POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER GÜNCEL SPOR KÜLTÜR-SANAT DÜNYADAN EKONOMİ TÜMÜ
Minguzzi ailesine tehdit: Tutuklu sayısı yükseldi
Minguzzi ailesine tehdit: Tutuklu sayısı yükseldi
Özgür Özel'den Samsun mitingi çağrısı!
Özgür Özel'den Samsun mitingi çağrısı!
Beşiktaş divan kurulunda Hasan Arat'a yumruk!
Beşiktaş divan kurulunda Hasan Arat'a yumruk!
Uraloğlu açıkladı: Discord ve Roblox açılacak mı?
Uraloğlu açıkladı: Discord ve Roblox açılacak mı?
12 Nisan 2025 Cumartesi - 08:38

CHP'li Tanal'dan İzmir'de flaş iddia: AKP'nin ve MHP’nin içerisinde polis olmuş kişiler...

İzmir Barosu tarafından düzenlenen "Faşizmin Hedefinde Barolar ve Avukatlar" panelinde konuşan CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, "Gözaltına alınan çocuklar suç işlemiyor. Bunlar AKP'nin ve MHP’nin gençlik kollarından alınmış ve çocuklara saldırıyor. Bu gibi insanlar gençlerin de arasına girip sanki gençler polise taş atıyormuş gibi böyle bir provokasyon eylemi yapan yine o AKP'nin ve MHP’nin içerisinde polis olmuş kişiler tarafından yapılıyor" ifadelerini kullandı.

CHP li Tanal dan İzmir de flaş iddia: AKP nin ve MHP’nin içerisinde polis olmuş kişiler...

İzmir Barosu tarafından düzenlenen "Faşizmin Hedefinde Barolar ve Avukatlar" panelinde konuşan CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, sistemin çürüdüğünü belirterek "Bu sistemin değişmesi lazım. Güçlendirilmiş parlamenter sistemin dışında da başka bir şekilde bu ülke ne huzura kavuşur, ne mutluğa. Avukat da kavuşmaz, basın da kavuşmaz, vatandaş da kavuşmaz, yargısı da kavuşmaz, genci de, yaşlısı da, emeklisi de, çalışanı da. Bir an önce bu çürümüş olan sistemin başından itibaren değişmesi lazım" diye konuştu.

İzmir Barosu tarafından düzenlenen “Faşizmin Hedefinde; Barolar ve Avukatlar” başlıklı panel, İzmir Barosu Av. Nevzat Erdemir Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Panele, İstanbul Barosu Başkanı Avukat Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, İzmir Barosu Başkanı Avukat Sefa Yılmaz, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Avukat Bahar Gültekin Candemir ve CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal konuşmacı olarak katıldı. 

Panelde konuşan İstanbul Barosu Başkanı Avukat Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, 2017'de yapılan Anayasa değişikliğine değinerek "2017'de bir kopma oldu, bir tür reddi miras oldu. Aslında 2017 anayasa değişikliğini ‘Cumhuriyet Anayasacılığı’nın sonu olarak da değerlendirebiliriz yalnızca cumhuriyet mirasının reddi değil modernleşme, hukukileşme, kurumsallaşma, demokratikleşeme yönündeki birimin de reddi olarak görülebilir" dedi.

Kaboğlu, 2017'de yapılan anayasa değişikliği ile iktidarın kişiselleştirildiğini belirterek "Tarihimizi ilk kez hükümet ilgâ edilmiştir. Siyasal karar alma düzenekleri tasfiye edilmiştir. Hesap verebilir hükümet kavramı uygulaması ortadan kalkmıştır. Hükümet ve devlet başkanlığı bir kişide birleştirilmiş bu otoriter anayasal düzenleme parti başkanlığı yoluyla fiili durumla ileriye taşınmıştır. Böylece aslında 2017'de parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme adını verebileceğimiz bir kurgu ortaya çıkmıştır. 2018'de başlayan uygulama aslında son 3 hafta boyu tanık olduğumuz anayasa dışı, hukuk dışı, keyfi, şiddet uygulayan, zor uygulayan, insanları aşağılayan, onlara kötü muamele eden, işkenceyi meşrulaştıran, bir sürece götürmüştür" diye konuştu.

Kaboğlu, sözlerinin devamında ise şunları kaydetti:

"200 yıllık birikim çerçevesinde iktidar özgürlük ilişkisinde başlıca kazancımız kazanılan özgürlüklerin anayasada yer alıyor olması. Ama bu özgürlükleri korumaya yasama, yürütme, yargı büyük ölçüde yürütmenin güdümüne sokulduğu için yürütmede tek kişinin eline verildiği için bunların işlemesi imkansız hale gelmiştir. Bu nedenle özgürlüklerini kullanan kişiler, sanatçılarda 'anayasal haklarımızı sahipleniyoruz' dediler, deme noktasına geldiler. İyi ki söylediler. Bu aslında bir umut işaretidir, umut ışığıdır. Çünkü toplumumuzda sanatçıların toplu olarak 'biz anayasal özgürlüklerimizi' kullanıyoruz demesi pek istisnai bir durumdur. Bu bakımdan aslında sorun anayasada var olan özgürlükleri nasıl kullanacağız? Hangi yol ve yöntemlerle kullanacağız? İşte bu bakımdan da baroların rolü, baroların varlığı, baroların işlevi öne çıkmaktadır. Çünkü barolar anayasal olarak adaletin gerçekleşmesinde bel kemiğidir, ana eksenidir. Barolar demokratik örgütlerdir. Yine anayasa madde iki demokratik devletin temeli olarak üç özel çapındadır. Kararlarını kendisi alır, işlemlerini kendileri yapar ve uygular. Adalet örgütleri, demokratik örgütler ve özel örgütlerdir. Bu bakımdan anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasında avukatların, savunmanların iyi yetişmiş olması, bilgili olması ve özgür olması temel koşuldur. Zaten Türkiye barolarının da yaptığı, yapmaya çalıştığı budur. Barolar özerktir. Avukatlar özgürdür. Ancak bu ölçüde bu asgari gerekler temelinde sav, savunma, hüküm üçlüsündeki güdümlü sav bağımlı hüküm arasında bağımsız ve özgür savunma bu diyalektin asgari ölçekte ortaya çıkmasını sağlayabilir. Türkiye'de 200 binin üzerinde avukat var. Bu avukatlar stajyerlerle birlikte giderek sayıları artıyor. Türkiye'deki barolar 81 baro Türkiye Barolar Birliği büyük şemsiyesi altında savunmayı her geçen gün daha dayanışmacı bir anlayışta daha güçlü bir biçimde sahipleniyorlar."

"Barolara düşen bu anayasanın kaldırılamayan hak ve özgürlüklerini sahiplenmektir"

Baroların anayasal hak ve özgürlükleri, hukuk devletini, insan haklarına dayanan cumhuriyet için direnmesi nedeniyle 7249 sayılı yasa ile parçalanmak istenildiğini de dile getiren Kaboğlu, "Yasa yoluyla baroları parçalamak istediler, başaramadılar bunu. Hukuktan korku çok büyük. Biz hukuka sarılmak zorundayız. Hukuka sarılmak aynı zamanda anayasal hak ve özgürlüklerimizi kullanmaktır. O bakımdan hukuktan korku büyük. Çünkü anayasal demokratik hükümler otoriter hükümler ve fiili durum olmak üzere üç anayasal hal vardır. Bu üç anayasal hal kişi parti devlet birleşmesini tarihimizde ilk kez ne yazık ki sağladı. O nedenle bırakın parti başkanına bir biçimde eleştiriyi devlete hakaret gibi algılanmasını bir memura yönettiğiniz eleştiri devlete hakaret olarak algılanıyor. İşte bu kişi parti ve devlet birleşmesi. Burada üçlü bilgi kirliliği var. Bir anayasal bilgi kirliliği. İşte anayasaya saygısızlık bu çerçeveden yürütülüyor. Haliyle sözde anayasacılık yaygınlaşmış bulunuyor. Siyasal çevrelerde. Bu ortamda barolara düşen önemli görev avukatlar olarak, savunmanın neferleri olarak, örgütler olarak bütün Türkiye barolarına ve Barolar Birliğine düşen görev işte bu anayasanın kaldırılamayan hak ve özgürlüklerini sahiplenmektir. Anayasanın güvence altına aldığı Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri güvence altına aldığı, hukukun temel ilkelerini barolar daha çok savunacaktır. Ancak tek kişi iktidarına tapınmayı bu şekilde aşabiliriz, bu şekilde kırabiliriz. Hukukun gücü büyüktür. O nedenle ben özellikle genç hukukçulara, bütün hukukçulara bu kirli bilgiyi aşmak için daha çok bilgilenelim, doğru hukuk dilini kullanalım. Doğru hukuk dilini kullandığımız ölçüde siyaset dilini kirlenmekten arındırabiliriz. Kurumlarımızı, mirasımızı iyi keşfedelim, ortaya koyalım ve bunu ileriye götürelim. Hiçbir toplumda böylesi olmamıştır. 200 yıllık kazanımlar bir anda üç kişinin iradesiyle dayatılarak ortadan kaldırılmamıştır. Bu büyük bir yıkımdır" şeklinde konuştu.

Candemir: Bu yaşananlar aslında fiilen yargının yürütme karşısındaki bağımsızlığının ortadan kalktığını gösteriyor

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Avukat Bahar Gültekin Candemir de ülkenin zor günlerden geçtiğini belirterek "Son dönemde hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden, yürütmenin yargı süreçlerine doğrudan müdahale ettiği uygusunu güçlendiren pek çok uygulamayla karşı karşıyayız. Öyle bir süreçten geçiyoruz ki yargının araçsallaştırıldığı başta Can Atalay olmak üzere avukatların basın mensuplarının seçilmişlerin, İstanbul Barosu'nun, belediye başkanlarının üniversite öğrencilerinin demokratik bir toplum arayışını sokaklarda seslendiren yurttaşlarımızın ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı gibi tüm anayasal haklarının ihlal dediğini görüyoruz. Tabii bu yaşananlar aslında fiilen yargının yürütme karşısındaki bağımsızlığının ortadan kalktığını da maalesef bize gösteriyor. Bugün bu ülkede yaşayan tüm yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri bakımından teminat olması gereken yargı siyasal anlamda zorlandığı kararlar öyledir ümit ediyorum. Yurttaşların temel hak özgürlükleri bakımından bizzat tehdit oluşturuyor. Bu tabii yargının yürütmenin direkt açık hedefi haline geldiği hatta doğrudan etkilendiği ve hukuk devletinin aslında fiili olarak derdest edildiği anayasanın ilga edildiğini bize gösteriyor. Bu büyük bir tehlike" dedi.

"Demokratik bir hukuk devletinde savunma yargının merkezindedir"

Hukuka aykırı yargı kararıyla İstanbul Barosu Genel Kurulu'nun iradesine doğrudan müdahale edildiğini belirterek sözlerini sürdüren Candemir, "Aslında biz bunu direkt ve sadece İstanbul Barosu'na yapılmış bir müdahale olarak görmüyoruz. Bizler avukatlar savunma hakkının tek ve yegane niteliğindeki temsilcileriyiz. Ama savunma hakkı tüm temel hak ve özgürlüklerinde teminatı. Meslek örgütlerimiz, barolarımız bizim mesleği, güvencemizi sağlayan anayasal kurumlar. Salt meslek örgütle değiller. Avukatlık kanunu gereğince insan haklarını, hukuk devletini korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırma görevleri de var. Aslında yapılan bu müdahale hem savunmayı güvencesiz bırakmak, hukuk arayışına, adalet arayışına bir yandan da büyük katkısı olan, teminat olan baroları susturmak. Ama distopik olarak nitelendirebileceğimiz böyle bir dönemden geçerken biz avukatlar ne pahasına olursa olsun bedeli özgürlüğümüz de olsa yine de hukukun üstünlüğünü savunmaya evrensel hukuk ilkeleri için mücadele etmeye devam ediyoruz. Görevimizin farkındayız, sorumluluğumuzun farkındayız. Ülkemizin demokratik bir hukuk devleti olma gerçekliğinden koşar adım uzaklaştığı böyle bir dönemde aslında mesleğin ekonomik ve sosyal sorunlarının dahi olduğu böylesine bir süreçte neden bu sorunların çözümsüzlüğe terk edildiğinde farkındayız. Çünkü bir ülkenin demokratik bir ülke olup olmadığının en temel göstergesi savunmanın nerede olduğudur. Demokratik bir hukuk devletinde savunma yargının merkezindedir" diye konuştu.

Tanal: Barikatın olduğu yerde adalet olmaz

CHP Milletvekili Avukat Mahmut Tanal ise avukatların yalnızca hukuk değil aynı zamanda demokrasi mücadelesi verdiğini belirterek, “Biz avukatlar eğer konuşmazsak adalet de konuşmaz. Biz susarsak sadece biz değil halkımız değil halkın haklarını da kaybederiz. Eğer bir ülkede demokrasinin varlığını hissediyorsanız veyahut o ülkenin sistemin adını koymak istiyorsanız onun turnusol kağıdı avukatlara bakacaksınız, avukatların haklarına bakacaksınız, avukatların özgür olup olmadığına bakacaksınız” dedi.

Adliye binalarında kurulan barikatlara da tepki gösteren Tanal, “Barikatın olduğu yerde adalet olmaz. Yani adliyenin içerisinde biz hem adalet bekleyeceğiz hem her tarafına barikat koyacaksınız. Barikatta adalet yan yana gelmeyeceği gibi Emniyet mensuplarında 16 tane görev birimi vardır. TİM polislerinin İstanbul Adliyesi’nin içerisinde ne işi var? Çok güzel hassas bir görevi ifa etmesi gereken TİM polislerinin sınırlarda hassas olan görevlerde yer alması gerekirken adliyenin içerisinde varlığı adeta hukuka, adalete, avukata, savcıya ve hakime gözdağının dışında başka hiçbir şey anlam ifade etmiyor” ifadelerini kullandı.

Tanal, konuşmasının devamında Adalet Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı’na da çağrıda bulunarak, “Umarım ve dilerim. Adalet Bakanlığı ve aynı zamanda Hakim Savcılar Kurulu, aynı zamanda Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı. Adliyelerin içerisindeki bu özel polis timlerinin bir an önce ama bir an önce esas görev ifa etmesi gereken, kanunun amacı ve ruhuna uygun bir şekilde görev yapması gereken yerlere de görevlerini ifa etmiş olurlar. Aynı şekilde adliyelerin içerisindeki o barikatların kaldırılması lazım. Barikat da adalet, avukat, savcı, hâkim yan yana gelmez” dedi.

“Avukatlık meslek değil mücadele alanı haline geldi”

Avukatlık mesleğinin giderek daha fazla baskı altında yapıldığını ifade eden Tanal, “Türkiye’de avukatlık yapmak sadece bir meslek değil, adeta bir mücadele alanı haline geldi. Her gün duruşma salonlarında, karakollarda, adliyelerde, savcılıklarda, cezaevlerine bir değil birçok cephede avukat arkadaşlarımız mücadele ediyor. Her cephede avukatların hakları da yok sayılıyor” dedi.

Yargı bağımsızlığına ilişkin uygulamaları eleştiren Tanal, “Bugüne kadar duruşma salonlarında avukat arkadaşlarımızın talepleri tutanaklara geçirilmiyor. Söz hakkı keyfi biçimde engelleniyor. Avukatlar mahkeme salonundan dışarı atılıyor. Hatta hâkim, savcı avukatı görmeden şüpheli ifadesini alıyor. Kapalı kapılar arkasında şüpheli avukattan kaçırılarak ifade alınmaz. Alınmamalı. Alan da görevini kötüye kullanıyor” ifadelerini kullandı.

Tanal, adil yargılama hakkına dikkat çekerek, “Adil yargılama ilkesinin üç saç ayağından bir tanesi avukatlardır, savunmadır. Eğer avukat yoksa o yargılamada, o soruşturmada, o mahkemede adil yargılama gerçekleşmez. Avukat yargının kurucu unsuru olduğunu hep söyleniyor ama maalesef bu unutuluyor” diye konuştu.

“Sistem çürümüş durumda”

Avukatların karakollarda da sorun yaşadığını belirten Tanal, "Avukatın bir başka mücadele alanı da karakollar ve emniyet birimlerinde oluyor. Avukatlar tabii ki müvekkillerine ulaşamıyor. Hatta bazen oluyor ki 'milletvekilini biz ulaşamıyoruz, sen gel ulaş' diyor. Eğer bir avukat müvekkiline ulaşamıyorsa o düzen çürümüş demektir. Bu sistemi bu şekilde iğneyle iplikle dikerseniz dahi artık çürümüş olan bez nasıl dikiş tutmuyorsa artık bu sistemde dikiş tutmuyor. tutması da imkansız. Bu sistemin değişmesi lazım. Güçlendirilmiş parlamenter sistemin dışında da başka bir şekilde bu ülke ne huzura kavuşur, ne mutluğa. Avukat da kavuşmaz, basın da kavuşmaz, vatandaş da kavuşmaz, yargısı da kavuşmaz, genci de, yaşlısı da, emeklisi de, çalışanı da. Bir an önce bu çürümüş olan sistemin başından itibaren değişmesi lazım" diye konuştu.

“Avukatı etkisizleştiren sistem faşizmdir”

Konuşmasında avukatlara yönelik baskılara da değinen Tanal, “Avukatı etkisizleştiren, avukatı sadece formalite olarak görmek isteyen sistemin adı faşizmin ta kendisidir. Ceza Muhakemesi Kanunu’na, Avukatlık Kanunu’na ve Anayasa’ya aykırı uygulamalar adeta rutin haline gelmiş durumda. Biz dayatılan bu tabloyu asla ve asla kabul etmiyoruz. Mademki avukatlar yargının kurucu unsuru ise kurucu unsurlar arasında hiyerarşik bir sıralama olmaz. Bunu şiddetle ret ediyorum. Bu uygulamanın da bir an önce Türkiye’de düzelmesi lazım” dedi.

"AKP'nin ve MHP’nin içerisinde polis olmuş kişiler tarafından yapılıyor"

19 Mart'tan sonra gerçekeleşen protesto eylemlerine ilişkin de açıklamalarda bulunan Tanal, "Gözaltına alınan çocuklar suç işlemiyor. O çocukların içerisine emniyet kurumunun hepsini eleştirmeye hakkımız yok. İçinde provokatör olan emniyet mensupları var. Bunlar AKP'nin ve MHP’nin gençlik kollarından alınmış ve çocuklara saldırıyor. Bu gibi insanlar gençlerin de arasına girip sanki gençler polise taş atıyormuş gibi böyle bir provokasyon eylemi yapan yine o AKP'nin ve MHP’nin içerisinde polis olmuş kişiler tarafından yapılıyor" ifadelerini kullandı.

Yılmaz: Türkiye Cumhuriyeti bugün dört yanı demir parmaklıklarla çevrili bir cezaevidir

İzmir Barosu Başkanı Avukat Sefa Yılmaz da yaşanan adaletsizlikleri dile getirerek "Yargının asli ve kurucu unsuru savunma mesleğidir. Demokrasinin ve hukuk devletinin güvencesinin savunma mesleği olduğunu ifade edebiliriz. Artık Türkiye Cumhuriyeti ne laik, sosyal ve hukuk devleti değil. Türkiye Cumhuriyeti tek adam tarafından yönetilen otoriter, totaliter bir rejimdir. Türkiye Cumhuriyeti yasaklar ülkesidir. Türkiye Cumhuriyeti değil hukuk devleti kanun devleti bile değildir. Türkiye Cumhuriyeti bugün dört yanı demir parmaklıklarla çevrili bir cezaevidir. Kimsenin hukuk güvenliği yoktur" dedi. (ANKA)

 
İzmir'de hafta sonu hava nasıl olacak?
 
12 Nisan Cumartesi günü İzmir'de hangi ilçelerde su kesintisi yaşanacak?
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
CHP'de Gölge Kabine şekil değiştirecek!
CHP, Özgür Özel başkanlığında toplanan PM ile yeni MYK’yı belirliyor ve ...
Erdoğan'dan Özel'e yeni tazminat davası!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e, Şişli ...
Eşki’den ‘Yıldır’la telefonda tartışma’ açıklaması!
Bornova Belediye Başkanı Eşki, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup ...
 
Bahçeli'den Erdoğan-DEM görüşmesi açıklaması!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ...
Erdoğan: İsrail apaçık soykırım uyguluyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Gazze saldırılarına tepki ...
İmamoğlu olamazsa CHP'nin adayı kim olacak?
CHP lideri Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğunun devam etmesi ...
 
Soyer'den Halk Konut mesajı: Hukuki hiç bir engel yok... Devam ettirilmeli!
Önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 30 Ekim 2020’de ...
CHP’li Nalbantoğlu’ndan Kurum'a 'İzmir' tepkisi: Başka işiniz gücünüz yok mu?
CHP İzmir Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu ...
İzmir’de gözler Büyükşehir’deki o seçimde: Değişim mi devam mı?
CHP İzmir’de gözler Pazartesi günkü yapılacak CHP Büyükşehir grup toplantısına ...
 
RÖPORTAJLAR
ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK'TA GERÇEK İZMİR
TWITTER'DA GERÇEK İZMİR
YAZARLAR
Sercan Avcı
İzmir ‘Özel’ kurultayda sınıfta kaldı!
ÇOK YORUMLANANLAR
Gerçek İzmir
KünyeKünye Ä°letiÅŸimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri