CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi Mustafa Ali Balbay ülkemizde bulunan devlet ve vakıf üniversitelerimizde görev yapan akademik ve idari personelin unvan yükselmelerinde uygulanan kriterlerin ve karşılaşılan sorunların araştırılarak tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi.
Son günlerde bazı üniversite rektörlerinin kamuoyuna gündem olmalarındaki eylem, söylem, tutum ve davranışlarını eleştiren Balbay, “rektörlerin akademik ve bilimsel başarılarının araştırılması gerekli. Hangi bilimsel araştırmayı, çalışmayı yapmışlardır, makaleleri nelerdir, yazdıkları kitaplar, verdikleri panel, sempozyum, konferanslar nelerdir? Rektörler ve diğer akademik unvan sahibi kişilerin yükselişleri hangi dönemlerde ve kimler tarafından sağlanmıştır ortaya konmalı. Aklın, bilimin, teknolojinin üreticileri olan bilim insanlarının kamuoyuna bu kavramların dışında soyut kavramlarla gündem olmaları, siyasetin vesayeti altında kalmaları, bu yönde söylem ve davranışlarla gündem olmamaları gerekir” diye konuştu.
Balbay Meclis Araştırması açılması için önergesinde şu tespit ve gerekçeleri sıraladı:
1982 darbe hukukunun getirdiği kurumlardan olan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) çatısı altında toplanan üniversitelerimizin son yıllarda sayıları giderek artmıştır. Bu bağlamda halen 112 devlet, 67 vakıf üniversitesi ve 5 de vakıf yüksekokulu bulunmaktadır. Ülkemizde yükseköğretim kurumundaki bu artışa paralel olarak üniversitelerin öteden beri varolan sorunları da artarak devam etmektedir.
Üniversitelerdeki akademik yükselişlerin ve idari kadronun, mevcut sorunları gidermekte yetersiz kaldığı, birikim ve enerjilerini siyasi arenada görünür olmak için harcadıkları gözükmektedir. Bu kanıya varılmasındaki en önemli etken ise son günlerde üniversitelerin rektör ve öğretim görevlisi düzeyindeki mensuplarının kamuoyuna yansıyan değerlendirmeleridir. Balbay önergesinde şu iki rektör örneğine yer verdi.
REKTÖR İLMİN VE BİLİMİN TEMSİLCİSİ OLDUĞUNUN FARKINDA DEĞİL
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarında, “Yeni bir döneme giriliyor. Bu yeni dönemde Sayın Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız bunların hepsini ayıklayacak, hepsini atacak. Zaten kendisi de açıkladı. Metal yorgunluğu var. Bu parti içindeki aykırı tipler, hepsi ayıklanacak ve fabrika ayarlarına dönülecek. Parti içine sızan hırsızlar daha doğmadan ben siyasetin içindeyim ve ben genel başkanımızın Mardin temsilcisiyim, bunu biliniz, size geçit yok. Hepsi bu” demiştir.
Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü ise yine sosyal medya hesabından, “yabancı bir kadının elini tokalaşmak için tutmanın, ateş tutmaktan daha korkunç olduğunu ve elini tutanın cehennem ateşi avuçlayacağını” paylaştığı açıklamaları ile toplumumuzda büyük bir tepkiye neden olmuştur.
AKADEMİK ÜNVAN YÜKSELİŞİNDEKİ SIR NEDİR?
Yine üniversitelerde rektör ve öğretim görevlisi olarak görev yapan akademisyenlerin basın yayın organlarında ve televizyonlarda sürekli muhalefet aleyhinde değerlendirme yaptıkları gözlemlenmektedir. Bu kişilerin akademik ünvanlarındaki yükselmenin aynı süreç dahilinde değiştiği de ayrıca dikkat çekicidir. Üniversitelerde ders veren, araştırma yapan, bilimsel gelişmeleri inceleyen, gözlem ve deneyler yapan, konferans, kongre, sempozyum ve panel gibi faaliyetlere katılarak görev yürüten akademisyenlerin ünvan yükselmeleri çok kolay elde edilebilen bir süreç değildir.
Bu ünvan yükselmeleri kişilerin büyük çaba ve emekleri ile gerçekleşmektedir. Yükselme sıralamasına baktığımızda kişinin öncelikle bir lisans programı mezunu olması, ardından yüksek lisans, doktora, yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük gelmektedir. Bu aşamalarda adayların yaptıkları bilimsel araştırmalar, makale, panel, konferans, sempozyum ve kitap yazmaları gibi yoğun bir uğraşın sonunda ilgili jüri onayı ve YÖK’ün vereceği kadro ile ulaşmaları mümkün olmaktadır.
GENÇLİĞİN VE ÜLKENİN GELECEĞİNİ KARARTAMAZSINIZ
Üniversitelerdeki son gelişmelere ve rektörlerin tutum ve davranışlarına baktığımızda gerekli şartların yerine iktidarda bulunan siyasi partinin çizgisinde olmanın, o partide yöneticilik yapmış ve partinin ideolojisine uygun söylemlerde bulunmanın öne çıktığı görülmektedir.
Gençliğin ve ülkenin geleceğini şekillendiren bilim yuvalarının bir partinin ideolijisine ve yaşam biçimine göre şekillenmesine teslim edilmemesi gerekmektedir.
15 yıldır tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri eğitim öğretim alanında başarısız olduklarını genel başkan düzeyinde itiraf etmiştir. Bu itiraf ışığında üniversitelerdeki rektörlerin tutum, davranış ve tasarrufları göz önünde tutularak, ünvan yükselmelerinin ilgili koşul ve şartlar sağlanarak mı yoksa partizanca tutum ve davranışlarla mı verildiği önemli bir tartışma konusudur. Konunun araştırılıp gerekli tespitlerin yapılması ve mutlak önlemlerin alınması için Meclis Araştırması açılmasında yarar görülmektedir.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |