GERÇEKİZMİR - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan, sessizliğini gazeteci Sercan Avcı’ya bozdu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesinde olmasına rağmen Parti Meclisi’ne (PM) giremediği ve ‘çizik operasyonu’ tartışmalarının yaşandığı kurultay için “Ertesi gün geride bıraktım” diyen Özkan, İzmir’de parti içinde gündemde olan Menemen ve Urla özelinde flaş mesajlar verdi, ‘iç cephe’ uyarısı yaptı.
İzmir için deprem gerçeğine dikkat çeken Özkan, Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in önderliğinde partilerin bir araya gelerek depreme karşı bir ‘İzmir anayasası’ hazırlaması gerektiğini söyledi.
Özkan, Muharrem İnce’nin partiden istifasını yorumlarken, kent ve ülke gündemindeki tartışmaları da değerlendirdi.
"İZMİR’İ HEP YÜREĞİMDE TAŞIYORUM"
Son dönemde, özellikle kurultay sonrası sanki İzmir’e uzaksınız. Kendinizi geri çekme durumu mu var?
Tuncay Özkan: Geri çekmek değil… Ben MYK üyesiydim. Onun sorumluluğunu, ağırlığını bilen biri olarak davrandım. Şimdi böyle bir sorumluluğum yok. Başka arkadaşlarımız var. Hem PM’de hem de MYK’da… Onlar uğraşıyor. Onların siyaseten ön planda olması gerekiyor. Onların çalışmalarına katkı sunmaya devam ediyoruz. Ben İzmir’de yaşıyorum. Eşim çocuklarım burada. Ben İzmirliyim. Bir İzmirli olarak kentle ilgim alakam uzakta da olsam kesintisiz devam ediyor. İzmir’e, kentin sorunlarına, kentin geleceğine, kentin bugününe dününe dair bakış açımda hiçbir değişiklik yok. İzmir’i hep yüreğimde yaşıyorum.
"KURULTAYI ERTESİ GÜN GERİDE BIRAKTIM"
Kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu’nun listesinde olmanıza rağmen PM dışında kaldınız. Size yönelik bir çizik operasyonu konuşuldu. İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun açıklamaları oldu sizinle ilgili. Kurultayla ilgili hiç konuşmadınız…Kurultayı geride bırakabildiniz mi?
Tuncay Özkan: Hemen ertesi gün geride bıraktım. Parti içinde kavga edecek ya da beğenmeyecek bir şeyimiz yok. Amacımız ülkeyi aydınlık günlere ulaştırmak. Birbirimizle kavga ederek ya da mücadelemizi içe döndürerek bizim kazanacak bir şeyimiz yok. Her birimiz etle tırnak gibiyiz. Birimiz eksik çalışırsak diğerine zarar veririz. Sıkılı bir yumruk gibi bütün olarak çalışmaya, üretmeye devam edeceğiz. Başka çaremiz yok. Bizim kendimizi kurtarmak gibi bir derdimiz yok. Bu uğurda bedel ödemiş bir hayat hikayesine sahibim. Derdim Türkiye ve yüreğimi koyduğum kent İzmir… Her ikisi için çalışmaya devam edeceğim. İzmir’e karşı büyük sorumluluğum var. Sevdamın dışında aşkımın dışında İzmir milletvekiliyim. Bir şeyi eksik yaparsam o zaman yanlış yapmış olurum. Tarih önünde hesap vermekten korkarım ben.
“EKİPLEŞMENİN İÇİNDE DEĞİLİM”
2019 öncesi CHP İzmir’de Aziz Kocaoğlu ve Tuncay Özkancı’lar diye bir bölünme vardı. Yeni dönemde İzmir siyasetini nasıl görüyorsunuz? İzmir siyasetinde ekipleşme devam ediyor mu? Siz bir ekip misiniz?
Tuncay Özkan: İzmir’de arkadaşlarımız canla başla çalışıyor. Bir arzuları olduğunda, istekleri olduğunda karşılamak görevimiz. Onların çalışmalarına katkı sunmak için elimizden geleni yaparız. Gördüğüm kenti toparlamak, kentin eksiklerini gidermek ve kentin geleceğine bir şeyler bırakmak isteyen bir İzmir yönetimi var. Saygıyla karşılıyorum. Ben ekipleşme gibi bir şeyin içinde değilim. İzmir sıkılı yumruk gibi. Depremde gördünüz. Biz vatandaşlarımızla olmaya devam ediyoruz.
“SOYER VE YÜCEL’LE AYRILIK GAYRILIK YOK”
Büyükşehir Belediye Başkanı ve İl Başkanı ile bir araya geliyor musunuz? Pek aynı fotoğraf karesinde göremiyoruz sizleri… Bu da parti kamuoyunda arada soğukluk var yorumlarına neden oluyor…
Tuncay Özkan: Elbette bir araya geliyoruz. Ancak ben Ankara’dayım daha çok. En son Genel Başkan geldi İzmir’e birlikteydik. Büyükşehir Belediye Başkanımız ve İl Başkanımızla ayrılık gayrılık asla yok.
“TÖRENDE YOKTUM ÇÜNKÜ…”
Çiğli tramvayının temel atma törende yoktunuz. Bir davet krizi yaşandı iddiası var. Programa bir tepkiniz olduğu için katılmadığınız yazıldı.
Tuncay Özkan: Katılamamaktan dolayı üzüldüm ama Genel Başkanımız başka bir konuyla ilgili görevlendirmişti. O nedenle katılamadım. Yoksa büyük bir sevinçle temel atma törenine katılmak isterdim. Siyaset görev bilinciyle yapılıyor. Başka bir görevim vardı.
“URLA VE MENEMEN’DE BAŞKA İSİMLERİ İSTEDİM”
Urla ve Menemen’de yerel seçimlerde CHP kazanmasına rağmen bugün buralarda CHP’li başkanlar yok. Parti kamuoyunda çokça tartışılıyor bu iki ilçede yaşananlar. Her iki ilçede de atanan adaylarda sizin etkiniz olduğu iddia edildi. Var mıydı etkiniz. Siz mi belirlediniz, önerdiniz?
Tuncay Özkan: O dönem MYK üyesiydim. Her iki adayı da tanımıyordum. Urla için eski ilçe başkanı Ahmet Bahri Yalaz’ı önerdim. Menemen için de Ömer Güney ve Ali Kemal Elitaş’ı destekledim. Menemen ve Urla’da aday gösterilen isimler sürpriz olarak geldi.
“İÇ CEPHE AÇMAK MÜCADELEYE ZARAR VERİR”
Bu iki ilçe gündemden düşmeyecek gibi duruyor yerel seçimlere kadar. Partililer açıkçası ‘sorumlu’ arıyor.
Tuncay Özkan: Sorumlu, suçlu aramaya gerek yok. İnsanlara emanet ediyorsunuz, insanlar çalışıyor. Eksikleri olabilir yanlışları olabilir. Önemli olan seçimleri yaparken daha dikkatli olmak. Ben o dönem PM ve MYK’daydım. Elbette sorumluluk bizim daha çok sırtımızdaydı. Bu sorumluluktan da kaçmam. Ama suçlu aramaya kalkmayı ya da sorumluluğu başkasının sırtına yıkmayı doğru bulmam. Urla bizim gözbebeğimiz, Menemen gözbebeğimiz. Her iki ilçede vatandaşlarla bütünleşerek tek yürek gibi sorunları aşarız. Bu süreçlerde iç cepheler açmak büyük mücadelelerde sakıncalıdır. Türkiye’yi bütün dertlerden kurtaralım derken birileri illa iç cephe açacağım diyorsa bunun adı cepheden kaçmaktır. Bu mücadeleden kaçmaktır. Mustafa Kemal’in askerleri cepheden kaçmaz. Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği büyük yolculukta geriye dönmek iç cepheler açarak savaştan kaçmak bize yakışmaz.
“ÖN SEÇİM O GÜNÜN KOŞULLARINDA DEĞERLENDİRİLİR”
Urla ve Menemen’de yaşananlar sonrası parti içinde ‘ön seçim’ sesleri yeniden yükseldi. Ön seçim mümkün mü? Siz ön seçimi destekliyor musunuz? Aday belirleme ekseninde yaşanan sıkıntıların çözümü ön seçim mi?
Tuncay Özkan: Geçmişte yaptık. Bütünüyle ön seçim hiçbir şeyin ilacı olmadığı gibi karşı çıkmak da yanlış bir şey… O günün koşulları içinde değerlendirilmesi gerek. Ön seçim sihirli bir şey değil. Barajın altında kaldığımızda yüzde 90 önseçim yapmıştık. Önemli olan şey bütün ruhunuzla katkınızla tabanınızın ve halkın istediği kişileri seçip getirmek. Bu önseçim olur, eğilim yoklaması olur, anket olur. Bunlar yapılabilir. Sonuçları açısından Menemen de Urla da en yüksek oy aldığımız yerlerden. Parti güçlü. Adayların üstünde. İyi insanları seçip getirmek, kente bölgedeki insanlara katkı sağlayacak, ilçesiyle birlikte dertlenen insanlardan oluşması güzel. Parti zaten bunu amaçlıyor.
“KOPUŞ BEKLEMİYORUM”
2018’de parti içi olağanüstü kurultay için başlatılan imza sürecinde Muharrem İnce’ye sert eleştirileriniz olmuş ve karşı karşıya gelmiştiniz. Partiden istifa etti ve yeni parti kuracak. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Partiden ciddi kopuşlar olur mu?
Tuncay Özkan: Kopuş beklemiyorum. Bir şey de söylemek istemiyorum.
Peki geçmişte İnce’nin ileride partiden istifa edip yeni bir parti kuracağını öngörmüş müydünüz?
Tuncay Özkan: Evet ama bu konuda değerlendirme yapmak istemiyorum.
“SOYER’İ KENTİN VEKİLİ OLARAK BAŞARILI GÖRÜYORUM”
2019’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda değişim yaşandı. Tunç Soyer görevde. 2 yıl geçti. Performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tuncay Özkan: Bunun değerlendirmesini biz kendi içimizde birbirimizle konuşarak yaparız. Kentin milletvekili olarak başarılı görüyorum. Depremde kimse dışarıda kalmadı. Kimse aç kalmadı. Bu bir başarının göstergesidir. İzmir’i daha ileri taşıyacak projeler adımlar gelecektir ama kent doğal felaketlerden bir türlü yakasını kurtaramadı.
“İZMİR ANAYASASI HAZIRLANMALI”
Doğal afet demişken, siz geçmişte sohbetlerde açıklamalarınızda deprem konusuna çokça değindiniz. Önemli uyarılarınız olmuştu. Ne yapabilir yerel yönetimler? Ne yapılmalı?
Tuncay Özkan: Kentin deprem gerçeği var. Bu gerçekten kopuk bir İzmir düşünülemez ve kurgulanamaz. Kentte 7 üstünde bir deprem bekleniyor. Bizim şuanda 500 bin konuta ihtiyacımız var deprem alanlarını boşaltıp sağlam zeminli bölgelere çekmek için. Ne yazık ki su havzalarına, rüzgar koridorların önüne, alüvyon zeminlere çok yanlış binalar dikiliyor. Böyle bir şehirleşmeyle karşı karşıyayız. Bayraklı’da 395 metrede zemini bulamıyoruz. Bayraklı’da gökdelenler duruyor ve yenileri yapılmaya çalışılıyor. Biz Bornova’da Karşıyaka’da Narlıdere’de Konak’ta depreme hazırlıklı olmak zorundayız. Kentin vitrini dediğimiz Konak depremden en çok etkilenecek bölgelerden. Bu sadece yerel yöneticilerimizin sorunu değil. Merkezi iktidarın da sorunu. Büyükşehir Belediye Başkanımızın öncülüğünde bütün partilerin bir araya gelip depreme karşı bir İzmir anayasası hazırlamaları gerekiyor. Bu olmazsa biz daha çok acılar yaşarız. 17 aktif fay var. Bu faylardan 2 tanesi İzmir ve Ayrancı çok büyük ölçekli deprem yaratabilecek faylar. Konak’ın yüreğine kadar geliyor. İzmir fayı açıkta denizde kırıldığında bile sonuçları korkunç olacak. Bir senaryoya göre Basmane’ye kadar su altında kalacak. Buna dönük bir çalışma yapmazsak kendimizi suçlu hissetmemiz lazım. Ben 6 yıldır kentin bir ulaşım, iki şehirleşme, üç kültür ve politik hayata katkı sunacak sanat ve felsefe olgusu yaratılması gerektiğini düşünerek mücadele ediyorum. Üniversiteler şehri diyoruz tiyatromuz yok. Üniversiteler kenti diyoruz ne sinema var ne tiyatro bu eksiklik. Bunu gidermemiz gerek. Üniversiteler kent hayatına öğrenciler dışında katılmıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi bir partiye teslim edilmiş. Felaket durumda. Üniversiteleri yeniden kente kazandırmak zorundayız. Bu sadece yerel yönetimlerin sorunu değil. Hep beraber önünü açmak lazım. Biz elbette ki iktidar olunca bunları toparlar, düzeltiriz ama kaybedilen bir gün bir gündür. Bu deprem gerçeğini sadece yerel yöneticiler düzeltemez. Kötü yapı stokunu sadece yerel yöneticiler düzeltilemez. Merkezi hükümetin de konuyla ilgili çalışması lazım. İzmir kanunu altını çiziyorum, tekrar ediyorum. Buna ihtiyaç var.
“YANLIŞI DÜZELTMEK ZORUNDAYIZ”
İzmir’de iktidarın özellikle sağanak sonrası selle birlikte oluşan görüntülerde, yaşanan mağduriyetlerde yerel yönetimlere yönelik alt yapı çıkışı oluyor.
Tuncay Özkan: Tahtalı barajının Gördes Barajının su tutmamasının nedeni yerel yönetimler mi? Aziz Bey ‘bana verin ben yapayım’ demedi mi? Vermediniz, siz yaptınız. Sonuç Membran üzerine membran atıyoruz. Yapımı yanlış çünkü. Kent susuz kalacak dedik. Susuz kaldı. Sebebi kim? İzin veriyorsunuz yüksek yapılara. Bakanlığa götürüyor aldı izinleri duruyor ortada. Yerel yönetimler vermiyor ki. Rüzgar koridorunu kesiyor birde. Deprem kuşağının göbeğinde. Bunların hepsi merkezden gelen şeyler ama sonuç nerden kaynaklanıyorsa kaynaklansın hata hatadır. Yanlışı düzeltmek zorundayız. Bedelini hep beraber ödeyeceğiz. İzmir halkına bu bedeli ödetmeye kimsenin hakkı yok.
“CUMHURBAŞKANININ ALINMASINA GEREK YOK”
Buca Metrosu konusunda Büyükşehir’in yurtdışından alacağı kredi Liderlerin gündemindeydi. Tartışma konusu oldu…
Tuncay Özkan: Ekonomik itibar denilen şeyin bir göstergesi bu tür borçlanmalarda düşük faizle hemen kredi bulabilmektir. Bu güzel bir şey. Cumhurbaşkanın buna alınmasına gerek yok. Eksiği neyse bunu görecek ve giderecek. Bunu görmeyerek, toplumu bölmenin ayrıştırmanın kimseye faydası olmaz.
YENİ ANAYASA YORUMU: MEVCUT ANAYASAYA UYUN !
Yeni anayasa tartışmaları var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tuncay Özkan: Türkiye’de anayasaya uyalım, demokratik düzeni birlikte savunalım, hukukun üstünlüğünü birlikte yoluna koyalım, bakın bakalım yeni anayasaya ihtiyacımız nereden nereye gelecek. Elimizdeki mevcut kurallara uymuyoruz keyfiyete göre anayasa hazırlamaya çalışıyoruz. Hukuka uyacaksınız. Hukuka uymazsanız sonuç düzensizlik olur, bozgun olur.
KÜLTÜRPARK İÇİN KENT PARK VURGUSU
Deprem konusunda İzmir anayasası dediniz. Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in deyişiyle ‘Kültürpark Anayasası’ hazırlandı. Uzun süredir gündemde… Bazı eleştiriler de var, memnun olmayan bir kesim de var. Sizin Kültürpark konusuna bakışınız nasıl?
Tuncay Özkan: Kültürpark konusu hem Aziz bey döneminde hem Tunç Bey döneminde STK’larla katılımcılarla çokça tartışılan, toplantıları çok olan bir konu. Kente yakışacak, kentin ihtiyacını bütünüyle karşılayacak bir düzenlemenin olacağına yüzde 100 inanıyorum. İzmirlinin Kültürpark’tan vazgeçmesi ya da kötü bir mimariye tabi tutulmasına izin vereceğini hiç düşünmedim. Kültürpark olgusunun bir kent parkı olgusu noktasında ele alınmasını, özellikle Konak’ın yeşil alanlarıyla bütünleştirilmesini ve Kadifekale’ye kadar çıkarak, Kadifekale’nin heyelan bölgesini de kapsayacak ölçüde büyükçe bir proje olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Kent park olarak düşünülmesini, ekonomik ve kültürel sonuçlarının da planlanması gerektiğini düşünüyorum. Kordon yapısıyla Kültürpark’ı bütünleştirip oradan Kadifekale’ye kadar uzanacak, heyelan bölgelerini de ağaçlandırarak taraçalandırarak bağ yapılmasını düşünenlerdenim. Orada yaşayanlarla birlikte ticaret olarak bir ekonomik öncelik olarak o insanlarla kent rantının paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. Kentin böylece çok önemli bir kent parkına turizm alanına kavuşabileceğini düşünüyorum.
“ÖLDÜM, GERİ GELDİM DİYEBİLİRİM”
Koronavirüse yakalandınız. Hastanede kaldınız yoğun bakımda… Nasıl bir süreçti. İyileştikten sonra hayata bakışınızda nasıl bir değişiklik oldu.
Tuncay Özkan: Öldüm geri geldim diyebilirim. Ege Üniversitesi’ndeki hocalarımız sayesinde geri geldim. Hepsine teşekkür ediyorum. Bu virüse karşı alınan önlemler çok önemli. Hastalanınca çok daha iyi anlıyorsunuz. Deprem alanında kaptım. Tedavi 37 gün sürdü hastanede. Evde 1 ay devam etti. Nefes alamadım. Makineye bağlandım. Dünyada bilinen bütün o ilaçların hepsi birden kullanıldı. Yan etki olarak çok fazla şey kaldı. Hala kendimi sağlıklı o eski halimde göremiyorum. Benim bir de cezaevinden kalma rahatsızlıklarım vardı. Bu da hastalığın çok zor geçmesinde etki etti. Herkes önce hastalanmamak için hastalandıktan sonra da en kısa sürede tedavi için ısrarcı ve mücadeleci olmalı. İl Sağlık Müdürlüğü’ne verdim testi. 37 saat sonra sonucu verdiler. O kadar önemliydi ki zaman. Orada zaman kaybetme nedeniyle akciğerimi sardı hastalık. Sonrasında müthiş bir mücadele. Kafana bir naylon torba geçiriyorlar. Kuşgözü kadar delik bırakıyorlar. Hadi nefes al diyor bu hastalık size. O zaman makineye bağladılar. Sevdiklerime ikinci kez camın arkasından bakmak. İlkinde cezaevindeydim. Kalın camın arkasından eşinize çocuklarınıza dokunurdunuz. Tekrar yaşadım bu hastalıkta aynı duyguyu. Hastanenin önündeki pencereden el sallayabildiler. Halkımızdan ricam kurallara uyulması.
YERLİ AŞI VURGUSU
Ülkedeki aşı sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tuncay Özkan: Aşı konusunda çok ısrarcı olunması gerek. Mutlaka aşı yaptırmalı vatandaşlar. Aşının Türkiye’de bulunmaması, 3 milyon kişiye yapılması bu çok tehlikeli. Bu ülkenin yönetilememesinin bir göstergesi. Bunu aşmak için iktidarı zorlamamız lazım. Aşı hakkından, aşı adaletinden mutlaka her vatandaşımız yararlanmalı. Türkiye’nin bütün kaynaklarını sömüren beşli çeteden kesintisi yapılsın aşı halka ücretsiz olarak acilen ulaştırılsın. Özellikle yerli kaynaklar açısından aşı üretimi çok önemli. Erciyes Üniversitesi’ndeki diğer üniversitelerdeki çalışmaları çok önemsiyorum. Buralara kaynak aktarmak gerek. Mutlaka kendi aşımızı üreterek insanları korumak zorundayız. Çok fazla insanımızı kaybettik. Durdurmamız gerek.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|
|
|||||
|