kapanmamasına, iletişim özgürlüğüne saygı duyacağız! Bakın İzmir’de bunu sağlamak için büyükşehir belediye başkanımız kontör dağıtıyor, diğer illerde büyükşehir belediye başkanlarımız kontör dağıtıyor. Bunlar bizim görevimiz değil. İş, bizim görevimiz değil ama biz iş bulma konusunda da gereğini yapıyoruz. Gençler, öğrenciler…Onlara dönükte dershane yoluyla… Bornova’daki dershanemizle, 60 bin öğrenciye uzaktan eğitim veriyoruz. İstanbul’da, Adana’da, Mersin’de, Ankara’da, bütün bunları biz gerçekleştiriyoruz. Neden? Çünkü biz halkımızın bu süreci sağlıklı, en iyi şekilde atlatmasını istiyoruz. Ondan sonra, Türkiye büyük ülke, çok güzelliklerimiz olacak. Her şeyimiz hazır, projelerimiz hazır, planlarımız hazır. Yeter ki sağlıkla atlatsın halkımız! Sonrası bizim için aydınlık ve mutluluktur. Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir diyoruz, CHP’nin görevi de bu bayrağı gönderde tutmaktır.
“VİCDANIMIZ KABUL ETMEZ… KARŞIYIZ!”
Virüsle mücadele sürecinde TBMM’deki ceza infaz düzenlemesi mesaisiyle ilgili ise Özkan şunları söyledi;
“ Sen gazeteci olarak bir bürokratın ya da siyasetçinin yolsuzluğunu yakaladın, yazdın, 6 yıl hapis cezası aldın. Yakalayıp hırsızlığını yazdığın bürokrat da yargılandı 6 yıl hapis cezası aldı. Bu yasa, onu serbest bırakıyor sana da 3 yıl 6 ay hapiste kalma düşüyor. Bunu hangi vicdan kabul eder? Suratına kezzap döküp yaktığı, ya da öldürdüğü kadının, istismarda bulunduğu çocuğun cezasını çekmeden dışarı çıkmasına hangi yürek dayanır? Adam öldürmüş, kalıcı hasar vermiş, hırsızlık yapmış, yolsuzluk yapmış, onların hepsi sokağa çıkacak! Ama bu ülkede bu düzen böyle gitmez! Virüs değil düzen öldürür diyen adam içeride kalacak öyle mi? Bizim bunu vicdanımız kabul etmez. Biz buna sonuna kadar karşıyız! Ve sonuna kadar da karşı duracağız. Bu, aftır. Bunun adı Recep Affı’dır. Biz Recep Affı’na karşıyız!
“ANKARA İZMİR ARASINDA GİDİP GELİYORUM”
Salgın sürecinde kendisinin neler yaptığını da anlatan Özkan, “ Benim kendi özel sağlık sorunlarım olduğu için, günde 6 tane iğnem var onu kendime yapıyorum, 2 tanesiyle de burnumu ve ağzımı yıkıyorum, koruyucu olarak doktorlarımın verdiği ilaçlar var onları kullanıyorum. Pazar akşamları Ankara’ya gidiyorum, Pazartesi Salı Çarşamba Ankara’da kalıyorum. Perşembe geliyorum, genellikle akşam oluyor, Cuma Cumartesi’yi İzmir’de geçiriyorum. Sonra tekrar Ankara’ya, genel merkeze ve meclis çalışmalarına gidiyorum. Yani virüs günlerini Ankara İzmir arasında gidip gelerek geçiriyoruz” dedi.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |