İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, kentteki yerel gazetelerin temsilcileriyle bir araya geldi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin Uluslararası Basın Merkezi’nde ve 9 Eylül Gazetesi Yayın Yönetmeni Macit Sefiloğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen programda, Ege Telgraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aylin Süphandağlı, Ticaret Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Cemal Tükel, İLKSES Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Erdal Erek, Yeni Bakış Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Emin Varol, İZ Gazete Yazı İşleri Müdürü Yağız Barut ve Yeni İzmir Gazetesi İmtiyaz Sahibi İsmail Atahan Keçeci’nin sorularını yanıtlayan Soyer, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
BİR DÖNEM DAHA İSTERİM
İlkses'ten Çağla Geniş'in haberine göre “Partideki ön seçim kararı uygulanırsa İzmir örgütünün sandığından Tunç Soyer çıkar mı?” sorusuna yanıt veren Soyer, “Hiçbir fikrim yok, ben inşallah çıkar derim. Çok arzu ederim ikinci dönem yapmayı. 4 seneyi aştık, 5 sene tamamlandığında geriye baktığımda şunu görüyorum. Göreve gelirken o büyük heyecan, tutku hala devam ediyor. O hiçbir şekilde eksilmedi. Ama o kadar üst üste felaketle yüz yüze geldik ki. Pandemiden orman yangınlarına, tsunamisinden depremlere… Bütün bunlar birçok şeyi kursağımızda bıraktı. Birçok projeyi hayata geçiremedik, hayata geçirme konusunda geciktik, tamamlayamadık. Bunları mazeret olsun diye söylemiyorum. İçimde hissettiğim realiteyi paylaşmak istiyorum. Ama bütün buna rağmen çok önemli yatırımları başlattık ve sonuçlar aldık. Kısacası 4 yıl kesintiye uğrayan, tam anlamıyla ilk geldiğimiz gün hayalini kurduğumuz şeyleri tamamlamamıza engel olan birçok sebep bizi aynı zamanda olgunlaştırdı. Aynı zamanda güçlendirdi. Biz gerçekten şu anda çok daha iyisini yapmaya muktedir olduğumuzu hissediyoruz. O noktada da bir dönem daha görev yapmak isterim” dedi.
KEMERALTI’NDA EL ELE VERMEYE HAZIRIZ
Kemeraltı’na yönelik yatırımlar noktasında Bakanlığa iş birliği çağrısı yapan Soyer, “Konak Pier’den başlayan ve Kadifekale’ye giden aks İzmir’in omurgasıdır. İzmir’in ruhudur, kalbidir. İzmir bir yerlerde yıkılır yeni cazibe noktaları yaratılır o olur bu olur… Ama bu kalp yaşadığı sürece, İzmir nefes alır ve var olmaya devam eder. Kemeraltı sadece bir alışveriş merkezi olmanın ötesindedir. Kemeraltı aynı zamanda kökleridir bu şehrin, aynı zamanda da geleceğidir. O nedenle ben en büyük kaldıracı olduğunu düşünüyorum bu şehrin. Kemeraltı’nı eğer geliştirirseniz, altyapını, sokak sağlıklaştırmasını, esnafının hizmet kalitesini arttırırsanız bu şehir bir Old City'den fazlasını kazanmış olur. Bu şehrin önünü açacak yer Kemeraltı’dır. O nedenle Kemeraltı’na çok büyük bir hassasiyet gösteriyoruz. Biz Büyükşehir olarak 650 milyon liralık altyapı yatırımı yapıyoruz şu anda. Üstelik iğneyle kuyu kazar gibi. Çok zor bir şey. Ama bunu yapmaya devam edeceğiz. Önümüzde geçen yıl yapamadığımız UNESCO Geçici Listesi’ne girmek var. Bu sene kesinlikle girmek zorundayız. Çünkü bütün bu çalışmaları taçlandıracak şey UNESCO unvanını almaktır. Ben Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan bu konuda bir talepte bulunuyorum. Bakanlığımızla el ele vermek isteriz. Kemeraltı’nın altyapısıyla ilgili 650 milyon lira yatırım yapacağız. Üst yapısıyla ilgili yani sokak sağlıklaştırması, aydınlatması, bina cephelerinin iyileştirilmesi, zemin malzemesi için de 200 milyon liranın üzerinde harcama yapacağız. Biz bunları yapmaya hazırız ama eğer bakanlıkla el ele verirsek bütün bunları çok daha hızlı yaparız. Çok daha fazlasını yaparız. İzmir’i dünya markası haline getirmek için iş birliği yapmak istiyoruz. Çeşme Projesi ile ilgili ciddi çekincelerimiz var. Bu ikisini ayırt etmek lazım. Biz iktidar oldukları için kızmıyoruz. Bu proje nedeniyle kızıyoruz. Çeşme Projesi doğru bir proje değil bu şehir için. Yarımada’ya katliam getirecek bir proje. Bu yüzden karşı çıkıyoruz ama Kemeraltı’nda beraber çalışabileceğimizi söylüyoruz. Özetle Çeşme Projesi’nden vazgeçsinler Kemeraltı’nda el ele vermeye hazırız. Çeşme Projesi için de deniyor ki turistik tesis yok, istihdam olacak. Şu anda Çeşme’de 11 tane turizm alanı var. Bunların şimdiye kadar turizmciler tarafından kullanılma kapasitesi ortalama yüzde 15. Niçin yatırımcıyı oraya yönlendirmiyorsun?” ifadelerini kullandı.
DEĞİŞİM İÇİN 8 AY SONRASINI BEKLEMEK LAZIM
Seçim sonuçlarına göre değişim talebinde bulunan 24 milyon vatandaşın büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını kaydeden Soyer, “24 milyon insan büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Büyük öfke içinde. İttifakın temsilcilerine kızgınlık içinde, yılgınlık içinde. Peki neden böyle? Bu sadece kazanamamanın verdiği bir ruh hali değil. Bu hayallerin gerçekleşmemesi nedeniyle ortaya çıkan bir ruh hali. Demek ki o hayaller siyasi partilerin temsilcilerinin üstünde bir beklenti ifade ediyor. Eğer o aktörler bu beklentiyi sahiplenenler kadar asılmış olsalardı belki sonuç farklı olurdu. Bugün bu insanların öfkesi nedeniyle siyaset kurumuna büyük iş düşüyor. Yeni Siyaset Belgesi-İzmir Duruşu aslında tam anlamıyla bir siyasi manifestodur. Bir tür gelecek tasavvurudur, bunun için yapılması gerekenlerle ilgili öngörüleri taşır. Neden bunu yaptık? Çünkü aşağıdan gelen 24 milyon insanın taleplerini karşılayacak, onların ürettiğiniz hizmetleri anlamalarını sağlayacak ve buradan daha iyisinin yapılmasının önünü açacak liderlik yapma ihtiyacı. Bunu yerelden yapmak mümkün diye yola çıktık biz. Bu hikâye aşağıdan yukarıya giderse, yukarıda siyasi karar vericilerin iradesini şekillendirmek mümkün olabilir. Yoksa aksi takdirde mevcut siyasal kültürümüzde liderlerin MYK’ların, PM’lerin genel başkanlar tarafından belirlenmiş olması nedeniyle sadece onu dinleyen ve onun iradesiyle karar veren yapıları var. Bizim topluma sadece hizmet etmekle bitmiyor işimiz. Bizim bu hikâyenin arkasındaki siyasi tercihi de iyi anlatmamız gerekiyor ki fotoğrafın bütününde nereye oturduğu anlaşılabilsin. Türkiye’deki değişim beklentisi kişiler üzerinden değil, isimler üzerinden değil. Çok daha büyük bir toplumsal dönüşüm beklentisi ile ortaya çıkıyor. Bu beklentiyi karşılayacak olan şey de yerelden gelen ve siyasetle hizmeti bütünleştiren, performans üzerinden şekillenen ve arkasında bir siyasi duruş olan bir iradedir. 100 yıllık bir partinin değişiminden bahsediyoruz. Bunu 8 ayda tamamlamak hayaldir. Başlamak mümkündür. Ama asıl mesele yerel seçimden sonra başlayacak olan büyük dönüşümdür. Biz bu 8 ay boyunca yerel seçime odaklanacağız. Ve en başarılı şekilde gerçekleştirmek için ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağız. Ama bir yandan da bunu hazırlamaya başlayacağız. Ama değişim için 8 ay sonrasını beklemek lazım” diye konuştu.
İYİ Kİ İNSANLAR ÖFKELİ ÇÜNKÜ…
Toplumdaki değişim taleplerinin çok sağlıklı olduğunu belirten Soyer, “İyi ki insanlar bu kadar büyük bir öfke duyuyorlar, iyi ki insanlar bu kadar kızgın. Çünkü bu sen bizim beklentimizi karşılayamadın demek. Bizim beklentimiz çok daha büyük şimdi ne yapacaksanız yapın ve çareler ortaya koyun demek istiyorlar. Öfkenin çok sağlıklı bir yanı var. Bunun gereğini yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Biz bütün buradan çıkardığımız sonuçlarla bir özeleştiri buluşması yapmalıyız. Biz bunu Sosyal Demokrat Belediyeler Derneğimiz ile 4 Temmuz’da yapacağız. Hem bu tabloyu masaya yatıracağız hem de ne yapmalıyız ki umudu verebilelim, rotayı belirleyebilelim diye konuşacağız. Toplumdaki öfkeyi doğru kanalize edecek onların da işin içine girmesine imkân verecek bir siyasi doğuşu buradan başlatmak mümkün olacak diye düşünüyorum” dedi.
ÖNCE NEDEN KAYBETTİĞİMİZİ KONUŞALIM
Seçim sürecindeki güvenlik ve beka dilinin ekonomik sorunların önüne geçtiğini vurgulayan Soyer, şunları söyledi: “Önce neden kaybettiğimizi konuşalım. Birincisi güvenlik kaygıları her zaman ekonomik sıkıntıların önüne geçmiştir. Birileri can güvenliğine tehdit algısı varsa açlığı umursamamış. Bu seçim kampanyasında da bu yapıldı. Yarın öbür gün sanki ülke büyük bir işgale uğrayacak, terör birdenbire büyük güç kazanacak gibi bir algı doğru ve insanlar yaşadıkları ekonomik sıkıntıları, yüksek enflasyonu bir tarafa bırakmayı tercih ettiler. Algılar olguların önüne geçti. İkincisi de seçim hiç adil yaşanmadı. İki gücün bir yarışması gibi cereyan etmedi. Bir tarafta onlarca kanal, devletin bütün imkanları, bakanlar adeta parti temsilcisi gibi gittiler. Bir parti devletle bir ittifak mücadele etti. Ve adil olmayan bu seçim hiç de şaşırtıcı bir sonuç vermedi bu anlamda. Çünkü çok baskın bir güce karşı rekabet edildi. Üçüncüsü de gerçekten eser siyaseti üzerinden bir kampanya sürdürdü AKP ve diğer müttefikleri. Burada yerel yönetimlerin hizmetleri ve eserleri üzerinden de bir kampanya şekillenebilirdi. Ama bu tercih edilmedi. Halbuki bunun etkisi olabileceğini düşünüyorum. Çünkü CHP’li belediye başkanların olduğu bütün büyükşehirlerde çok başarılı işler olduğunu ben biliyorum. Belki dördüncüsü de tüm dünyada otoriter ve popülist iktidarlarla ilgili bir trend var. Bunlar daha çok güç kazandılar, iktidar oldular. Türkiye de bundan muaf kalmadı. Olguların algıların önüne geçeceği bir kampanya yürütmek lazım.”
İTTİFAKIN OLMASI İYİ BİR ŞEY AMA…
Yerel seçimlerde yeniden ittifak kurulup kurulmayacağı yönündeki tartışmalara da değinen Soyer, “Yerel seçime giderken bu ittifak kurulsa da kurulmasa da… Bence ittifakın olması iyi bir şeydir. Ama ola ki genel başkanlar düzeyinde bu yılgınlık, hayal kırıklığı o ittifakın tekrar kurulmasına imkân vermeyebilir, bilemiyorum. Ama belediye başkanlığı mücadelesi zaten öyle bir mücadele ki, herkesi kucaklamak mecburiyetindesiniz zaten. Adı konmamış bir ittifak olsa da sonuçta aday olan her kimse herkesi kucaklayacak bir kampanya yürütmek zorunda. Çünkü herkesin oyunu almak ve herkese hizmet etmek mecburiyetindeyim. O ittifak bir biçimde zaten sandıkta kuruluyor. Yerel seçimin genel seçimden en önemli farkı bu. Yılgınlıktan ortaya çıkan, dağılma potansiyeli taşıyan ittifak sürecinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin demokrasi tarihinde atılmış en büyük adımlardan biri olduğunu düşünüyorum. O nedenle dilerim ki bu ayrışma olmasın, ittifak tekrar yoluna devam etsin. Ama önümüz yerel seçim. İttifak olmasa da belediye başkanları ittifak varmış gibi çalışma yapacaklar diye düşünüyorum” diye konuştu.
SONUÇLAR CHP İÇİN BAŞARI DEĞİL
İzmir’in geride bırakılan seçim süreçlerindeki sandık performansını değerlendiren Soyer, “İzmir Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP adayına en büyük farkı yapan şehirdir. 1 milyon 20 bin oy farkı Türkiye’nin hiçbir yerinde olmadı. Hatta diğer 10 büyükşehirin toplam aradaki farkı 1 milyon 600 bindir. İzmir hepsinden daha büyük bir ara açmıştır. Parti açısından sorarsanız çok tatminkar değil tabi. 2018’e göre açık ara ileri gidiş söz konusu değil. Üç aşağı beş yukarı yerinde sayan, biraz ilerlemiş, biraz gerilemiş bölgelere göre. Bunu başarı olarak kabul etmek doğru değil. Ama bunun ötesinde cumhurbaşkanlığı seçiminde İzmirlinin gösterdiği irade o büyük öfkenin de kaynağıdır. Çünkü İzmirli sağına bakıyor soluna bakıyor, 3 kişiden 2’si böyle bir tercihte bulunmuş ama sonuç değişmemiş. Öfkelenmesin de ne yapsın? İzmirli bunu hiç hak etmediğini düşünüyor çünkü üzerine düşen neyse onu yapmış. Bu onun için kabul edilebilir değil ve bu haklı bir kızgınlık. CHP açısından bakarsanız büyük bir başarı hikayesi değildir bu sonuçlar. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi açısından bakarsanız Türkiye’deki en yüksek oyu alan ildir” dedi.
O KÖRFEZ’DE YÜZECEĞİM
Başkanlık koltuğuna oturduğunda Körfez’de yüzeceği yönündeki söylemleri hatırlatılan ve “Göreve gelmeden önce Körfez’in bu kadar yoğun bir sorunu olduğunu bilemiyor muydunuz?” sorusu sorulan Soyer, “Bu kadar ağır bir sorunla karşı karşıya olduğunu bilmiyordum. Ben 50 sene önce Körfez’de denize giren bir insanım. Son 50 yılda binlerce yıllık bir hikâye çok ağır bir tahribat aldı. Bunun Büyük Kanal Projesi ile aslında çözüldüğünü düşünüyordum göreve gelirken. Ama yağmur suyu ve pis su kanallarının adına birleşik sistem denilen bir sistemle çalıştığını bilmiyordum. Onun için 250 km yol kazdık biz, yer altı dereleri inşa ettik. Bunlar büyük maliyet ve çok uzun bir zamana yayılıyor. Çünkü siz hiçbir altyapı talebi olmayan, ihtiyacı olmayan bir yere giriyorsunuz kaldırıyorsunuz. Bunu yapmazsanız binlerce yıldır tertemiz olan Körfez’in temizliğini sağlayamıyorsunuz. Bunu değiştirmeden Körfez eski pırıl pırıl günlerine geri dönemez. Dolayısıyla biz sadece parasal maliyeti olan değil siyasal maliyeti de olan bir işe kalkışmış olduk. O yağmur suyu pis su kanallarının ayrışması, 1.-2. ve 3. fazın yeniden revizyonlarının yapılması, 4.fazın devreye alınması… Sadece 4.faz 600 milyonluk bir yatırım. Özetle şununla bitireyim, o Körfez’de yüzeceğim. Ama ilk öngördüğüm takvim içinde bu olamadı. Koku sorunu nasıl bittiyse şu anda, yüzülebilir hale gelmesi de çok daha kısa süre içerisinde olacak. Bugün itibariyle bu gerçekleşmez. Şu anda zaten Körfez’in doğası kendi kendini revize ediyor. Yeter ki biz kirletmeyelim ama biz kirletmeye devam ediyoruz. Bunu durdurmaktır öncelikli hedefimiz ve durduracağız. Kısacası yüzülebilir hale gelecek. O günleri de göreceğiz, o Körfez’de hep beraber yüzeceğiz” yanıtını verdi.
30 MİLYON AVROYU İMZALASINLAR
Raylı sistem yatırımları üzerinden iktidara yüklenen Soyer, “Narlıdere Metrosu’nda son istasyonların tamamlanmasıyla ilgili 30 milyon avroluk krediye hala onay vermediler. Biz bunları bildiğimiz için onlara hiçbir şekilde ihtiyaç duymadan kendi öz kaynaklarımızla ne yapabiliriz hep onun derdindeyiz. Ama bunu da bize çok görmemeleri lazım. O 30 milyon avroyu da artık bıraksınlar, imzalasınlar, versinler o hakkımızı. Biz özel bir muamele talep etmiyoruz. Tabii ki bütün raylı sistem yatırımları büyük finansman gerektiriyor. Ama bunlardan da vazgeçemeyiz. Biz kamuyuz, devletiz aslında. Bu devlet bu yatırımları yapmak mecburiyetindedir. Keşke keyfi projelerden vazgeçilse ve devletimiz bütün imkanları ve kaynaklarıyla destek vermeye devam etse. Ama ben dediğim gibi verilse de verilmese de bu yolculuğu sürdüreceğim” çıkışını yaptı.
ADİL OLMAYAN YARIŞ DEVAM EDECEK
Geçtiğimiz seçimlerde yaşanan adil olmayan yarışın yerel seçimde de devam edeceğini söyleyen Soyer, “Onlar bütün medya kanallarıyla, devletin gücüyle üzerimize gelecekler ve algılarını olguların önüne geçirmeye çalışacaklar. Bizim dayanağımız yerel basındır ve İzmir halkıdır. Biz olduğu gibi neyse onu anlatmaya devam edeceğiz” dedi.
BİZ BİNA İSTEMİYORUZ
Buca Cezaevi alanı ve Çeşme Projesi hakkında söylemlerde bulunan Soyer, “Buca Cezaevi’nde bir plan var, lojmanlar var plan içerisinde. Bizim istediğimiz lojman, AVM yapılmasın oraya yeşil alan olsun. Orada bina yapılmasın. Ama diğer taraf diyor ki biz yeşili arttırdık. Ama bina var! Biz bina istemiyoruz. Biz sadece rekreasyon alanı istiyoruz. Bunu sabaha kadar konuşsak bu gerçek değişir mi? O bölgede yaşayan insanlar nefes alsın” açıklamasını yaptı.
YEŞİLDERE PROJESİ’Nİ HAYATA GEÇİRECEĞİZ
Yeşildere üzerinden iktidar cephesi ile süren ‘EXPO’ tartışmalara da değinen Soyer, “Yeşildere EXPO alanı olsun iradesini biz koyduk ortaya. Yeşildere daha önce nasıl bir perişanlık gösteriyor hepimiz biliyoruz. Biz bunu ortaya koyduğumuzda birilerinin önünü kesmedik. Orası öyle duruyordu ve biz oraya yeni bir vizyon getirdik. Dedik ki burası EXPO alanı olsun. Ve 2026 EXPO’suna ev sahipliği yapma hakkını da orayı alan göstererek aldık. Biz bir şeyi başlattık Yeşildere’de, kamulaştırmalara başladı. Önümüzdeki ay itibariyle yıkımlara da başlayacağız. Burada kimsenin ne engel ne gölge olmasını doğru bulmam. Bu haksızlık olur bu şehre. Biz orada bu şehrin en önemli akslarından birinde bir restorasyon yaparak, bir EXPO alanı yaratarak şehrin değişimine önemli katkı vermiş olacağız. Buranın yapı stoku eski. Şehrin en çirkin yüzü diyebiliriz. Bizim iddiamız orayı Kültürpark gibi bir rekreasyon alanına dönüştürmek. Bunu yaptığınız zaman kalıcı bir şey de yapmış oluyorsunuz. Biz Yeşildere projesini hayata geçireceğiz. Zaten uluslararası sorumluluğumuz var, 2026 yılında ev sahipliği yapacağız. Sadece dileğim kimse bunun önüne geçmeye çalışmasın. Kimse önümüzü kesmeye çalışmasın. Bu İzmir için kritik projelerden biri. İzmir’in uluslararası markalaşmasına ciddi katkıları olacak” mesajını verdi.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |