İZMİR - Başbakan Binali Yıldırım dün akşam saatlerinde geldiği İzmir'de Çiğli 2.Ana Jet Üssü'nü ziyaret ettikten sonra ikinci gün mesaisini kentte ilk kez düzenlenen Ege Ekonomik Forumu'nda açtı.
- BAŞBAKAN'DAN İZMİR'DEKİ ÜSSE ZİYARET...
- BAKAN ZEYBEKCİ: İZMİR VE EGE'NİN VİZYONU BU OLMALI...
Ekonomi Bakanlığı’nın desteği, EGEV’in (Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı) bölge ortaklığı ve NTV & Özgencil işbirliğinde Swissotel'de düzenlenen forumda Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve Yunanistan Ekonomi ve Kalkınma Bakanı Dimitri Papadimitriou’dan sonra kürsüye çıkan Başbakan Yıldırım önemli mesajlar verdi.
Başbakan Yıldırım, Ege Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, 2 gün boyunca Ege'nin ekonomisi, geleceği, vizyonunun konuşulacağını, tarım, sanayi, ticaret ve üretim konularının ele alınacağını belirtti.
Küresel ekonomide iyileşme görüldüğünü, Avrupa ekonomisinde de bir toparlanmanın söz konusu olduğunu dile getiren Yıldırım, "Ancak yine de dikkat etmemiz gereken hususlar olduğunu işaret etmek isterim. İçinden geçtiğimiz bu dönemde küresel kriz sonrası ortaya çıkan ekonomik kırılganlık ve bölgesel gerilimler henüz bitmiş değil." dedi.
ABD'de yeni yönetimle birlikte korumacılık söylemlerinin ortaya çıktığına dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti: "Korumacılık yönündeki söylemler yeni bir küresel tehdidin habercisi gibi ancak ekonomi tarihi bize korumacılık politikalarının hiçbir zaman küresel ekonomiye, küresel barışa katkı sağlamadığını göstermiştir. Avrupa hiçbir zaman parasal genişleme sürecini bu kadar açmadı. Parasal genişleme Avrupa'da tüm hızıyla devam ediyor. Bu gelişme tabii ki Türkiye bakımından olumlu. İhracatımızdaki artışın arka planında bir anlamda Avrupa'daki parasal genişlemenin ciddi katkısı var. Bizim ihracatımızın neredeyse yarısı Avrupa ülkeleriyle yapılıyor. Ancak kıtadaki en büyük risk ve tehdit doğrusu gittikçe artan borç seviyesidir. Borç seviyesi aslında gelişmiş bütün ülkelerin gelişmekte olan ülkelere göre daha büyük bir riskidir, yumuşak karnıdır. Bugünkü küresel şartlar altında belki bunun sonuçları tam anlamıyla hissedilmese bile değişecek konjonktürlerde burada ortaya ciddi bir kriz alanı çıkabilir."
Bütün gelişmiş ülkelerin gayri safi hasılalarının en az 2,5-3 katı kadar borç seviyeleri olduğunu, rezerv para kullanmak suretiyle işlerini yürüttüklerini söyleyen Yıldırım, "Dünya değişiyor, bölgedeki dengeler değişiyor, zenginlik merkezleri değişiyor. Zenginlik merkezleri artık eskisi gibi Batı'da değil Doğu'ya doğru hicret ediyor. Yakın gelecekte, orta ve uzun vadede dünya ekonomisinde ve jeopolitik dengelerde de önemli bir değişimi hep beraber göreceğiz." ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, son dönemde ayrılma istekleri, referandum gibi gelişmelerin de bölgesel ekonomiyi önemli ölçüde etkilediğini vurgulayarak, "Çin ekonomisi ise ayrı bir fasıl. Orada büyüme odaklı gelişme tüm hızla gidiyor. Metal sanayisindeki kapasite farklılığı dünyanın geri kalanında korumacılık yanlılarının ekmeğine yağ sürüyor." dedi.
"Yanlış hesap Bağdat'a gitmeden dönmüş oldu"
Ortadoğu'daki durumun şu an için ümit verici olmadığını dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kuzey Irak'ta verilen yanlış karar... Bugün az önce bu kararı veren Kuzey Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Barzani 'Referandum öncesi şartlara dönüyoruz' diye açıklama yaptı. E peki buraya gelecektin niye bu yanlışta ısrar ettin, niye yıllardır sizi himaye eden, hayat alanı oluşturan Türkiye'nin sözünü dinlemedin? Her neyse 'Yanlış hesap Bağdat'tan döner' derler ve nihayet yanlış hesap Bağdat'a gitmeden dönmüş oldu."
Yıldırım, Suriye ve Irak'ta yıllardır devam eden siyasi otorite boşluğunun, terör örgütülerinin varlığının bölge için orta ve uzun vadede öngörü yapılmasına engel olduğuna işaret etti.
"Bize bir adım gelene 2 adım yaklaşırız"
Türkiye'nin bölgenin teminatı olduğunu vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti: "Türkiye Avrupa'nın da güvenliğinin giriş kapısı. Düşünün 10 milyondan fazla nüfus haraketi olan bölge var. Bu nüfus hareketinin Avrupa'ya akın etmesi demek Avrupa'daki tüm dengeyi altüst etmesi demek. Türkiye geçtiğimiz 6 yıl içinde 3,5 milyondan fazla evinden, barkından, yurdundan edilmiş insanlara kucak açıyor, onlara ev sahipliği yapıyor. Bununla da yetinmiyor Avrupa'ya gidecek göç istilasınının da önüne geçiyor. Bugün Ege Denizi'ndeki 2-3 yıl öncesine göre Avrupa'ya geçişler büyük oranda kontrol altına alınmıştır. Bütün bunları yaparken biz arzu ederiz ki Avrupalı dostlarımız Türkiye'nin katlandığı bu yüklerin, bu fedakarlığın daha iyi farkında olsun, takdir etsin. Ancak burada şunu söylemek isterim ki özellikle Avrupa'da son yıllarda yükselen milliyetçi akımlar ve İslam düşmanlığı Avrupa'da gelecek vizyon öngörüsünü tamamemen ortadan kaldırmıştır. Avrupa şu günlerde aşırılıklarla baş etmenin yollarını aramaktadır. Türkiye olarak söylediğimiz bir şey var, bize bir adım gelene 2 adım yaklaşırız. Bu yaklaşımımız devam ediyor."
Coğrafya'nın kader olduğunu belirten Yıldırım, bölgedeki sorunları değil fırsatları ön plana çıkarmayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.
Yıldırım, önümüzdeki 1-2 ay içinde Selanik'te Türkiye ile Yunanistan'ın başbakanları ve bakanlarının bir araya geleceğini, iki ülke arasında gelişen ilişkilerin değerlendirileceğini söyledi.
Yunanistan ile Ege Denizi'nde Avrupa'ya göçmen geçişinin engellenmesi konusunda gayet uyumlu bir çalışma içinde olduklarını vurgulayan Yıldırım, "Rakamlardan binlerden 20'lere, 30'lara geriledi, hemen hemen 'bitti' diyebiliriz. Buna benzer iş birliğinin turizm alanında da genişlediğini görüyoruz. Bugün Ege Bölgesi başta olmak üzere birçok vatandaşımız hafta sonlarını Yunan adalarında geçirmek için gidiyorlar ve bu da bölgesinin ekonomisinde bir hareketlenmeyi beraberinde getiriyor." dedi.
Türkiye AB ilişkileri
Başbakan Yıldırım, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin 50 yıllık hedefi ve beklentisi olduğunu anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "O bakımdan Türkiye bugüne kadar birliğe tam üyelik konusunda kararlılığını sürdürmüştür ancak son 1-2 yılda yaşanan gerginlikler sonrası ilişkilerimizin arzu etmediğimiz bir düzeyde olduğunu biliyoruz. Bunun geçici bir durum olduğunu kabul ediyoruz. Bizim Avrupa'dan beklediğimiz şudur, özellikle Leipzig'den sonra gelecek vizyonunu gözden geçirmesi lazım. Türkiye'nin de içinde olduğu genişleyen bir Avrupa mı düşünüyor yoksa kendi sınırlarını yüksek duvarlarla kapatmış bir Avrupa kulübüne mi dönüşmek istiyor? Bu kararı Avrupa verecek. Biz buradayız. Avrupa Gümrük Birliğinin yenilenmesi, Avrupa ile kesilen müzakerelerin tekrar başlaması konusunda karar bizim değil, Avrupa Birliği'nindir. Komşumuz Yunanistan başından beri Türkiye'nin içinde olacağı bir Avrupa Birliği istemektedir, bu konuda yaklaşımının müspet olduğunu biliyoruz, bunun için de teşekkür ediyoruz."
Türkiye'nin önünü açacak cesur kararlar
Dünyanın krizler yaşadığı dönemde 2016'nın Aralık ayında Türkiye'nin 2017'de önünü açacak kararlar aldıklarını kaydeden Yıldırım, şöyle konuştu: "Amerikan seçimlerinin arkasından gelişen piyasalardaki döviz dalgalanmasının başladığı günlere yansıyor. Bu esnada aldığımız kararlarla Türkiye'de kredi genişlemesini öngören bir uygulama başlattık. Bugüne kadar Türkiye KOBİ'ler, iş alemimiz yaklaşık 230 milyar liralık bir kredi kullanım hacmine ulaştık. Burada önemli olan bu kadar kredinin kullanılması ama kullananların sayısına baktığımızda yarım milyonu buluyor. Yaygınlık, her ölçekte, küçük ölçekten, orta, büyük ölçeğe kadar bütün sektörlere ciddi anlamda kaynak temini sağlandı. Bu kadar para genişlemesine rağmen bakıyoruz büyüme artmaya başladı. 15 Temmuz darbe girişiminde Türkiye o çeyrekte yüzde 4 küçüldü. Yüzde 4 küçülmeden yüzde 5,1 büyümeye geçen bir Türkiye'den bahsediyoruz. Bu kadar kısa sürede keskin değişim Türkiye'nin hiçbir ülkesinde mümkün değil. Bunlar zamanında alınan cesur kararların bir sonucudur. Gelişme, refah hep siyasi istikrarın olduğu ülkelerde oluyor. Güven ve istikrar varsa orada gelişime var, kalkınma var, büyüme var."
Başbakan Yıldırım, 2000'li yıllarda dünyada ekonomik kriz yaşandığını, Türkiye'nin de bu dönemde birçok sorun yaşadığını belirterek, "Türkiye 2003-2016 yılları arasında ortalama yüzde 5,6 büyümüş. İşte güven ve istikrarın en somut sonucu budur. Eğer güçlü bir siyasi irade varsa, güven varsa her halükarda ülke büyümeye devam ediyor." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin 2018'i, 2017'den daha iyi olacak"
Ekonomik kararları almanın kolay olmadığına dikkati çeken Yıldırım, "Türkiye'nin 2018'i 2017'den daha iyi olacak. Bunu kesinlikle bir yere not edin. Hem enflasyon tek haneli olmaya devam edecek, büyüme hedefimiz en az yüzde 5,5. Bakın bu yılın 3. çeyrek büyümesi çift haneli olursa şaşırmayın. Yıl sonu büyüme yüzde 7 olursa yine şaşırmayın." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişiminde Türk milletinin demokrasi yemini yaptığını daha sonra 16 Nisan'da yapılan referandumla halkın istikrardan yana tavır aldığını söyledi. Getirilen yeni hükümet sisteminde sürekli iktidar, sürekli istikrarın geçerli olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Demokrasi ve istikrar konusundaki bu mutabakat iş dünyası için en büyük gelecek güvencesidir. Bu nedenle Türkiye önümüzdeki yıllarda büyümede hız kesmeden devam edecek." şeklinde konuştu.
Yıldırım, "Ege son 15 yılda tekrar tarihi misyonuna yakışır şekilde yatırımla büyüme stratejisine uygun olarak önemli mesafe aldı. 2002'de 4 milyar dolar olan bölge ihracatı bugün 14,5 milyar dolara yükselerek, genelin üzerinde bir trend yakaladı." diye konuştu.
Bölgedeki 10 ilin üretim gücündeki artışla bir başarı hikayesi yazdığını, 21. yüzyılda daha büyük değişim ve dönüşümü başaracağına da inandıklarını vurgulayan Yıldırım, bölgenin yeni teknolojiler, sanayi 4.0, yapay zeka, bilgi iletişim alanındaki yenilikler, rüzgar ve güneş enerjisi, alternatif enerji kaynakları gibi alanlarda ciddi potansiyeller barındırdığını anlattı.
Avrupa'nın en büyük limanı
Başbakan Yıldırım, "Gelecekte biyoteknoloji, sağlık ve organik tarım, bugüne göre daha çok konuşulan, aranan sektörler haline gelecek. Ege Bölgesi tüm bu alanlarda Türkiye'nin merkezi olmaya adaydır. İklimiyle, potansiyeliyle ve yetişmiş dinamik insan kaynağıyla bunu rahatlıkla başarabilir. Unutmayalım Ege hala tarımda bir numaradır, üretimde belli ürünlerde lider konumdadır. Dünyayı dönüştürecek yeni teknolojiler de ülkemizin en önde giden bölgesi olmaya devam edecektir. Ege Bölgesi ve şehirleri, tarih boyunca bir lojistik merkez oldu. Konumu itibarıyla 21. yüzyılda da görkemine yakışır bir şekilde yine bir lojistik merkez olmaya adaydır. Avrupa'nın en büyük limanlarından biri olacak Çandarlı Limanı ve limana bağlanan otoyol şu an yapılıyor. Gelirken uçaktan baktım, bütün yol izi Çandarlı'ya kadar çıkmış. Menemen girişine kadar yapılmıştı. Ondan sonra 70 kilometrelik bölüm de yapılmaya başlandı. Bu Ege'nin geleceğine hazırlıktır." değerlendirmesinde bulundu.
"Ekonomi birleştirir"
İstanbul İzmir Otoyolu Belkahve-Manisa bölümünün büyük oranda tamamlandığını, İzmir-Manisa arasındaki Sabuncubeli Tüneli'nde artık ince işlerinin yapıldığını, Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesi'nde Uşak Eşme'ye kadar ihalesinin neticelendirildiğini aktaran Yıldırım, bu projelerle Türkiye'nin 3 büyük şehrinin birbiriyle hızlı tren ağı ve otoyollarla bağlanacağını bildirdi.
Bölgede birlikte kalkınmaya istekli olduklarını ifade eden Yıldırım, şunları söyledi: "Komşu Yunanistan ile ekonomik ticari ve turizm ilişkilerini geliştirmeye devam ediyoruz. Ekonomi birleştirir. Evet ekonomi birleştirdiğine göre daha çok ekonomiyi konuşacağız daha çok olumlu gündeme yoğunlaşacağız, ihtilafları daha az konuşacağız, onlar da zamanı geldikçe mutlaka çözülecektir. Aynı coğrafyadayız, aynı kaderi paylaşıyoruz, gelecek kuşakların daha iyi şartlarda yaşaması için bizim sorumluluğumuz var. Bunu yerine getirmemiz lazım.
21. yüzyıldaki ekonomik yükselişimiz bölgede birlikte olmaktan geçer. Bir ülkenin fazla kalkınmasının tek başına bir anlamı yok, etrafındaki ekosistem aynı şekilde kalkınmamışsa bugün yaşadıklarımızı yaşarız. Ortadoğu'da yaşadıklarımızın sebebi budur. Dünyadaki büyümenin adil bir bölgesel dağılıma geçememiş olmasıdır. Refahın dağılımı adil olsaydı ne DEAŞ olurdu ne başka terör örgütleri olurdu. Onun için gelişmiş ülkelerin terörle mücadelede göz ardı ettiği bir şey var. Terörle mücadele sınırları kapatmakla olmaz veya terör risklerini etkisiz hale getirmekle de olmaz, bunlar geçici tedbirlerdir. Kalıcı tedbir, bölgeler arası refah farkının ortadan kaldırılması ve küresel barış ve kardeşliğin tesis edilmesidir." (AA)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|